Hikaye Anlatımları
Uzun zamandır yazı yazmıyorum. Net bir cevabım da yok yazmamayla ilgili ancak söyleyebilecek birkaç şey var elbette.
İki yıl kadar oldu korona dönemindeydi babamı kaybettik. Korona nedeniyle yaşadığım yerde il dışına çıkış yasağı vardı. Bu nedenle cenazesine katılamamıştım. Son halini göremediğim için eski hareketli halleri gözlerimin önünde. Bazen yakınımdaymış gibi hissediyorum.
Neyse, asıl
mesele yazmamış olmam.
Bir başka
neden daha var söyleyebileceğim. Halk eğitim merkezi kurslarından “fotoğraf
çekimi” kursuna katıldım. Çocukluğumdan beri fırsat bulamadığım bir alandı
fotoğraf çekimi, ancak fırsat bulabilmiştim.
Bir gün çarşıdaki işlerimi bitirip eve yürüyerek dönerken gördüğüm fotoğrafçı dükkanına daldım. Öğleden sonraki bir zamandı. Yorgundum. Girişte masada genç bir kadın oturuyordu ve “buyurun” dedi. “Bildiğiniz bir yerde fotoğrafçılık kursu açılıyor mu veya kurs veren var mı?” dedim. Kelimeler öylesine döküldü. Genç kadın karşısında kel, bembeyaz sakallı yaşlı bir adamın dediklerine şaşırmadı. Hemen telefona sarıldı. Telefon görüşmesi bitince bana bakıp “bu gün mesai saati sonuna kadar kayıtlar devam ediyormuş. İki gün sonra da ders başlıyormuş, ders veren hocayla konuştum” dedi. Bir an şaşırdım. Hayatımda hiçbir şey bu kadar kolay ve çabuk olmamıştı. Nerede kayıt yapıldığını sordum. Saate baktım, iki saat kadar zamanım vardı.
Hızlı
adımlarla yürüyerek vardım ve kayıt için form doldurup bıraktım. Halk eğitim
merkezinden çıktım ve eve doğru yola çıktım. Bütün yorgunluğum gitmişti.
Yürüyerek eve dönmeye karar verdim. Yolu yarılamıştım ki telefonum çalmaya
başladı. Açtım telefonu, arayan fotoğraf çekimi kursunun öğretmeniydi.
Bilgilendirme için aradığını söyledi. İki gün sonra yani pazartesi günü saat on
beşte tanışma toplantısı olduğunu ve pazartesi, çarşamba günleri on beş ile on
yedi arasında derslerin olacağını belirtti. Oldukça heyecanlanmıştım. Elim
ayağıma dolandı ilk anlarda. Öğretmenin sesinden erkek ve genç olduğu
anlaşılıyordu. Hoplaya zıplaya eve yürüdüm bir kilometreye yakın.
Kursa
başladım ancak fotoğraf çekimi aslında sadece fotoğraf çekme amaçlı değildi
bendeki karşılığı. Bir tür hikâye anlatmaydı fotoğraf çekimi, yaa da fotoğraf
çekmek. Fotoğraf çekmek aslında bir tür ışık oyunu, ışıkla çizmek. Işık yoksa
fotoğraf yok ve ışık yoksa hikâye de yok. Hımmmm.
Arkasından “senaryo yazımı” kursu başladı, devam ettim çünkü hikâyenin görsel anlatımıydı sinema ve senaryo. Fotoğraf çekimi ve senaryo derken daldım deryalara bre deryalar, aman deryalar.. her ikisinde de çift baskı yaptım. Bu aralarda aynı zamanda “Yaratıcı Drama” kursuna da kayıt yaptırıp haftada bir gün on sekiz ile yirmi saatleri arasında devam ettim. Yaratıcı drama ayrı bir derya ve renkli bir dünya. Hikâye anlatma ve oyun oynamanın aynı zamanda oynarken öğrenmenin hikâyesidir.
Yazı yazmaya
ara vermemin bahaneleri arasında olanlardan aklıma geliverenleri yazdım ancak
yazmaya çekindiğim bir neden daha var “kurmaca” kavramı. Kurmaca hikâye,
kurmaca roman, kurmaca senaryo, sinema vb...
“Kurmaca”
kavramı kimseye itici gelmemiştir ancak bana çok itici geldi anlamını
öğrendiğimde. Kabullenmekte zorlandım belki de tam kabullendim denilemez. Yalan
dolan gibi çağrışım yaptı. Uydurma da denilebilir. Akla uygun uydurma hatta.
“Acaba hikâye,
roman insanları güdülemek, zamanlarını çalmak mıdır? Yoksa öğretmek amaçlı
mıdır? Soruların arkası kesilmedi bende. Sadece ticari bir meta mıdır? .. evet
anladım ki “kurmaca” satışı, ilgiyi artırmak için pazarlama taktiğidir teknik
olarak. Sözlü anlatımlarda da anlatılmak isteneni çatışmalar-zıtlıklar- içinde
kurgulanarak inişli çıkışlı giriş, gelişme ve sonuç oluşturmanın tekniğidir.
Bundan sonra yazmaya başlayacağım yeniden ancak epeyce antrenman dönemim olacak gibi görünüyor. Paslanmışım iyice, pasları atmak kolay olmayacak. Parmaklarım ayrı bir yola koşuyorlar gibi önce onları hizaya getirmeliyim yoksa bir dağ bir tepeye atlıyorlar.
Hikâye anlatmanın o kadar çok yolları var ki daima hikâyeler anlatılmış ne kadar kötü dönemler yaşanırsa yaşansın toplumlarda. Hikâyeler damıtıla damıtıla ağızdan ağıza elden ele dalga dalga yayılmış dünyaya her yerde hikâye var, oyun var tüm canlılar hem oynuyor hem de anlatıyorlar kendi hikâyelerini. Kurmaca insanların anlatımlarında var sadece. Bir bitkinin, bir ağacın, bir kuzunun vb. diğer canlıların hikâyelerinde kurgu yok, doğaçlama var. Örneğin gül. Ne güzel anlatır kendisini ki insan allar pullar nereye oturtacağını bilemez kurgudan kurguya kılık değiştirir. 28.03.23
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.