Orak
Babam Sürünerek İlerledi
Elbette bir
bildiği vardı ve kuşkusu artmıştı, emin olmak istiyordu durumdan. Ne olup
bittiğini anlamalıydı. Yavaşça ayrıldı çadırdan ve sol taraftan dananın yanına
giden boşluktan yavaş yavaş sinerek gitti 50 metre kadar. Ben çadırın arka köşesine
büzülmüş, çadırın dikiş aralığını biraz aralayarak babamı izliyorum yorgan
üzerimde boğazıma kadar.
Babam daha
ileriye görünmeden gidebilmek için sürünmeye başladı yerde ve karşıdan
kendisini fark eden olmasın diye dikkat ediyordu. Sarı Dana sol tarafına
bakarak deşiniyor ve tepki veriyordu bazen. Babamın yukarıya kadar çıkışı
epeyce zaman aldı ve bir süre çevreyi gözlemledi, yavaşça Sarı Dananın yanına
ulaştı sürünerek.
Sarı Dana
rahatladı babamın geldiğini fark edince ve deşinmeyi bırakarak böğürmeye
başladı. Benim bile çadırda karnımın içinde böğürüyordu sanki, yırtacak
ortalığı gecenin karanlığında. Babamın ayağa kalktığını gördüm yarı aydınlıkta.
Çam ağacının gölgesinde kalıyordu bir kısımları.
Ayakta Sarı Dana'yı okşamaya başladı rahatlatmak için. Durumu çözmüştü anlaşılan, yoksa niye
kabak gibi hedef olsundu? “Şişşşşş şişşşşşş, sakin ol oğlum sakin ol, yok bir
şey. Armutlar sallanıyor- yabani armut fışkınları, filizler- kestiğim armutun fışkınları onlar, korkma.
Ben gidip halledeceğim onları, tamam mı?” sakinleştirmeye çalıştı bir süre Sarı
Danayı.
Mesele, biraz
ilerideki; geçen yıllarda çift sürerken engel olduğu için örünün üzerindeki
ahlat ağacını kesmiştik, onun dibinden filizler çıkmış ve bir metre boyunda
filizler olmuşlar, biraz da ot, çöp toplanmış rüzgarların sürükleyip aralarına
bıraktığı. Rüzgâr esip sallanmaya başladıkları zaman cüsseli bir canlı hareket
ediyormuşçasına görüntü oluşturuyorlar ileri geri, sağa sola salınmalarıyla.
Sarı Dana'nın
fark ettiği durum buymuş meğer. Babam gidip aralarındaki ot ve çalı çırpıyı
ayıkladı, hepsini de bir araya toplayıp filizleri bağladı tek bir ağaçmış gibi
oldular. Cüsseli görünümü ortadan kalkmış oldu böylece.
Sarı Dana da
fark etti durumu ve böğürmesi yumuşadı bu sefer sevinç böğürmesine dönüştü.
Babam koşturarak geldi yanıma ve o gelirken ben çıkmıştım zaten yorganın
altından. “Yorganın altına girmedin mi sen?” dediğinde “hayır, niye girecek
mişim ki, korkak mıyım ben?” diyerek kendimden emin, yan tarafımda duran el
orağını gösterdim.
Gülümsedi elini omuzuma attı “aslan oğlum benim, korkulacak ne varmış sanki, öyle değil mi?” dediğinde dünyalar benimdi. Kendimi büyümüş koskocaman korkusuz bir adam hissettim.
Gülümsedi elini omuzuma attı “aslan oğlum benim, korkulacak ne varmış sanki, öyle değil mi?” dediğinde dünyalar benimdi. Kendimi büyümüş koskocaman korkusuz bir adam hissettim.
5/9
Devam edecek...
1/9'a dön...
Görsel: Google Görseller
Sevindim Sarı dana için. Yazık korkmuş hayvancağız. Neyse ki tatlıya bağlandı. Güzel hikaye. Tebrikler
YanıtlaSilBerlin Berlin,
Silteşekkür ederim. rahat bir nefes aldılar durumu öğrenince. :)
ahlat ağacının filizlenmesi ve çer çöp biraraya toplanınca korkuluk gibi olmuş demek ki sarı dana da korkmuş o zaman..😀 hayvanlar bazı şeylere çok hasasslar geçekten..emeğinize sağlık..🙂
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Silteşekkür ederim. Aynen öyle. hayvanların dilinden anladığında insan adeta konuşuyor onlarla. Bir de eşeğimiz vardı "Tülü" idi ismi aynı isimli bir yazımda da onunla bir zamanımızı anlatmıştım.beni düşürdüğünde su içirmediğim içim, ağlamıştı hayvancağız. :)
heheeee böyle hikayeler okumak keyifli işteeee :)
YanıtlaSildeeptone,
Silbence de, bahar geldi sayılır artık;biraz keyfim yerine gelir benim bundan sonra. Teşekkür ederim. :) Yarın pazar değil değil mi? :))