Dere
Tadı Damağımda Kaldı
Ortadaki
tepsiler birer daha doldu, çok lezzetliydi her şey. Hayatımda hiç yemediğim bir
lezzetle karşılaşmıştım ilk kez ama tadı damağımda kaldı o zamandan beri.
Sofrada ne varsa neredeyse temizlendi.
Biz bile babamla yemeğimizi yiyip gitmemize rağmen tıka basa doyduk tekrar sanki hiç yemek yememişiz gibi. “Tokum diyenden korkacaksın” derler bazen ya, işte öyle oldu bize de. Tokum dememiştik ama herkesin heyecanına ortak olmuştuk farkında olmadan, içimizden geldi her şey.
Biz bile babamla yemeğimizi yiyip gitmemize rağmen tıka basa doyduk tekrar sanki hiç yemek yememişiz gibi. “Tokum diyenden korkacaksın” derler bazen ya, işte öyle oldu bize de. Tokum dememiştik ama herkesin heyecanına ortak olmuştuk farkında olmadan, içimizden geldi her şey.
Sofra
toplanmadan, diğer meyveler de getirilip dikkatlice dağıtıldı sofranın üzerine.
Gözetlenen tek şey herkesin her şeye rahatlıkla ulaşabilmesiydi ve öyle oldu.
Meyveler de yenildi, sıkılan meyve sularından da -erik suyu- içildi bardak
bardak, koyu sohbet eşliğinde.
Eskilerden
konuşuldu bol bol, işlerden, bu yılki hasadın durumundan… zaman nasıl da
geçiverdi anlayamadım. Hiç de uykum yoktu gözlerimde. Bulutların hızlı hareketi
babamı korkuttu biraz, yağmur birden başlarsa diye.
“Bize müsaade
ederseniz biz gidelim artık, yağmur bastırırsa zor olur dereyi geçmek” dedi
babam Epmek amcalarla daha öncesinde göz kaş işaretiyle anlaşmışlar demek ki, izin istedi hepimiz adına. “İzin sizin, geldiniz de ne iyi ettiniz bak, biz de
çok sevindik çocuklarla birlikte” diyerek teker teker sarıldı herkes birbirine.
“Yine gelin” dedi çocuklar büyüklerinin ellerini öperken.
“Sizler de
buyurun bir akşam” dedi babam. Sofranız her zaman bereketli kalsın, Allah
bereketler versin, sağlıcakla kalın” dedi ve ayrıldık ateşin başından.
Ormanın
içindeki yol oldukça karanlık görünüyor bulutlar aya engel oluyorlardı. Bazen
göz gözü görmüyor el yordamıyla yolumuza devam ediyorduk. Babam benim elimden
tutuyor, Epmek amca da karısının elinden tutmuştu bu arada. Kulakları çok az
duyduğu için olmalı diye düşündüm.
Çayı -dereyi- geçtikten
sonra Epmek amcalar kendi evlerine gitti, biz de çadırımıza geldik. Karşıda
duran Sarı Dana'ya baktık, rahattı anlaşılan; yatıyordu. Hava serin olduğu için, biz de yorganı çektik üzerimize ve yattık babamla. Döşek hafiften nemlenmiş
anlaşılan ilk uzandığımda üşüdüm, altımda hafifçe nem hissettim, biraz sonra
vücudumuzun sıcaklığıyla kayboldu.
Kıl çadırın
küçük deliklerinden gök yüzünü görmeye çalışarak uyuyup kaldım. Arada bazen ay
dedeyi gördüm uyumadan önce. Hayal ettim çocukken oynadığımız akşam oyunlarını
“ay dede ay dede, bize şıngıraklı pabuç göndersene” tekrarlardık durmadan ay dedenin
bize şıngıraklı pabuç atacağını umarak.
Bir türlü atılmamıştı o şıngıraklı pabuç. Taa ki bir bayramda yastığımızın altına saklanıncaya kadar. Ay dede üşenmemiş gelmiş, bize şıngıraklı pabuç getirmiş ve yastığımızın altına saklamış kimseler çalmasın diye.
Bir türlü atılmamıştı o şıngıraklı pabuç. Taa ki bir bayramda yastığımızın altına saklanıncaya kadar. Ay dede üşenmemiş gelmiş, bize şıngıraklı pabuç getirmiş ve yastığımızın altına saklamış kimseler çalmasın diye.
9/9
21-10-2017
Halil
Gönül
Görsel: Google Görseller
Gönül zenginliğinden büyük olanı yok ki. Hangi zenginlik bir bayramda pabuç saklayıp ertesi gün sevinç yaşatır ki insana? Bence bunun hayali bir yeter. Varsın ertesi gün yastığın altında olmasın. Sayısız pabuçları olan bir çocuk böyle hayal kuramaz zaten. Hayalsiz bir yaşam düşünemiyorum bile. Çağrışım adına teşekkürler, selamlarımla...
YanıtlaSilMukaddes'çe Konuşan Satırlar,
Sileskilerde kalan böyle bir adetimiz vardı sevindirmek için; özellikle bayramlarda, seyranlarda. Tadı bambaşkaydı o zaman bayramların seyranların. Maalesef çok değiştik çooook. :)
Selamlarımla , hpşça kalın. :)