"Namı değer Aristo-Filozof" |
Sorular, Aristo ve Kadın.
Hey gidi
yavrum hey! Yine geldiler benimkine. Sorular, filozoflar, felsefe, Aristo, Platon
–Eflatun- .. falan daha neler neler. Ne çekiyorum elinden bir bilseniz. Nereden
bileceksiniz, bilemezsiniz elbette. Benimki de, latife –şaka- işte.
Biraz hızlı
ve anlamsız girdim, çok da hızlı oldu belki ama yine bir felsefe ve deneme
okuyorum şu günlerde. Olacak o kadar. Hoş görün artık zırvalıklarımı.
Neler neler
geçiyor aklımın orasından burasından ama ben de bulaşmaya çalışıyorum yani
orasından burasından tutarak onların.
Aklımdan geçenlerden
birisi Aristo ve kadın mesela. Hani şu meşhur bileği bükülemeyen Aristo yok mu
canım. Evlilik hakkında bir soru
sormuşlar adama yolda yürürken, cevabını da almış ya. Ne demiş biliyor musunuz?
Çoğunuz kafasını salladı, gördüm.
“Evlenin,
evlenin. Aradığınızı bulursanız mutlu, bulamazsanız da benim gibi filozof
olursunuz.” gibi bir laf etmiş adam. Yani, demek istemiş ki: her başarılı erkeğin arkasında
mutlaka bir kadın vardır. Tabi, tabiiii. Aynen böyle anlayabiliriz bu ifadeyi. Siz
nasıl anlıyorsunuz ya da anladınız ama ben şimdilik böyle anladım. Bu seferlik
bile olsa. Bence böyle. Böyle yaaaa. Uğraşmayın….
Daha Aristo’ya
benzemez ne filozofar ve yazar, çizerler bu konuda atıp tutmuşlar. Başka bir
ifadeyle, kadın adamı filozof da yapar, mutlu da.” Peki, aynı şey erkek için
neden geçerli değilmiş gibi duruyor sanki. Hani şu rezil olmak ve vezir olmak
da var ya. Geldik mi yine kadına, vezir erkek olduğuna göre, demek ki rezil de
vezir de olacak olan erkek, yapan da kadın.
Şimdi başka
bir yere geldik tertip. Dikkatli olmak lazım, neme gerek. Neden acaba bu kadar
çok şey var bu kadın ile ilgili ve özellikle erkeği mutlu veya mutsuz etmekle
ilgili. Belki de gerçek payı vardır ha. Hem denilmez mi, kadın zayıftır ve
erkeklerin hegemonyası altındadır. Yani hegemonya altında olan kadın bunu
yapabiliyorsa özgür olsa neler yapar kim bilir mi diye sormak lazım acaba? Bilemedim
şimdi.
Kadının gücü
çekilemiyor galiba, ya da fazla konuşmadığı için hep aleyhinde ve lehinde
söylentilere cevap verememiş laflarıyla ancak icratlarıyla cevaplarını
vermişler. İstemişler mutlu etmişler, istemişler mutsuz, istemişler rezil,
istemişler vezir yapmışlar dokundukları adamı. Haa bu arada Aristo’yu da
filozof yapmış bir kadın. Bir kadındır mutlaka, beş olacak hali yok ya. Adam özellikle
aradığınızı bulursanız mutlu, aksi halde benim gibi Filozof olursunuz dediğine
göre. Buldum sanmış ama nereden bilecekti kaderinde filozofluk yazılı olduğunu.
Sevinememiş bile garibim filozof olduğuna. İyi ki o kadın olmuş hayatında ve
onu mutsuz etmiş. Yoksa bu dünya nereden duyacaktı Aristo gibi bir adamın
sözlerini yüz yıllarca.
Ben kesinlikle
inanmaya başladım artık, bu kadınlar amazonluk dönemlerinde ne yaptılar da erkekleri
bu kadar hınçlandırdılar ve sonrasında yalnız etrafında dolansın dursun, hiçbir
şeye karışmamış, karışmıyormuş gibi görünerek idare etsinler işi diye düşünür
hale gelsin ki? Yine bir bit yeniği var bu işte.
Erkekçe söyleyemiyorlar
asıl meseleyi, dolandıra dolandıra söyleyip ve öyle de götürmeye çalışıyorlar
durumu. Ne kadınsız yapabiliyorlar ne de kadınla. Kadın arkada bir yerde sufle
versin ama yeter ki görünmesin. Razılar duruma, al gülüm ver gülüm; gidip
gidiyor işte. Suflörlükten onlar da memnun, sufleyi alan da memnun hayatından. Aristo
bunu mu demek istemişti acaba. Demek ki Aristo zamanındaki kadınlar daha
amozonvariydi ki, suflörlüğe yanaşmadılar ve illaki çatışma ve savaş istediler.
Aristo’yu yere bir seksen uzatınca kendilerine madalya takılacağını falan
düşünüyorlardı her halde veya öyleydi belki de. Belki de bir tablete kazınıp, “filan
kadın Aristo’yu serdi” diye bir panoda, şehir meydanında sergilendi. Olamaz mı
yani?
Vah Aristo’cuğum
vah! Bu hallere düşecek adam mıydın sen. Erkekliğin şanına leke düşürdün
be. Düşünsenize, bir bilek güreşi
festivali düzenleniyor karı-kocalar arasında. Ve liste liste asılıyor şehir
meydanında. Vallahi çoğu erkek ya karısını boşar ya da daha işin başında tehdit
eder, asarım, keserim diye ve daha işin başından kendini galibi ilan eder
güreşin.
Hele bir de
yağlı güreş düşünün, Kırkpınar’da. Kadın, kocasının kispetinin paçasından
yakaladığı gibi, diğer yandan da kolunu daldırıp kispetin içine popo tarafından
ve pat diye yere serdiğini sırt üstü ve kolu hala kispetin için de duruyor.
Tövbe, tövbe. Günaha giriyorum durduk
yerde. Her şeyin de bir sınırı, dozu var yani, öyle değil mi? Hadi anladık,
künde getirdin, sırtını yere vurdun da o kispete kol daldırması ne oluyor yani,
yakışık alıyor mu hiç.
Alır, alır. Aldırmayın
siz duruma. Daha da vahimi var. Adam koskocaman filozof olmuş da o bile
yakınıyor durumundan. Hâlbuki kaç erkek yerinde olmak ister adamın. Adamsa şikâyet
ediyor o kadından.
Kimse şikâyet
etmesin bence ne diyorlar hani –bizim kültürümüzde yok yok, her duruma bir
reçete mutlaka vardır, arayana- “arayan bulurmuş, ya da her koyun kendi
bacağından asılır.”
İyi asılmalar,
ben almayayım gari.
Hoşça ve sağlıcakla kalın. 27.04.18- Halil Gönül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.