"Ayşe'yi bekliyorum" |
“Anne, Ayşe Beni İstemeye Gelecek”
Anasının o iri
vücudu olduğu gibi önünde duruyordu işte. Yüzüyse tombul, tombul, kendisine
bakıyordu, gözleri yumulu olsa da. Bir eliyle yavaş yavaş saçlarının üstünde
gezinirken “şap, şap” diye iki öpücük
kondurunca yanaklarına anasının: “kandırdım, kandırdııım!” diyerek yerinde
hoplamaya başlayınca anası durumu anlamakta biraz geç kalmıştı korkusunu
yenemediği için.
Kucakladı
küçük oğlunu ve öptü iki yanağından da. “tereyağı gibi kokuyorsun sende, önce
bir iş vereceğim sana, o işi yaptıktan sonra sınavı geçersen dooooğru banyoya,
anlaştık mı?”
“anlaştık,
anlaştık. Ben her zaman geçerim sınavları, büyüyünce de geçeceğim. Hiç kuşkun
olmasın senin, güzel annem benim. Hadi söyle o zaman.”
“önce
şu kırılanları temizleyeceksin elektrik süpürgesiyle. Ben çalıştırıvereceğim.
Bitirdiğinde bana sesleneceksin bakacağım. Dur dur önce ayaklarına kalın bir
terlik geçir bakalım, ayağına batmasın kırıklar.”
Elektrikli
süpürge çalışıp eline tutuşunca başladı hızlı hızlı salonun içinde ileri geri
gitmeye. Arada bir dönüp dönüp bakıyordu kırık lamba parçası görecek miyim
diye. Beyaz parçalar kolay seçiliyordu renkli halının üzerinde.
“Bitirdiiiiiim.”
Dediğinde anası hemen geldi, kapıdan baktı dikkatlice etrafa “sen ne çabuk
büyüdün böyle. Ellerine, kollarına sağlık kuzuuum benim. Şimdi dooooğru
banyoya.” Sevinçle önünden koşarak giden oğlunun kıçına bir yavaş tekme attı
anası. Yavaşça sıyırmıştı tekme. Tam vuramadı, vurmak istememişti elbette.
“vuramadınya, vuramadın ya!” diyerek hoplaya hoplaya gitti banyoya.
Yaramaz
oğlan yıkanmayı bitirdiğinde bağırmaya başladı “anne bitirdiiiim, elbiselerim
nerde?” gülümseyerek geldi ve kapının
arkasında asılı duran örümcek adamlı bornozunu giydirdi. “Elbiselerin dolapta,
kendi gözünde. Anladın mı?” Başını da
havluyla kurulamış, kapıya doğru
yönlendirdi. Elbiselerini giyin, baban
gelinceye kadar zamanın var, ama bana da yardım etmen gerekiyor elbette.
“Anne,
sana bir şey desem bana kızar mısın?” merakla baktı anası gözlerinin içine.
“söyle bakayım önce, ne olduğunu bilmeden nasıl söz veririm sana?”
“tamam,
söyleyeceğim. Ben Ayşe’yi öptüm dudağından. O da beni öptü ama sonra da ‘akşam
anama söyleyeceğim, seni bana istemeye gelsinler sizin eve”’ dedi. Ben de olur
dedim.” Bir anda oldu olanlar, anası ayakta dikilirken gülmekten kendini
tutamayıp bıraktı kendini olduğu yere ve oturduğu yerden dizlerini döve döve
gülüyordu önünde oğlunun: “seni istemeye gelecekler ha, hem de bu akşam…” bir
türlü tutamıyordu kendini. Konuşamıyordu da.
Oğlan, gülecek miydi, üzülecek miydi anlayamadı; anasını seyrediyordu
tedirginlik içinde.
Bir
süre gülme devam etti, sonra oğlan anasının elinden tutup kaldırdı ayağa. Anası
da oğlunun elinden tutarak mutfağa geçtiler birlikte. “gelsinler oğlum,
gelsinler bir bakalım. Düşünürüz babanla. Sen ne diyorsun peki. Gönlün var mı
Ayşe’ye varmaya…”
“Ayyy,
kız hiç gülesim yoktu, taş oldu karnım…” bir süre daha aralıklı aralıklı gülme
krizleri geldi, gitti.
“o
zaman daha çok yardım etmen gerekiyor bana. Daha çok yemek hazırlamalıyız
birlikte yoksa Ayşe’lere yiyecek fazla bir şey koyamayız önlerine. Utanmayalım
değil mi, utanmak istemeyiz!”
Anasının
sorduğu soruyla uğraşan oğlan anasının sözlerini duymadı hiç. “anne, ben
düşündüm. Kabul ediyorum Ayşe’ye varmaya; eğer siz verirseniz. Burada yaşarız
değil mi yine? Ayşe’yi bizim eve getirelim. Sen öyle söyle, olur mu anne?”
2/2
30.03.18
Halil
Gönül
Görsel: Google Görseller
Aklıma, Kemal Sunal'ın filmi geldi. :) Onda da onu istemeye geliyorlardı.:)
YanıtlaSilbahce perim,
Sil:))