"Bir sepet elma"
Epmek Amca’lar da Geldi Bizimle
Yerde kalan
soframızı topladık “hadi oğlum geç kalmayalım komşulara, gelirken yağmura da
yakalanmayalım; erken gidip erkenden de gelelim” diyerek topladığım meyve
sepetini aldı eline ve ben de arkasından devam ettim, yetiştiğimde hep yanı
başında yürümek için çaba gösterdim.
Adımları benden uzun olduğu için neredeyse koşturuyordum yanı başında olabilmek için.
Adımları benden uzun olduğu için neredeyse koşturuyordum yanı başında olabilmek için.
Bazen
karanlıkta önüme dikkat edemiyorum aceleden ve tökezliyorum can havliyle
düşmemek için önüne geçmiş oluyorum derken anladı galiba durumumu, elimden
tutarak yürümeye başladık birlikte yan yana; yavaşlamıştı.
Giderken Epmek Amcaların evlerinin önünden geçerken onlara da seslendi babam, Epmek Amca açtı
kapıyı, babamı görünce buyur etti içeriye, babam da karşı komşulara oturmaya
gidiyor olduğumuzu, isterse onlarında gelebileceğini söyledi. “Sevindi, hemen
geliyoruz” dedi. Bekledik birkaç dakika ayakta.
Uzak olsa da
yakın, gidilebilecek üç komşuyduk görünür yerlerde, başkaları da vardı ama çok
uzaklardaydı tarlaları. Epmek Amca da kış bastırıncaya kadar kalırdı bu
tarlasında, toprak damlı, taş duvarlı bir oda yapmış kendisine gençliğinde.
Gideceğimiz komşularında öyle bir evi vardı.
Davete gerek
olmazdı dağın başında misafirlik için, çat kapı canı isteyen, canı sıkılan, iki
kelam laf etmek isteyen çat kapı giderdi birbirinin yanına ve herkes sevinirdi
bu duruma. Ellerinde avuçlarında nesi varsa alır biraz yanına gidilirdi, karşı
tarafta da aynı şey olurdu, ne varsa koyardı ortaya ve herkes memnun olurdu.
Epmek Amcalarda elinde bir çıkın almış hanımıyla beraber arkalı önlü yürümeye
başladılar kapılarını çekiverdikten sonra. Doğada kimse kimseden bir şey
saklamaya gizlemeye, korumaya ihtiyaç hissetmiyordu sanki, bir kaplumbağa bile
gelip kapıya dayansa açabilirdi.
Babam benim
elimi tutarak yan yana devam ettik yürümeye, küçük dereye vardığımızda babam
beni kucaklayarak geçirdi dereden ayaklarım ıslanmasın diye. Bu derede başka
bir amcanın kaval çalarak koyunlarını karşıya geçirdiğini görmüştüm ben, iddiaları üzerine.
Akşamdan tuzlamışlardı hayvanları, 50 kadar vardı, bütün varlıkları da onlardı zaten çoluk çocuk. Zapır zapır, o tuz yalamış halleriyle çayı atladıklarını gözlerimle görmüştüm de inanasım gelmemişti.
Akşamdan tuzlamışlardı hayvanları, 50 kadar vardı, bütün varlıkları da onlardı zaten çoluk çocuk. Zapır zapır, o tuz yalamış halleriyle çayı atladıklarını gözlerimle görmüştüm de inanasım gelmemişti.
Çok güzel
kaval çalardı, dinlerken kendimizden geçerdik bazen de baktığım öküzlerimiz
bahçeye girdiğinde kaval çalan amca göz ederdi onları göstermek için.
6/9
1/9'a dön...
Görsel: Google Görseller
Eskiden güven varmış, kilit yokmuş. Şimdi kilit kilit üstüne ama güven yok maalesef.
YanıtlaSilne yazık ki öyle; herkesin gölgesine bile güveni yok. . :)
SilHırsız kilit milit tanımaz. Hırsız çalmasa da aklının uçundan bile geçirmesi hırsızlığın başlangıç noktasıdır.
YanıtlaSilProfösör,
Silevet. her şey önce kafanın içinde başlıyor değil mi? :9
Geçmiş zamanın kalbi temiz insanları...
YanıtlaSilbahce perim,
Silevet. Özlüyorum bazen o insanları. :)