Aile |
Aile Yumağı
Hiç
akıllara gelmemiştir bile belki, yeni çarşaf, nevresim ve yastık yüzü takılmış
mis gibi kokan yatakta yatmanın ne demek olduğunu düşünmek. Hani bazen öyle olur ki başkalarına gayet
normal olan bazılarına adeta ulaşılmazdır ya işte o cinsten bir şey belki de.
Yastık,
yorgan var ama nevresim ve çarşaflar oldukça yıpranmış parçalanmış haldeydi,
nasıl edip ne yaptıysa kimse bilmeden, elinde çıkageldi sevinçli bir suratla
“aldım, aldım” diyordu karşısında çocukların. Çocuklar da şaşkın ve sevinçli
görünüyorlardı babalarının karşısında.
Baba
farkına varmıştı yenice yaptığı hatanın. Yalnızca kendisi ve hanımının yattığı
yatağınkiler eski püskü değildi ki, çocukların kullandıkları da param
parçaydılar, artık yama tutmaz haldeydiler hepsi de. Unutmuştu onları, kendini
şartlandırmıştı baba uzun bir zamandır; hanımına evlilik yıl dönümü hediyesi
almaktı tek amacı. Hiç hediye alamamıştı ona.
Hanımı
anladı durumu ama yapılacak bir şey yoktu, kocasının gözlerine baktı iri
simsiyah gözleriyle gülümseyerek. Adamın içinin yağları eriyiverdi birden;
olmamıştı yine istediği şey, eksik kalmıştı düşündüğü.
Kırkını
aşmış kumral ufak tefek kırçıllı saçlı kadın hiç yapmadığı bir şey yaptı
çocuklarının gözleri önünde. Yavaşça çocuklarının arasından yürüyerek
babalarına doğru, babalarının şaşkınlığı arasında ayak parmakları üzerine
olabildiğince dikilerek yetişebildiği yerinden öptü adamın suratından ve
sımsıcak sarılıverdi birden başını adamın göğsüne yasladı. Derin
bir oh çekti ciğerlerini kocasının kokularıyla doldurdu. Yalnızca yan yasladığı
başının önündekilere bakıyordu şefkat dolu kocaman simsiyah gözleriyle.
Adam
hiç kıpırdamadan ayakta bekliyordu öylesine. Şaşkınlığı daha da artmıştı ve hiç
beklemediği, hanımının davranışına bir anlam bulmaya çalışıyordu kendince.
Sevinmez mi, elbette sevinçliydi o anda. Hem sevinç hem de burukluk bir arada
çok da faklıymış be diyordu kendi kendine. Bir an kendine geldiğinde göğsünün
ısınmasıyla, hanımının kendisine sarıldığını ve derin derin nefesler alıp
verdiğinin farkına vardı. Hiç bozmak istemedi bu durumu.
Çocukların
üçü de bakakalmıştı ana ve babalarına. Hiç de görmedikleri bir manzaraydı bu
durum. İyi miydi, kötü müydü bilmiyorlardı, kararsızlardı ama ana ve babaları
yaptığına göre iyi demekti bu; hele de babaları da memnunsa halinden hepten iyi
demek olduğuna karar verip alkışlamaya başladılar hep birlikte “vay be”
diyerek.
En
küçükleri 5 yaşlarında esmer oğlan bağırmaya başladı yerinde hoplayarak “bana
da bana da” diyordu orta yerde. Büyü bozuldu birden ana ve baba kendilerine
geldiler rüyalarından uyanarak. Ufaklığa bakıyorlardı hepsi beraber
gülümseyerek. Diğer ablaları “yapmasana be” dedilerse de kaç kez,
dinletememişlerdi ufaklığa.
Önce
anası sarıldı ufaklığa çömelerek. Arkasından babası sarıldı karısıyla birlikte
her ikisine de. Diğer kızlar durur mu ayakta onlarda geçip her iki yanlarına
onlar da sarıldı aileye. Bir yumak oldular; aile yumağıydı bu yaptıkları.
“Haydi
bakalım sofraya, bu kadar yaramazlık yeter” dedi anaları şakayla gülümseyerek
poposuna şaplak attı ufaklığın. Ufaklık ayrılmak istememişti mızmızlanmaya
başladı ayrılmamak için “bir daha, bir daha” diyordu durmadan. Kırmadılar ufaklığı ve bir daha aile yumağı
yaptılar yeniden ve sofraya koşturmaca gitti ufaklık. Herkes gitti sofraya ana
ve baba birlikte arkalarından gidiyorlardı düşünceli düşünceli.
16-10-2017
1/2
16-10-2017
Halil GÖNÜL
1/2
"Aile içinde temel güven ve dayanışma varsa aile dışında bireyin karşılaştığı stres oluşturan yıkıcı olaylar çok da yıkıcı olmaz.." Yazınız resimdeki aile içindeki "yakınlık ve dayanışma duygusu" yazısına örnek olmuş..Elinize sağlık.. :)
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
SilTeşekkür ederim, evet öyle oldu. :)