“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Ana-Oğul sohbeti" |
BÖLÜM-24
ANA-OĞUL SOHBETİ
KAŞIK
“İnşallah anacığım inşallah.
Allah o günleri gösterir bize değil mi?” dedi Veysel lokmasını ağzına alırken.
“Oğlum sakın unutma, can bedende
sağ oldukça çok su akar bu derelerden. Suyun sesini dinle sen. Huzurunu kaçırıp
da kendine eziyet etme hiçbir zaman. Bu beden hesabını sorar sonra sana.
Bak gözünün önünde örnek işte kayın pederin. Vücuduna yüklendi adam yıllardır o da iflas etmek üzere artık.
Sen sen ol vücuduna iyi bak, bunun yolu da gönlünü, kalbini ferah tutmaktan, kimse hakkında kötü düşünmemekten geçiyor. Anladın mı benim canım oğlum.”
Bak gözünün önünde örnek işte kayın pederin. Vücuduna yüklendi adam yıllardır o da iflas etmek üzere artık.
Sen sen ol vücuduna iyi bak, bunun yolu da gönlünü, kalbini ferah tutmaktan, kimse hakkında kötü düşünmemekten geçiyor. Anladın mı benim canım oğlum.”
“Anladım canım anam anladım, ne
cevher mişsin de haberim yokmuş be. Hiç de böyle konuşmazdın sen. Seninle bol bol sohbet edelim bundan sonra
olmaz mı? Hoşuma gitti sohbetin. Sen hiç meraklanma tamam mı anacığım.” Dedi Veysel. Ana oğul birbirlerine bakıp
gülüştüler.
“Hadi ye yemeğini, seni gidi
seni! Alaya alıyorsun beni değil mi?” dedi Sultan Veysel’e gülerek. “Olur mu
anacığım, o nasıl söz, ben seninle alay eder miyim hiç. Hakikaten bu kadar
derin söz duymamıştım senden daha önce. Hem derin hem de duygulu. Ben seni taş
yürekli sanıyordum ya!” dedi Veysel yine gülerek.
“Hadi oradan, ye yemeğini fazla
konuşma. Boğazını aldıracaksın. Senin çenen düşecek belli ki sıkılmışsın sen
yatmaktan. Ben de yemeğimi bitireyim de biraz sonra bir daha bakayım şu
adamcağıza.” Biraz durakladı, bir şey düşünmüştü ama diyemedi Sultan. “Sahi
Veysel bunlara telefon etsek olur mu. Belki hakikaten haberleri yoktur adamın
durumundan. Ne dersin sen.?” Dedi sultan.
“Anacım olur mu öyle şey,
mahalle duydu benim durumu ve gelip gidenler oldu. Adam bayılıp düştüğünde
ziyaretçiler buralardaydı daha. Ziyaretçi saati dolmamıştı. Duymuşlardır mutlaka ama, başlarında bir iş
falan olmasın. Yoksa insan ne kadar kötü olsa veya kötü düşünse de böyle günde
gelmeyip de ne zaman gelecek. Adam ne de olsa bir ömürdür o kadınla birlikte,
karnını doyurdu açık çıplak bırakıp kimseye muhtaç etmemiş. Bir iş olabilir
başlarında.” Dedi düşünceli haliyle anasına bakarak Veysel.
İkisi de kötü düşünmek
istemiyorlardı ama birbirini teselli etmek için söyledikleri sözlere kendileri
de inanmıyorlardı. Neden gelemediklerini ya da gelmediklerini bilmek de
istemiyorlardı. Ne de olsa akrabalıkları olmuştu hasbelkader onların arı
kendilerine de ardı, en azından kendileri öyle sayıyordu.
Öğreneceklerdi elbette zamanı
gelince. Yusuf geleceğim demişti Sultana arabadan inerken. Biraz sonra gelir
diye düşündü sultan. Bir an tereddüt etti Veysel’e söylemek için. Ya gelmezse
üzülür oğlan diye düşünerek bir an söylemekten vaz geçti Veysel’e Yusuf’un
geleceğini. Neyse beklesinler şimdilik gelirse görüşürler.
Aklına geldi sultanın, bu saatte
ziyaretçi almazlardı ki, nasıl gelecek Yusuf buraya? Bir yolunu bulur o, hiçbir
şey yapmazsa telefon eder geldiğini bildirmek için. Dur hele bekle bakalım.
Diye yatıştırdı kendini.
08-10-2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.