“Üç dört kelimelik cümlelerden bahsettin ya hani. Yazmaya uğraşıyormuşsun sen. Derdini anlatmaya çalışmanın yolunu bulmak istermişsin. Herkes anlasın diye öyle yazacakmışsın falan, filan işte. Benim kafa gitti sen öyle deyince. Hatırlıyor musun ilkokul fişlerini. ‘Ali at. Ali tut. . . , Ali atı tut. Ali topu tut…’ “
Kafası karışan Sadık, “Anladım
anladım da fişleri, seni anlayamadım.”
“Boş ver anlama, kim anlıyor ki. Kim
kimi anlıyor? Hiç kimse, kimseyi! Kimse kimseyi anlamaya çalışmıyor. Sen
istersen tek kelimeli cümle kur. Uzaylılar falan girdi işin içine. Sessiz
sessiz sohbet ettik uzaylılarla. Çok şakacılardı. Onların derdi de varmış
meğer. Senin dediğini duymuşlar. Dertleri çözümlenmiş. İnsanların kafalarının
içine sokacaklarmış. Baktılar olmazsa anten fiş takacaklarmış uygun yerlere.
Kimse rahatsız olmayacakmış…”
“Hımmmmmm!”
Saffet, fırsatı yakalamışken
Sadık’ın durgunluğundan istifade etmeyi kafasına koydu. Bu gün benim günüm diye
düşündü. Ayağa kalktı. Ellerini arkada bağladı. Olduğu yerde döndü kahveciye
baktı bir an.
“Vaz geçtim, vaz geçtim. Çaydan
vazgeçtim…” diye mırıldandı masanın yanında ileri geri yürürken. Sadık bütün
hareketlerini izleyip durumu anlamaya çalıştı ama boşunaydı. Kararlı bir hali
vardı mırıldanırken. Kapıya doğru yürüdü. İki adım atar atmaz geriye döndü:
“geliyor musun benimle?” dedi sadığa kararlı bir ses tonuyla.
Sadık düşündü bir an. Nereye gidecekti, neden gidecekti. Aklından onlarca soru geçti. Saffet’teydi gözü de. Saffet döndü geriye, hızla üç adım attı. Omuzundan çekip kaldırdı Sadık’ı, oturduğu sandalyeden.
Şaşkın şaşkın kalkan Sadık,
çekildiği yöne adım atmaya başladı. Yola çıktıklarında bıraktı Sadık’ı Saffet.
“Tamam, tamaaaaam! Geliyorum. Söyle bari
gittiğimiz yeri.” dedi, yüzüne baktı Saffet’in.
“Askıdan ekmek almaya…” dedi Saffet.
Şaşıran Sadık, itiraz etmek istedi
ama hemen toparladı kendini. Bir nedeni vardır mutlaka diye düşündü. Kendisi
için değildir mutlaka ama neden o kişi değil de Saffet?.. Gözlerine baktı.
Durdular bir an. Karşı karşıya geldiler. Gözlerine baktı Sadık… Masum bakıyordu
gözleri. İyi bir nedeni vardı mutlaka. “Tamam, tamam. Yürü hadi.”
Çocuklukları geldi aklına Sadık’ın.
Birden elini yakaladı Saffetin, sek sekleyerek, hoplaya zıplaya yürümeye
başladılar güle güle.
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.