“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
Adaletin Eli
“Muhtar, köyünüz zaten
mimli biliyorsun değil mi? Hani şu çalılıkta ölü bulunan kadın meselesi? Halâ
daha şüpheli durum, katil ortalıkta dolaşıyor belki de. Her ne kadar kocası
yargılanmaya devam etse de adam bir türlü konuşmuyor, ağzını bıçak açmadı bu
güne kadar. Açılacağını da düşünemiyor kimse. Adam bu Dünya’da değil sanki.
Şimdi bu olay da aydınlanmazsa işiniz kül muhtar, kül. Sizi cehaletin
bataklığından, kör karanlıktan kurtarmaya gelen bir feneri söndürmeye
çalıştınız siz. Bu köyü yakarım muhtar, duydun mu? Yakarım ki külleri savrulup
gitsin havaya bir daha zerresi kalmasın bu köyün. Kim bu canavarlar. Bu
canavarların kökü kazınmazsa bu köyün kökünü kazıyacağım, emin ol bundan ve bu
iş anlaşılıp suçlular adaletin eline teslim edilinceye kadar buradayım.”
Muhtar bir türlü anlayamıyordu bu işin neden bu kadar ciddiye alındığını ve
bu kadar üzerine düşüldüğünü. Adam öldürüldüğünde bile bu kadar üstüne
düşülmeden ne gerekiyorsa elbirliğiyle yapılması gerekenler yapılıp adaletin
ellerine teslim edilirdi suçlu zanlıları, gerisi adalete kalırdı.
Bu iş daha başka demek ki, bir öğretmen, yani devletin öğretmeni olduğundan
her halde, devlete karşı işlenmiş bir suç sayılıyor ve bu kadar üstüne
düşülüyor. Üstelik bir çocuk daha. Biz de boş durmuyoruz üstelik elimizden
geleni esirgediğimiz mi var sanki. Doktor geldi koskoca şehirden, doktoru
başında, şimdi de koskoca komutan gelip suçlusu aranıyor. Tanrım sen koru bizi
diye yalvardı içinden Tanrı’ya. Komutanın yüzüne bakmaya çalışıyordu kendisine inandırmak için, elinden geleni
yapacağından emin olsun diye.
“Komutanım, o akşam yine karanlık bastırmak üzereydi, çobanın bağıran
sesini duyduk birkaç kişiydik o zaman. Uzaktan geliyordu çobanın sesi,
karanlıktan da seçemiyorduk kendisini. Biraz bekleyince yakınlaştı ve sırtında
sırtladığı bir yük vardı. Önce hayvanlardan birisi doğurmuş diye düşünsek de üç
beş adım sonrasında anlamıştık durumu.
‘Muhtar, Daşlı tarlanın orada buldum bu çocuğu, ben bilemedim kimdir, kimin
nesidir, yabancı galiba. Öylece yatıyordu benim bulduğumda ve omuzlayıp
getirdim işte. Zorla nefes alıyor bu çocuk, ne yapacaksan elini çabuk tut!’ dedi çoban da.
Hemen komşu köylere adam saldık ebe ve sağlıkçıları getirmeleri için
arkasından da nahiye’ ye aza gönderdim; durumunu anlatıp, sağlıkçı getirmesi
için. Aza da sizinle birlikte geriye ancak geldi ama önce iki at üzerinde
sağlıkçılar geldi biri doktor ve şehirden gönderilmiş. Gerekli tedavisini yaptı
sağ olsun doktorum ve şu an yukarıda yemek yiyorlar. İsterseniz çağırtalım
onları da, işinize yarayacaksa.”
Muhtar kendisine yardımcı olabilirler diye düşünmüştü bu arada doktorun
çağrılmasını ortaya atarak. En azından kendisini biraz daha rahat hissetmesine
yol açabilirdi böyle bir durum.
“hayır, muhtar, haberim var ve biliyorum durumu. Benim işim seninle ve
köyünle. Başka kimseyle işim yok. Herkes işini yapacak. Sen de öyle, şimdi
senin işini yapma zamanın. Şimdi iyi düşün bakalım. Haa! Anladııım! Daha olay
taze ve sen tedaviyle ilgilendiğin için suçluları aramaya fırsatın olmadı daha!
Öyle mi muhtar?..” gözleri sinsice gülümsedi komutanın.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.