Perşembe, Nisan 19, 2018

Kaşık-58-Sevgili, Daşlıköy Sakinleri!

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”

"Boş Yatak"
BÖLÜM-58-

Sevgili, Daşlıköy Sakinleri!

            Komutan yavaş ve sert adımlarını yavaş yavaş atarak kalabalığa doğru yaklaştı, omuzundaki yıldızlar bir parlayıp bir sönüyordu adımını her atışında. Meydanın yanındaki beş basamaklı merdivenlerden iki basamak indikten sonra durdu iki ayağını da birleştirerek:
       Sevgili, Daşlıköy sakinleri, buraya neden geldiğimi biliyorsunuzdur, köyünüzün karanlığına fener olsun diye devletimiz tarafından tayin edilen kıymetli öğretmenimiz şu an ölümle pençeleşiyor ve eminim ki azmiyle yenecektir kara talihini ve tekrar sizlerin arasına dönecektir. 

         Şu an doktorumuz tedavisiyle uğraşmakta ve yanından ayrılmamaktadır. Ne zaman kendine geldi, işte o zaman ayrılacaktır başından. ”basamakları indi ve yavaş adımlarla önündeki insanların gözlerine baka baka kalabalığın arasına karıştı komutan.
            “Şimdi gelelim asıl meseleye yani burada neden toplandık?” komutan arada dolaşırken yavaş yavaş, kalabalık da dalgalanıyor o kıpradıkça kalabalık da onunla birlikte dalgalanmaya başladı, bütün başlar komutana bakıyor bazılarının gözü parlayan yıldızlara takılıyordu.
            “Evet, beni devletimiz gönderdi, bu öğretmenimizin başına gelenlerin sorumlusunu bulup geleceksin dedi, ben de bu işi bir an önce bitirmeyi düşündüm ve sizleri bu meydanda toplayarak sizlerle birebir görüşmek istedim. Bütün bildiklerinizi, hiç saklamadan bana anlatacaklarınızdan eminim, anlatacaklarınız benim ve öğretmenimizin iyileşmesi için önemlidir. Bunu aklınızdan çıkarmayın. 
         Bu işi yapan veya yapanların ortaya çıkması çok elzemdir aksi halde Daşlıköy olarak büyük bir töhmetin altına gireceksiniz. Ben işte bu yüzden bu suçlu ve suçluları bir an önce ortaya çıkarıp adalete teslim etmek istiyorum. Eminim sizler de benim gibi düşünüyorsunuzdur.
            Kalabalık dalgalanmaya başladı birden ve uğultular çıkmaya başladı kendi aralarında fiskos yaptıkları için.  Ellerini havaya kaldırdı komutan: “Şimdi fiskos zamanı değil arkadaşlar, biraz sonra sizi teker teker çağıracağım zaman bütün bildiklerinizi bana anlatacaksınız. Kimsenin kimseden korkusu olmasın, bana söyleyecekleriniz her ne olursa benimle birlikte mezara gidecektir, bundan emin olun çünkü size yalan borcum yok. Tekrar söylüyorum: benim işim, ölümle pençeleşen öğretmenimize, daha doğrusu sizin öğretmeninize yapılanların hesabını sorabilmesi için adalete teslim etmektir.” 
Kalabalığın arasından sıyrılıp gelen komutan basamakları teker teker çıkmaya başladı ve muhtarlık odasına yakınlaşınca tek ayaküstünde geriye dönüp: “Muhtar, önce acelesi olanlardan başla çağırmaya.” Dedi ve tekrar odaya yöneldi.
Askerlerin çavuşları haricinde herkes odadan çıktı dışarıya. Tüfeklerini yanlarına alıp etrafa dağıldılar tedbir almak için. Çavuş kapıyı açıp sırayla almaya başladı tek tek gelenleri. İşlem hızlı devam ediyordu, bazıları diğerlerine göre fazla kalıyor ama kimse de önemsemiyordu.
Köyden birçok kişi öğretmenin geldiğini duyunca okulun tamirat ve temizliğinde gönüllü çalışmış, bazıları da imece için çalışmış olduklarını anlattılar. Gönüllü çalışanların içinde baştan sona orada olan Hüsniye, Tıfıl Necip’in deli oğlan ve iki aza ve hanımlarının olduğu anlaşılınca komutan çavuşa: “Şu deli oğlanı da getirin bakalım da ateşini bir ölçelim kaçmış ateşi” dedi kızgın kızgın.
Çavuş: “emredersin komutanım” deyip topuk selamı çaktı ve tüfeğini alıp dışarıya çıktı. Yanına üç asker aldı güçlü kuvvetli olanlardan. Dışarıda kalabalık azalmıştı. Kalabalığa bakarak “şu çocuğun, deli oğlanın yattığı evi göstersin biriniz benimle gelsin” dedi. Tıfıl Necip çıktı hemen kalabalığın önüne ve Çavuşun önünden yürüdü.
Eve vardılar, içeriye girmek için oğlunun yattığı odayı açan babası Tıfıl Necip donup kaldı kapının önünde eli kapının mandalında. Oğlan yoktu yattığı yerde. Yatak dağınık bir halde duruyordu yerinde. Durumu anlamak için tıfıl Necip’i iterek içeriye girdi çavuş,  anlamıştı durumu.
Kaçmış!” dedi bağırarak. Yanındaki askerlerden birine “koş çağır mangayı, bulalım şunu. Uzaklara gidemez nasılsa.” Olduğu yere yığılıp kalan tıfıl Necip’in benzi atmış, kül gibi olmuştu suratı. Zor nefes alıp veriyordu.

Devam edecek...

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Meseleyi anladım. Öğretmen bir şekjilde zarar görmüş birilerinden. Bu defa bir ara verip, ta başından okumalıyım Halil Bey. Saçmalık yaptım, zira 60 küsur bölümde kim neler oldu? Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ece hanım, Hikaye, Ölen hüsnü Bey'in arkasından Hüsnü Bey, Karısı Hüsniye ve kızları Fatma'nın köydeki çocukluk zamanları. Hüsnü Bey'in de ilk öğretmenlik yıllarını anlatıyor. Öldüresiye dövülen kişi köye yeni atanan öğretmen Hüsnü, Ölen Hüsnü Bey. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.