Anlaşıldı
şimdi aklına gelenler ve takılan soru. “İnsanların ortak bir yönü var mıdır,
varsa nedir? Veya insanın niteliği ne olursa olsun aralarındaki ortak olan bir
durum var mıdır, varsa nedir?
İlginç
sorular ve konular düşünmekte üstüne yoktur Zafer’in. Bazen öyle olur ki, saçma
sapan bir durumdan saçma sapan bir sonuç çıkarır ama oldukça yoğunlaştıktan
sonra yapar bu durumu. Neye vursan yapışır kalır. Yani anlayacağınız her şeye
uyar. Hatta birisinde “uysa da koydum, uymasa da” diye söylenen sözü kullanmış
ve arkadaşları arasında kısa bir an anlayamamazlıktan dolayı şaşkınlık yaratmış
ve kısa sürede birer ikişer gülmeler başlamıştı.
Mesele
piknikte ocak ateşinde yemek yaparken olmuştu. Hararetli bir edebiyat,
sosyoloji, psikoloji tartışmasından sonra sosyoloji mezunu olan arkadaşının
bitirme tezini çürütmüş ve ikna etmişti kendisini. Tez konusu “intihar” dı.
Arkadaşı tezinde, savaş esiri askerlerin atropin yoluyla intihar etmelerini
erdem ve cesaretlilik olarak değerlendirmiş, sosyal hayatta da normal
insanların intihar olayını cesarete bağlamıştı.
Zafer'e
göreyse tersiydi durum. İnsanın intihar etmesi cesaretsizlikti, kolaycılıktı.
Teslimiyetti. Asıl olan yaşamdaki zorluklara her ne şart altında olursa olsun
dayanma gücünü kendinde oluşturarak beynin vasıtasıyla bir çözüm yolu bulmak
gerekliliği vardır. Aksi durumda zorluklara göğüs germe cesareti yok demektir
ki bu durum açıkça zayıflık, basiretsizlik, beynini kullanamamak demektir.
Genel
bir ifadeyle durum buydu ve arkasından kalkıp odun ateşinin başına gitti ve
sönmüş olan ateşe odun sürmek istedi. Üç büyük taş üzerinde büyükçe bir tencere
kaynıyordu çünkü. Daha ilk odunu yerleştirmeyi tamamlanmadan uzaktan bağırmaya
başladı arkadaşları “olmadı, olmadı” diye Zafer de o zaman işine devam ederek
“isteseniz de koydum, istemeseniz de” demişti.
İnsanların
ortak olan duygulanmalarının olduğunu düşünmeye başlamıştı. Nereden böyle esti
pek emin değildi ama bu tür sorular bir anda çökmüşlerdi beynine. İnsanları
insan yapan özelliği duyguları olmalıydı kendisine göre. Elbette akıl işin
içindeydi. Ne hallere sokuyordu insanı duygu durumları. Genellikle insanların
bulundukları çevre koşullarına göre yaşam ve davranışlarını biçimlendiriyorlar,
farklı bir çevreye girdiklerinde de bir süre bocalama yaşıyorlar, neyse ki
çoğunluğu kendilerini uyduruyorlar ve yaşamlarındaki değişiklikleri
gerçekleştirebiliyorlar. Ya değiştiremeyenler? Uymuş gibi görünenlerdeki duygusal
uyumsuzluklara ne demeli?
Acı
yaşatan olaylar üzüntü verir yaşayan ve yakın çevrelerine hatta kısa süreli
bile olsa tanımayıp da şahit olanlara da üzüntü duyguları hâkim olur kısa
süreli de olsa. Sevinç duygusu ise herkesi çevreler, adeta dalga dalga yayılır
göle atılan küçük bir taş parçasının yaptığı gibi. Bu nedenle sevgi, sevinç
bulaşıcıdır diyorlar anlaşılan. Keşke!
Genellikle
acının daha yoğun yaşandığı bir yaşam söz konusu bu dünyada. Bu yüzden de acıyı
öğretici kabul etmiş insanoğlu. Anlaşılan başa çıkabildiği bir durum değil bu
yüzden olumlulamayı seçmiş. Olumsuzluk yüklese, zaten olumsuz bir durum acı
denilen şey, bir de üstelik olumsuzluk yüklerse dayanılmaz olduğunu düşünmüş
anlaşılan.
Kim
duygularına hâkim olabilir ki? Hemen hemen hiç kimse hatta hayvanlar ve diğer
canlılar da dâhil bu duruma. İnsanlar kısmen frenlemeye çalışsa da duygularını
pek uzun süreli olmaz bu durum, eninde sonunda bırakırlar kontrol etmeyi. Çünkü
dayanılmaz olur ve tüm enerjiyi emmeye başlar.
İnsan
şen şakrakken ne kadar da enerjik oluyor değil mi? Her sorunun üstesinden
gelebilecekmiş gibi düşünür her zaman. Üstesinden gelemeyeceği bir engel yoktur
adeta. Yılmaz, yılgınlık aklına gelmez var gücüyle yüklenir sorunların
arkasından. Haksız da sayılmaz hani.
Görsel: Google Görseller
Zorluklara çözüm bulup mücadele etmek için var beynimiz..
YanıtlaSiltamamen teslim bayrağı açmakta yanlış, intihar'ı saymıyorum bile düpedüz korkaklık..
yaşadığınız çevreyi kendinize uyduramazsınız , doğru sosyolojik davranış: bizim çevreye uymamız..
saçma bir yorum oldu.. herkesin bildiği şeyleri söyledim.. olsun bu da okuyanlar için bir pekiştirme olur.. hayırlı bayramlar Halil bey...
Teşekkür ederim. Genelde bilinenler tarihler boyu sürekli tekrarlanıyor zaten bir şekilde ama hafıza sorunu olmalı bu insanoğlunda. Toplumsal bellek korunmadığı gibi çok zararlar verilmiş tarihler içinde ve yaşanan travmalar çok şeyin üstünü kapatmış görünüyor iyi bakıldığında.
SilAcı, keder gerçekten de başa çıkmakta zorlandığımız duygular, savaş esirleri konusunda ben de olsam herhalde intihar ederdim ama aşağılama, işkence yoksa, - böylesi de olmaz ya- ve geride bekleyen eş, çocuklar varsa belki onlar için katlanılabilir. İnsanların gördüğüm kadarıyla tek ortak noktaları yeme, içme güdüsü, karınları doysun, ihtiyaçları görülsün bunun üzerinde bir şey tanımıyorlar:(
YanıtlaSilinsanların hepsini ayakta tutan sadece umut, umut tükenince göze fazla bir şey görünmüyor ama bir de öğretilen, öğrenilenler var. aslına bakılırsa çok şey yanlış. çoğumuz farkına vardığımızda geri dönüşü olmayan noktalarda oluyoruz, genel durumda ise insanlar farkına varamıyorlar bile.
SilYazınız gerçeklerden ibaret. Ama önüne geçilemeyen şeyler var hayatta. Keşke her şey değil de, bazı kaldırılması zor acılar olmasa... Onlardan kaçış zor zira. Emeğinize sağlık. İntihar konusunda bence daha tedbirli düşünmeliyiz. O kişinin duygu durumunu anlamamız imkansızdır. Ancak yaşayan bilir.
YanıtlaSilNe yazık ki yaşanılan bazı durumlar gerçekten altından kalkılması zor durumlar oluyor ancak ne tuhaftır ki insanoğlu her acıya katlanabiliyor. Ancak başka da çaresi olmuyor maalesef. Haklısınız elbette, imkansızdır. Dışarıdan göründüğü kadar basit değil.
Sil