"İçimizi ısıtan şeyler" |
Çocuk Olmak
Bu başlığı seçmemin nedeni: Elbette
çocukları herkes gibi ben de seviyorum, hem de çok sevdiğimi fark ettim
özellikle son yıllarda ve yaş biraz da olsa ilerleyince.
Her şeyden
önce çocukluk, saflık ve temizlik demek gönülden yana. Gönlü geniş ve hiçbir
şeyi tutmaz içlerinde; boşaltıverirler ne varsa. İçlerinde ne varsa dışlarında
da o vardır adeta.
Sözü fazla
dallandırıp budaklandırmadan, nereden esti diye soranlara hemen söyleyeyim,
nereden estiğini.
Geçenlerde
gece vakti bir zamanda kitap okuyordum, bir anda bir çocuk sesi gelmeye başladı
kulağıma ama nasıl bir ses; dünya ters dönmüşçesine ağlıyordu çocuk. Bir an dikkatimi verdim, ne olup
bittiğini anlayabilmek için. Fakat ağlaması ve kendini yerden yere atışı devam
ediyordu. Hiç kimse –yedi, sekiz yaşlarındaki ablası, ninesi, dedesi- evde kim
varsa söz geçiremiyor ve bir çare bulamıyorlardı susturmak için.
Çocuk sevdiğim bir çocuk ve onun da beni sevdiğini biliyorum. Nerede görse beni, önce sesleniyor sonra da ben duyup gülümsediğimde
koşturmaca geliyor yanıma, beş yaşlarındaki tıfıl, sevimli kerata. Yanında annesi,
ablası veya babası ya da herhangi kim varsa koptuğu gibi yanımda alıyor zaman
zaman.
Dedesinin
evine geldiklerinde benim kapımı çalmadan edemez sevimli çocuk. İşin asıl yanı,
benim de çok hoşuma gidiyor onun tarafından aranılıp sorulmam. Böylesine saf ve
iyi niyetlice bir ilişkimiz var anlayacağınız. Birbirimize içimizden geldiği
gibi davranıyoruz. Ne o benim yanımda utanıp sıkılıyor ne de ben onun yanında
utanıp sıkılıyorum.
Neyse,
derken kapıları çarpıldı birden “güüüm” diye. O kadar hızlı çarpıldı ki çelik
kapı; sarsıntıya ve sese kanarak deprem oldu sandım önce, yerimden hafif de
oynadım içgüdüsel olarak. Deprem korkusu malûm, binalar sağlıklı değil; Allah’a
emanetiz o yönden.
Ben elimdeki
kitabı bıraktım sehpanın üzerine ve dikkatle dinliyorum aşağıdan gelen sesleri.
Bir süre –üç, beş dakika kadar- sürdü sessizlik, mırıldanma ve ayak sürümeye
benzer sesler. Herkes de içerideydi o anda. Kimsenin çıtı çıkmıyordu, onlar da
ne yapacağını bekliyor olmalılar diye geçirdim aklımdan.
Başlangıçta
yüzde yüz haklı olarak görüyordu çocuk kendini ama kapının dışında kalınca veya
bırakılınca, ne halin varsa gör diye; düşünmeye başladı mırıldanmalar,
sıksamalar, burun çekmeler arasında.
Tahminimce kapı eşiğine oturdu kısa bir süre. Kapıyı da çalmıyordu
geriye girmek için.
Aşağıya
inmeyi düşündüm bir an ama sonradan karar değiştirdim, ailenin çocuk eğitimi
meselesiydi durum ve benim karışmam hiç de hoş olmayacaktı ve belki de çocuk
beni görünce şımaracaktı, daha fazla eziyet etmesine neden olacaktım gecenin geç
vaktinde. Herkesin canı burnunun ucunda zaten anlaşıldığı durumda. Yoksa neden
kapı dışarı olsun çocuk.
Kapının
açıldığını belli eden bir ses duydum ve sevindim çocuk adına. Kulaklarım
onlardaydı, ablasıydı kapıyı açan. Başka bir ses yoktu ablasından başka. Ne
söylediğini anlamadım ama ablası ne dediyse bir anda her şey tersine döndü ve önce çocuk başladı alabildiğine gülmeye –arada
burnunu da çekiyordu- arkasından ablası başladı gülmeye. Birlikte olanca
içtenlikleriyle gülmeye devam ettiler bir süre.
Ablasının
yaptığı işe yaramıştı, diğerleri de geldiler gülme seslerini duyunca ve hiçbir
şey olmamış gibi çocuk, ablası, dedesi ve ninesi birlikte gülüştüler ve içeriye
geçtiler.
Bu durumu
oldukça düşündüm kendi kendime. Duygulandım da oldukça ve çocuk olabilmeyi o kadar çok istedim ki içimden, her şeyin bir anda yok oluvermesi, bütün
bulutların silinip gitmesi ve gökyüzünün mavi berraklığının görünmesi ne kadar
hoş olurdu.
İşte,
yetişkinlik böyle değil. Yetişkinlik çok katı, yetişinceye kadar model
aldığımız örneklere benzemek için o kadar çok çaba sarf ediyoruz ki, sonunda
bir başka kişi olup çıkıyoruz ortaya. Bir ben değil bu herkes aynı durumda üç
aşağı beş yukarı.
Hepimiz bu
yüzden çocukluk özlemi çekmiyor muyuz, çocuklaşmak istemiyor muyuz arada bir.
Çocuğun kapı eşiğinde oturup düşünmesi yaptığını veya o duruma neden olabilecek
davranışını ve küçücük bir dokunuşla –ablası- hatasını anlaması ve geriye dönüş
yapması; hangi yetişkinin bedel ödetmeden yaptığı bir davranıştır.
Yetişkinlikte
bedeller ödenir daima, bedelleri ödeyen de alanda yalnızca yetişkinler olmuyor
elbette o bedelleri zaman zaman çocuklar ödüyor. Çok az ana, baba çocuğuna karşı
davranışlarını gözden bile geçirmiyor hiç. Ben yaptım, oldu mantığı içinde olup
gidiyor her şey ve çocuklar da bu durumu model alınca oluyor olanlar sonra da.
Her zaman
içimizdeki çocukla konuşabilmek dileği ve hevesiyle yazımı tamamlamak
istiyorum. Daha fazla yazarsam parçalara bölmek zorunda kalacağım sizleri
sıkmamak için okurken.
Hoşça kalın,
çocukça kalın.
13.04.18 –Halil Gönül
13.04.18 –Halil Gönül
Çocukluk çok güzel, çok masum.
YanıtlaSilBerlin Berlin,
Silevet, maalesef yetişkinlik için aynı şeyi söyleyemiyoruz ne yazık ki! :(
Ne güzeldir çocuk olmak, masum ve sevecen. Anlık yaşanan duygu halleri..
YanıtlaSilMehmet Erisir,
Silevet, ne güzeldir değil mi! :)
Komşunuzun çocuğuyla ilgili anlattığınız hikâye çok güzelmiş, çocuk olmak varmış bu hayatta 😊
YanıtlaSilSaadet Sezer,
Silevet, evet. keşke çocuk kalabilmeyi keşfedebilse insanoğlu.