Çarşamba, Mart 22, 2023

Zafer yıllardır düşünüyor.

zafer

Düşünmenin Kaşınmaya Faydası Yok

                 On yıllardır düşünüyordu Zafer, ama bir çare bulamadı dertlerine ve korkusuna, belki de korkularına demek daha doğruydu. Düşünmenin kaşınmaya faydası yoktu ve hiç de olmamıştı bu günler içinde.

Sanki hiç düşünmemeyi başarabilse daha iyi olacakmış gibi geliyordu. Düşünmemek nasıl mümkün olabilirdi? Arada bir sorardı bu soruyu kendisine ama düşünmemeyi düşünmek de bir düşünme değil miydi? Düşünmemenin bir yolu yoktu hele içinde bulunduğu durumda. Kafası ve duyguları kayıveriyordu birden, kendisini sürükleyip götürüyorlardı kendi dünyalarına. İşte o zaman da olanlar oluyordu, dünyası kararıyor ve sinirleri tepesinden fırlamaya yüz tutuyordu zaman zaman. Bir filin hortumuyla su çektiği gibi her şeyi çekip alıyordu kendisinden iyi yana ne varsa elinde avucunda.

            Kin, nefret, düşmanlık… daha ne kadar enerji tüketecek varsa hepsi işbaşı yapıyorlar ve tüketiyorlardı Zafer’i, bir çöl gibi kupkuru kalıyordu bir süre geçtikten sonra. Kin, nefret, düşmanlıkla bir yere varılmayacağını Zafer’den iyi kimse bilemezdi bu dünyada. Bu yüzden iyi niyet duygularını ayağa kaldırmaya çaba göstermeye gayret göstermeyi kendisine asıl hedef olarak belirlemeye karar vermişti epeyce zaman önce. Daha iyi hissetmesine yarıyordu bu çabası. Farkındaydı ancak her zaman başarabildiği de söylenemezdi. Bu durumun da farkındaydı.

            Arkasında neler bıraktığını ve nelere katlanmaya uğraştığını düşünmek bile istemiyor ama bir ucundan başlamak istiyordu her şeyin. Ne olursa olsundu işe yarayacağı mutlaktı. Çünkü yerinden kalkıp iki adım yürümesi bile o kadar çok işe yarıyordu ki anlatılamazdı Zafer’e göre. Yaşamak temel olandı. Geçmişi telafi etmenin bir yolu yoksa da elden geleni yapmaya gayret etmeliydi artık daha fazla geç kalmadan. Hâlbuki her geçen an aleyhe çalışmaktaydı kendisi için ve sevdikleri için. Bu duygu kahretmeye yetip de artıyordu ancak kendisine engel olmalarına izin vermeyecek kadar kararlı görünüyor ve çabalıyordu. Nereden başlayabileceği hakkında bir fikri yoktu ve neresinden olursa olsun tutmaya kararlıydı. Hatta hiç düşünmeden adımlarını atacaktı.

            Oracıkta aklına geliveren arızalı eski bir televizyonu vardı, hemen onu tamire verecekti ilk iş olarak. Uzun bir süredir içindeki korkuları ve endişeli duygularından dolayı tamire gönderememişti televizyonu. Televizyonu tamire göndermek o kadar önemliydi ki Zafer için, bu durumu halletmesi bir anlamda dünyayla bağlantı kurması demekti adeta, en önemli yanı da korkularını yenmiş olacaktı böylece. Korkularının yersiz olduğunun ispatıydı sanki. Evini temizleyecekti sonra da. Evini yaşanılabilir bir yer haline getirmeliydi ve kendisine bir uğraşı yaratmalıydı daha sonra da. Etrafına bakmalıydı. Gördüklerini değerlendirip kendine acımaktan vaz geçmeliydi.

            Yıllardır görmediği ama burnunda tüten buram buram kokusunu her an duyduğu evladını arayıp bulmalıydı. Büyümüş olmalıydı epeyce, delikanlı olmuştur, kim bilir tanıyabilecek miydi, kuşkuluydu. Ya tanıyamazsa, ya oğlu yüzüne tükürürse neredeydin yıllardır ben seni ararken diye!

            Olsun, ne olursa olsun ve ne derse desin isterse tokat, yumruk atsın bir şey demeyecekti. Hakkı vardı kendine göre. Onu kendi dertleriyle üzmeyecek ve anlamaya çalışacaktı. Belki daha sonra kendisini ve yaşadıklarının bir kısmını anlatabilme fırsatı bulabilir kendini affetmese bile kısmen kızgınlığının önüne geçebilirdi. Tüm korkularını bir yana koymalıydı artık. Hiç olmazsa bundan sonrasında fayda sağlayabilmenin bir yolunu bulabilmeliydi Zafer.

            Daha sonra kardeşini, babasını, ailesini bulmalıydı. Duyardı bazen, kardeşinin evlendiğini ve çoluk çocuğa karıştığını da rahatlardı bazen. Teselli gibi gelirdi kedisine duydukları. Yalan mı gerçek mi olduklarını bilemeden kabullenirdi iyi oldukları fikrini. Ancak öyle rahatlatabilirdi kendisini. Anlamıştı sonunda hatalarını. Kendisini kapatmamalıydı bu dünyaya en azından ailesine, yani anne, baba ve kardeşine, evladına. Hadi diğerleri yetişkinlerdi kendi başlarının çaresine bakabilirlerdi her şeye rağmen ama yavrusu daha küçücüktü o zamanlar. Tam da bir babaya ihtiyacı olduğu zamanlardı. Büyüyüp gitmiştir kendi başına çabalayarak. Delikanlıdır şimdi. Düşündükçe bile her tarafı titremeye yetiyordu. Ter bastırıyordu her yanını.

Devam edecek...
Görsel: hg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.