Köle |
İnsan Evcilleştirilmiş Birer hayvandır
Düşünmekte sınır olmadığını söylerler
zaman zaman ama ne düşünülmesi gerektiğini de söylerler. Nasıl düşünülmesi
gerektiğini de öğretirler. Birileri yapar işte. O kadar da açık olmanın anlamı
var mı? Düşünün işte.
Böyle bakılınca başka bir yön daha
görünüyor. Neresi veya ne mi? İlk kez aklıma geldiğinde bir tuhaf hissettim
kendimi ve hayvanları daha iyi anlamaya başladım diyebilirim. Hayvanlar
evcilleştirilmiştir bilirsiniz. İlkel zamanlarda insanlar ihtiyaçlarını
gidermek ve hayvanların gücünden yararlanmak için onları evcilleştirmişlerdir.
Kendilerini onlarla birlikteyken daha güçlü ve yarınlara umutla bakmaya
alıştırmışlardır.
İlkel zamanlarda bu durumlar idare
edilirken hayvanlarına yiyecek ve barınak sağlamak konusunda gayet bonkör
davranırlar. Çünkü kaderleri onlarla birlikte yazılmaya başlamıştır.
Avlanamadıklarında stok halinde bulunan üremiş hayvanlarının eti, yünü, derisi
vasıtasıyla ayakta kalmaları kolaylaşır. O yüzden hayvanları kıymetlidir ilkel
insanlar için.
İlk zamanlarda bir gurup için veya
kabileler için kendi üyeleri olan insanlar da önemlidirler. Ancak birbirinin
malları veya eşyaları diğerlerinin gözünde talan edilebilecek olarak görünmeye
başladığında işler değişir elbette. Her kabile kendi üyelerini dikkate almaya
başlar. Hayatta kalmanın şartlarından birisidir bu durum. Hele bir de karşı
kabileden satın alınabilmiş bir ajan varsa düşman kabileyi alt etmek daha kolaylaşır.
Ajanlığın ilkel şekli. Bu durumdan anlaşıldığı kadarıyla insanın değeri ve
ajanlığı ilk zamanlardan beridir süregelen şeylerdir.
Toplumlar zamanla insanları da tıpkı
hayvanlar gibi evcilleştirmişlerdir. Evcilleştirenler zaman içinde teknik ve
becerilerini geliştirerek her seferinde üst düzeye taşımışlardır. Yoksa nasıl oluyor
da biri tok yatarken diğeri aç yatarak razı oluyor. Adına ne denilirse denilsin
tıpkı evcilleştirilen hayvanlar insanlar için bir gelir kaynağı ve meta demekse
insanların çoğunluğu da bir gurup azınlık insan gurubu tarafından
evcilleştirilip ve ehlileştirilerek meta ve yararlı duruma dönüştürülmüştür.
Düşünmenin sınırı yok, elbette yok.
İnsanlık tarihi boyunca bazı insanların yine bazı insanları köleleştirmiş ve
kendi özel işlerinde karın tokluğuna çalıştırılmıştır. Bu kölelik ilkel
sayılıyor artık günümüzde. Çünkü günümüz köleliği çağ atlayarak zincirsiz
köleliğe dönüşmüştür. Ancak değişmeyen şey ise karın tokluğuna çalışan büyük
bir çoğunluk hala var. Şükür ediyorlar çünkü onu da bulamayanlar var. Karın
tokluğuna kölelik mertebesine ulaşamayanlar gözlerine sokularak beterin beteri
var tehditi ile tehdit edilerek durumlarını kabullenmeleri sağlanıyor.
İnsanlar bu durumu hiç hoş
karşılamayacaklarından gayet emin olarak biraz daha ilerisini düşünmeden
edemiyor. Açıkça görünen bir durum söz konusuyken insanlar kendilerine paye
arayışından durumlarını bile göremeyecek kadar körler, duyamayacak kadar
sağırlar ve aptallık derecesinde düşünemez varlıklar olarak hayvanlardan daha
değersiz bir duruma geldiklerinin farkında bile değiller.
Evet, çaresizlik öğretiliyor
insanlara. Çevrelerinde o kadar çaresiz var ki, her an burunlarının dibindeler.
Onlar gibi olmadıklarını düşünmeleri sağlanıyor ancak ne yazık ki hiç farkları
yok ne paye alırlarsa alsınlar. Bir
insanın kendi kendine verdiği paye önemlidir başkalarının değil.
Evcilleşmiş ve ehlileşmiş insan
hayvanların en değerlisidir birilerine göre. Şimdi çıkıp sokağa sorsan kaç kişi
kendini köle olarak görüyordur acaba? Neredeyse hiç? Ya evcilleşmiş ve
ehlileşmiş insan olarak kaç kişi çıkar? O da hiç tabii ki.
Düşünsenize bir an, bir tarafta bir
inek, önünde saman ve su kovası durmadan bir şeyler yiyip içiyor ve yatıp geviş
getiriyor. Mutlu inek, öyle değil mi. Akşam olunca da sütü sağılıyor. Şimdi bir
başka inek düşünelim aynı ineğin yanında bağlı olan. Bu ineğe belli miktarda
yiyecek veriliyor ve suyu da yok. Önündeki yiyeceği bitirdiğinde o da yatıp
geviş almaya başlayacak. Su için bağırmayacaktır. Diğerinin önüne de
saldırmayacaktır, saldırmaya kalksa bile bağlarından dolayı yetişemeyecektir.
Yetişemediğinde de birkaç kez deneyecek sonrasında vaz geçecektir çabasından.
Ortalığı yıkmayı göze alan bir savaşa girmeyecektir. Aynı yerde bir de insan
düşünün. Yuları veya örüğü yok görünürde ama bağlıdır bir şekilde. Ne ile mi
bağlı? Elbette aklı ile. Aklı bağlıyordur onu oraya. O bağlı olan insanda ne
kadar çalışırsa çalışsın alacağı ücret bellidir. Fazlasını hak ettiğini
düşünmez bile. Ömür boyu bağlı olduğu yerde çalışır, yer içer ve yatar. Her gün
aynıdır döngü. Hayatı boyunca hiç değişmeyen bir şekilde. Tıpkı ikinci inek
gibi. Birinci inek gibi olan insanlarda vardır elbette. Peki, siz hangi inek
tipisiniz? Durun durun, küfretmeyin hemen. Bir kendinize bakın bir de
kendinize. Hangisi farklı. İsterseniz aynaya da bakabilirsiniz. Daha fazlasını
istemez misiniz? İsteyenler parmak kaldırsın! Ha ha!
İnsanların olduğu yerde çağdaşlaşma
falan olmaz, kandırmacadan başka bir şey değildir bu durum. Çağdaşlaşma denilen
şeyler birer kandırmacadan ibarettir. Her zaman insanlar birbirlerine
saldırmış, çevresine saldırmış, kendisini var eden bağrına basan doğa anaya
saldırmıştır ve saldırmaya da devam edecektir. Ne adına peki? Gelişmek adına,
öyle mi? Uzaya çıkmayı gelişmişlik olarak veya çağdaşlaşmak olarak gören
insanlık açlığın bile önüne geçememiş hangi çağdaşlaşmadan bahsediliyor. Eğer
çağdaşlaşma bu ise, daha fazla insanın açlıktan ölmesini sağlamak için
ellerinden geleni yaparak dünya nüfusunun azalmasını sağlayarak kaynakların
yeterli hale gelmesine dönüştürme planını devreye sokmuş olmalarıdır. Ölüm,
ölüm, açlıktan ölüm, hastalıklardan ölümler kısacası çağdaşlık değil zalimlik hüküm
sürmeye başlamıştır çağdaşlık bahsedildiği zamanlardan beridir.
Biraz daha ileriye giderek,
insanların çağdaşlık anlayışı günün birinde kosmozdaki manyetik dengeleri
değiştirerek kendi varlığının sonunu getirecektir. Bu kaçınılmazdır. Böyle bir
denge değişikliğinde kozmozun neresinde olursa olsun insan denilen ilkel
yaratık, yok oluşunun önüne geçemeyecektir. Peki ya sonrası?
Çok basit cevabı: her şey sil baştan
başlayacak. Evet, doğru okudunuz. Her şey sıfırdan başlayacak. Büyük bir
ihtimalle bu durum “Mu uygarlığı” durumunda böyle olmuş gibi hissediyor insan.
Kısacası, her şey beyinde başlayıp
bitiyor. Beynin gelişimi ise icat ettiklerini daha dikkatli ve insanlara
yararlı kullanmayla ilgili olmalı. Açlık utançtır çağdaşlaşmada. Kölelik
utançtır, insan ticareti utanç kaynağıdır çağdaşlıkta. Her ne kılıf altında
saklanmaya çalışılırsa çalışılsın insanlığın ehlileştirme ve köleliği utançtır.
Diğer taraftan bakılacak olursa
meseleye, kendini köle olarak görmeyen halkasız köleye ne yapılabilir ki. Biri
olmasa başka biri mutlaka halka takar ve sürükleyerek alır götürür bir yerlere
ve bağlar yalağın başına. Ölmeyecek kadar yiyecek ve içecek verip ömür boyu
kendisi için kullanır, ondan çoğalanlar doğal kölelerdir zaten başlangıcı
devamının garantisidir.
Hoşça kalın halkalı, halkasız
köleler. Ha ha!
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.