“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Boş Yatak" |
BÖLÜM-58-
Sevgili, Daşlıköy Sakinleri!
Komutan yavaş ve sert
adımlarını yavaş yavaş atarak kalabalığa doğru yaklaştı, omuzundaki yıldızlar
bir parlayıp bir sönüyordu adımını her atışında. Meydanın yanındaki beş
basamaklı merdivenlerden iki basamak indikten sonra durdu iki ayağını da
birleştirerek:
“Sevgili, Daşlıköy
sakinleri, buraya neden geldiğimi biliyorsunuzdur, köyünüzün karanlığına fener
olsun diye devletimiz tarafından tayin edilen kıymetli öğretmenimiz şu an
ölümle pençeleşiyor ve eminim ki azmiyle yenecektir kara talihini ve tekrar
sizlerin arasına dönecektir.
Şu an doktorumuz tedavisiyle uğraşmakta ve
yanından ayrılmamaktadır. Ne zaman kendine geldi, işte o zaman ayrılacaktır
başından. ”basamakları indi ve yavaş adımlarla önündeki insanların gözlerine
baka baka kalabalığın arasına karıştı komutan.
“Şimdi gelelim asıl
meseleye yani burada neden toplandık?” komutan arada dolaşırken yavaş yavaş,
kalabalık da dalgalanıyor o kıpradıkça kalabalık da onunla birlikte
dalgalanmaya başladı, bütün başlar komutana bakıyor bazılarının gözü parlayan
yıldızlara takılıyordu.
“Evet, beni devletimiz
gönderdi, bu öğretmenimizin başına gelenlerin sorumlusunu bulup geleceksin
dedi, ben de bu işi bir an önce bitirmeyi düşündüm ve sizleri bu meydanda
toplayarak sizlerle birebir görüşmek istedim. Bütün bildiklerinizi, hiç
saklamadan bana anlatacaklarınızdan eminim, anlatacaklarınız benim ve
öğretmenimizin iyileşmesi için önemlidir. Bunu aklınızdan çıkarmayın.
Bu işi
yapan veya yapanların ortaya çıkması çok elzemdir aksi halde Daşlıköy olarak
büyük bir töhmetin altına gireceksiniz. Ben işte bu yüzden bu suçlu ve
suçluları bir an önce ortaya çıkarıp adalete teslim etmek istiyorum. Eminim
sizler de benim gibi düşünüyorsunuzdur. “
Kalabalık dalgalanmaya
başladı birden ve uğultular çıkmaya başladı kendi aralarında fiskos yaptıkları
için. Ellerini havaya kaldırdı komutan:
“Şimdi fiskos zamanı değil arkadaşlar, biraz sonra sizi teker teker çağıracağım
zaman bütün bildiklerinizi bana anlatacaksınız. Kimsenin kimseden korkusu
olmasın, bana söyleyecekleriniz her ne olursa benimle birlikte mezara
gidecektir, bundan emin olun çünkü size yalan borcum yok. Tekrar söylüyorum:
benim işim, ölümle pençeleşen öğretmenimize, daha doğrusu sizin öğretmeninize
yapılanların hesabını sorabilmesi için adalete teslim etmektir.”
Kalabalığın arasından sıyrılıp gelen komutan basamakları teker teker
çıkmaya başladı ve muhtarlık odasına yakınlaşınca tek ayaküstünde geriye dönüp:
“Muhtar, önce acelesi olanlardan başla çağırmaya.” Dedi ve tekrar odaya
yöneldi.
Askerlerin çavuşları haricinde herkes odadan çıktı dışarıya. Tüfeklerini
yanlarına alıp etrafa dağıldılar tedbir almak için. Çavuş kapıyı açıp sırayla
almaya başladı tek tek gelenleri. İşlem hızlı devam ediyordu, bazıları
diğerlerine göre fazla kalıyor ama kimse de önemsemiyordu.
Köyden birçok kişi öğretmenin geldiğini duyunca okulun tamirat ve
temizliğinde gönüllü çalışmış, bazıları da imece için çalışmış olduklarını
anlattılar. Gönüllü çalışanların içinde baştan sona orada olan Hüsniye, Tıfıl
Necip’in deli oğlan ve iki aza ve hanımlarının olduğu anlaşılınca komutan
çavuşa: “Şu deli oğlanı da getirin bakalım da ateşini bir ölçelim kaçmış ateşi”
dedi kızgın kızgın.
Çavuş: “emredersin komutanım” deyip topuk selamı çaktı ve tüfeğini alıp
dışarıya çıktı. Yanına üç asker aldı güçlü kuvvetli olanlardan. Dışarıda
kalabalık azalmıştı. Kalabalığa bakarak “şu çocuğun, deli oğlanın yattığı evi
göstersin biriniz benimle gelsin” dedi. Tıfıl Necip çıktı hemen kalabalığın
önüne ve Çavuşun önünden yürüdü.
Eve vardılar, içeriye girmek için oğlunun yattığı odayı açan babası Tıfıl
Necip donup kaldı kapının önünde eli kapının mandalında. Oğlan yoktu yattığı
yerde. Yatak dağınık bir halde duruyordu yerinde. Durumu anlamak için tıfıl
Necip’i iterek içeriye girdi çavuş,
anlamıştı durumu.
“Kaçmış!” dedi bağırarak. Yanındaki askerlerden birine “koş çağır mangayı,
bulalım şunu. Uzaklara gidemez nasılsa.” Olduğu yere yığılıp kalan tıfıl
Necip’in benzi atmış, kül gibi olmuştu suratı. Zor nefes alıp veriyordu.
Görsel: Google Görseller
Meseleyi anladım. Öğretmen bir şekjilde zarar görmüş birilerinden. Bu defa bir ara verip, ta başından okumalıyım Halil Bey. Saçmalık yaptım, zira 60 küsur bölümde kim neler oldu? Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilEce hanım, Hikaye, Ölen hüsnü Bey'in arkasından Hüsnü Bey, Karısı Hüsniye ve kızları Fatma'nın köydeki çocukluk zamanları. Hüsnü Bey'in de ilk öğretmenlik yıllarını anlatıyor. Öldüresiye dövülen kişi köye yeni atanan öğretmen Hüsnü, Ölen Hüsnü Bey. :)
Sil