Suna tam bulaşıklara el atmaya hazırlanıyordu. Dağ gibi günlük bulaşıklar lavaboda yığılmış kendisine bakıyor olmaları epeyce rahatsız etmişti kendisini. Bir bulaşık makinası aldıramamıştı kocasına. Hoş, o da istiyordu ama yetiremiyordu bir türlü işte, hep ömürleri borç harç içinde geçmişti. Hele çocukların okulları bir bitsin, mesleklerini ellerine alsınlar bir gün bile durdurmam, aldırırım bulaşık ve çamaşır makinesini de. Biraz da onlara taksit öder Samettin diye aklınca hayaller kuruyordu.
Ev telefonunun çalmasıyla irkildi
birden. “Ben bakıyoruuuum” diye bağıran Samettin’in sesini duydu. Arayanın tıp
fakültesindeki oğlu Fatih olduğunu anladı. Ellerini durulayıp, kurularken
önlüğüyle koşturarak telefonun olduğu odaya doğru yöneldi daha bir adım atar
atmaz “Çabuk gel Suna çabuk gel, kıymetli oğlun seni benden fazla özlemiş, seni
istiyor telefona”
“Ver, ver.” Dedi Suna, adeta
maratondan gelmiş gibi nefes nefese. “nasılsın Fatih’im, iyi misin, bir şeyin
yok ya!”
“Dur anne, yavaş yavaş. Yok hiçbir
şeyim, gayet de iyiyim. Sizleri özledim, günlerdir derslerden, sınavlardan
fırsat bulup arayamayınca. Sizler de iyisiniz değil mi?”
“İyiyiz yavrum, Fatih’im iyiyiz. Sen
bizleri hiç merak etmeden iyi çalış derslerine. Sakın bir haylazlık falan
yapayım deme de bitir şu okulunu, tamam mı, bütün umutlarımız sizde bundan
sonra. Daha demin mutfakta, bulaşık makinasıyla çamaşır makinasını aklımdan
geçirdim öylesine… neyse bakma sen bana da neden aradın söyle bakalım haylaz
oğlum benim. Yine bir şey var mutlaka!..”
“Amma da yaptın anneciğim ya, aşk olsun sana! Ne yani işim düştüğü için mi aradım hep sizi. Hal hatır sormak için arayamaz mıyım, mesela seni özleyip merak edemez miyim?...”
“Hadi o zaman, bizler gayet iyiyiz,
bilirsin babanı, hiç kötü olmaz. Aldın bizden haberleri işte. Telefon parası
fazla yazmasın oğlum…”
“Dur anneciğim dur kapatma telefonu.
Sana bir şey soracaktım.”
“Acele et o zaman.”
“Anneciğim, ben bir şey duydum yeni.
Tıbbın çare bulamadığı müzmin ağrıların çaresi bulunmuş diyorlar. Bilirsin ben doktor olacağım. Hani diyorum,
öğrensem de bir adım ileri geçsem! Fena mı olur? Sen ne dersin?”
“Oğlum, gevelemeden benim anlayacağım
şekilde söyle derdini, ne yani, para mı istiyorsun fazladan?”
“Hayır anneciğim hayır, öyle bir şey
değil bu. Çok basit ve çaresi de senmişsin…”
“Yine zevzekliğin tuttu değil mi? Ne
istiyorsan açık söyle.”
“Tarak anneciğim, tarak. Şu senin
tarak. Bütün ağrılara….”
“Seni zevzek oğlan seni, sen nereden
duydun çabuk söyle boğmadan seni!”
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.