Fatih’in Zevzekliği
Fatih, Suna’nın ses tonundan hafifçe kızdığını anlayınca gülmeye başlar ve Samettin de duyar oturduğu yerde. Karısının konuşmalarına da bir anlam veremez.
“Ne istiyormuş bizim haylaz!” diyerek
döner Suna’ya doğru. Suna kızgınlıkla kapatır telefonu. “Ne de çabuk yayılıyor
her şey” diye mırıldanır kendi kendine. “hay senin tarağına da!..” diyerek
el kol sallamaya başlar mutfağa,
bulaşıkların başına dönerken.
Tekrar çalmaya başlar telefon.
Samettin açar yine. “alo!”
“Baba, annemi verir misin yine
telefona. Biraz önce beni yanlış anladı da kapattı…”
“Sunaaaaa, oğlun sana doyamamış seni
istiyor yine.” Telefonun ahizesini yana bırakıp televizyonun başına geçti.
“Bak Fatih, yine zevzeklik edeceksen
işim var benim. Bulaşıklar dağ gibi beni bekliyorlar lavaboda. Söyle ne
söyleyeceksen.”
“Tamam anneciğim tamam, kızma hemen.
Kupa işini duydun mu hiç. Hani şu ninemin falan yaptığı kupadan bahsediyorum
canım. Bizler çocukken hep yaparlardı ya köyde. Anladın mı şimdi…”
“Anladım, anladım. Hala da yaparlar
köylerde bilirim. Ne olmuş ona? Alakası ne benimle, seninle ve benim tarakla?
Onu anlayamadım…”
Bu arada Samettin oturduğu yerde
televizyonun sesini kısarak başını çevirmiş Suna’nın konuşmalarına dikkat
kesilmeye başladı.
“Anneciğim, o kupa şimdi ‘Hacamat’
adıyla bizim tıpta tedavi olarak işleme alındı. Türkiye tıbbının yeni keşfi
anlayacağın. Tıpkı Çin tıbbı deniliyor ya hani, işte öyle bir şey…”
“Aklımı karıştırdın iyice. Zaten
zırnık kadar aklım var. Onu da başımdan almadan söyle çabuk, yoksa kapatacağım
yine… Biraz sonra da baban oturacak masaya “yemek yok mu yine?” diye başımın
etini yemeye başlayacak sen böyle devam edersen…”
“Ah anneciğim ah! Diyorum ki senin
tüm ağrı dertlerine derman olmada ünlenen şu fildişi tarağı bana göndersen de
Türk tıbbına soksam mucit olarak. Anlatabildim mi şimdi derdimi?”
Suna, fazla tereddüt etmeden hala
kendisiyle dalga geçen oğluna: “Senin işin gücün zevzeklik bu gün anlaşılan.
Aylak kalmışsın. Git başka oyalanacak bir şeyler bul kendine. Hoşça kal oğlum,
gözlerinden öpüyorum…” der ve kapatır telefonu. Hızla mutfağa döner.
Suna bulaşıklarla uğraşırken kafasının içinde
de “fildişi tarak ve kupa” fır fır dönmeye başlarlar birlikte. Bazen “tın”
sesleri bile duyar sanki. Fildişi tarağı kafasının içinde dolanırlarken
birbirine çarptıklarında çıkar “tın, tın” sesleri.
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.