“İki
kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
BÖLÜM-18
OTOBÜSTEKİ KIZ
KAŞIK
"Şehiriçi yolcu otobüsü" |
Sultan tekrar odaya geldiğinde Veysel
uyanıktı. Uyanık olduğunu görünce rahatladığını hissetti bir anda kendisini
“oğlum refakatçi ben kalacağım yanında” dedi gülümseyerek, tıpkı çocukluğunda
hasta olduğu zamanlardaki gibi hayalinde canlandı. Neydi o günler, unutulup
gitmişlerdi, ateşler içinde yanıp tutuştuğu günlerdi. Sıska zayıf vücudu nasıl
da direnmişti hastalıklara geceler boyunca. Gözüne bir damlacık bile uykular
gelmemişti hiç.
Ellerinin
içine aldığı Veysel’in yüzü gülüyordu anasına bakarak. “Ah anam benim, fedakâr,
cefakâr anam. Sen varken bana bir şeycikler olmaz hiç korkma sen olur mu? Keşke
yapmasaydın desem de faydası olmayacak biliyorum, iyi etmişsin diyeyim de sen
de rahatla bari” dedi ve boşta olan elini koydu Sultan’ın yanağındaki elinin
üstüne.
“Akşam
oluyor, ben eve gideyim de bir şeyler getireyim bari. Kaşık çatal biraz da iç
çamaşırı falan, var mı senin istediğin bir şey?” dedi ellerini çekerken
Veysel’in yanaklarından. Gözleri konuşuyordu ikisinin sessiz sessiz. Fatma
gelmedi değil mi diyordu Veysel anasına, anası da boynunu burup şefkatle gülümseyerek
gelemedi oğlum, duymamıştır her halde, yoksa gelirdi be yavrum diyordu.
Arkasına
bakarak çıktı kapıdan Sultan. Acele acele yürüdü koridordan ve merdivenlerden.
Binanın dışına çıkınca serinlik suratına çarptı birden, bir de akşam
karanlığının çöküşü. Olsun, bu kadar olsun, geçecek, bu günler de geçecek, biz
de eller gibi gülüp oynayacağız bir gün gelip de. Bu kara günler hep bize
yazılmadı ya! Aklından geçenler Sultanı dikleştiriyordu ve hızla durağa doğru
yürüdü.
O yalnız
günlerinde el kadar çocuğunu evde hasta yatağında bırakıp eczanelere
koşturmamış mıydı gece yarılarında, hem de kaç defa. Bu da bir şey mi ki,
gelecek varsa göreceği de var! Hırslanıp caddeden karşıya geçti yaya yoluna
varmayı beklemeden. Umurunda değildi vızır vızır gelip giden arabalar. Gözleri
kör mü dursunlar, bize gelenler duruyor mu da ben duracağım. Bize gelenleri biz
ağırlıyoruz ya bekleyerek!
Tam da
durağa vardı ki sözleşmiş gibi evlerinin yanından geçen araba geldi, sıraya
takıldı ve bindi telaşla arabaya. Mahalleden tanıdıklar vardı arabada,
görsünler istemiyordu kendini ve arkaya doğru hızla ilerledi ücretini verdikten
sonra, kartla martla uğraşamam diye düşündü. Laf yetiştirmek zor gelmişti
insanlara, arkaya varınca genç bir kız yer verdi kendisine gülümseyerek. Teşekkür
ederek oturdu ve “kızım ver çantanı, ağır bir şeye benziyor” dedi ve tuttu
kızın sırtındaki çantanın sapından. Önce teşekkür ederek reddetse de kız,
ısrara dayanamayarak “tamam” dedi ve çıkardı sırtından.
Ne iyi
insanlar var dünya da ama bize rast gelmiyor. En azından şimdiye kadar diye iç
geçirdi camdan dışarıya bakarak. İki ellerini kucağındaki çantanın üzerine
koymuştu. Ne kadar yol gitmişti hiç fark etmedi kucağındaki çanta yerinden
oynayıncaya kadar. “Teşekkür ederim abla” demişti kız gülümseyerek ve çantasını
sırtına taktı yine ve arkaya doğru ilerledi, inecekti.
Bir
şey değil kızım, Allah bahtını açık etsin” dedi sımsıcak gülümseyerek ve
ellerini kaldırmıştı çantanın üzerinden.
06-10-2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.