Pazar, Nisan 15, 2018

Kaşık-54-Adaletin Eli

“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”

"Köy Konağı"
BÖLÜM-54-

Adaletin Eli

            “Muhtar, köyünüz zaten mimli biliyorsun değil mi? Hani şu çalılıkta ölü bulunan kadın meselesi? Halâ daha şüpheli durum, katil ortalıkta dolaşıyor belki de. Her ne kadar kocası yargılanmaya devam etse de adam bir türlü konuşmuyor, ağzını bıçak açmadı bu güne kadar. Açılacağını da düşünemiyor kimse. Adam bu Dünya’da değil sanki.
Şimdi bu olay da aydınlanmazsa işiniz kül muhtar, kül. Sizi cehaletin bataklığından, kör karanlıktan kurtarmaya gelen bir feneri söndürmeye çalıştınız siz. Bu köyü yakarım muhtar, duydun mu? Yakarım ki külleri savrulup gitsin havaya bir daha zerresi kalmasın bu köyün. Kim bu canavarlar. Bu canavarların kökü kazınmazsa bu köyün kökünü kazıyacağım, emin ol bundan ve bu iş anlaşılıp suçlular adaletin eline teslim edilinceye kadar buradayım.”
Muhtar bir türlü anlayamıyordu bu işin neden bu kadar ciddiye alındığını ve bu kadar üzerine düşüldüğünü. Adam öldürüldüğünde bile bu kadar üstüne düşülmeden ne gerekiyorsa elbirliğiyle yapılması gerekenler yapılıp adaletin ellerine teslim edilirdi suçlu zanlıları, gerisi adalete kalırdı.
Bu iş daha başka demek ki, bir öğretmen, yani devletin öğretmeni olduğundan her halde, devlete karşı işlenmiş bir suç sayılıyor ve bu kadar üstüne düşülüyor. Üstelik bir çocuk daha. Biz de boş durmuyoruz üstelik elimizden geleni esirgediğimiz mi var sanki. Doktor geldi koskoca şehirden, doktoru başında, şimdi de koskoca komutan gelip suçlusu aranıyor. Tanrım sen koru bizi diye yalvardı içinden Tanrı’ya.  Komutanın yüzüne bakmaya çalışıyordu kendisine inandırmak için, elinden geleni yapacağından emin olsun diye.
“Komutanım, o akşam yine karanlık bastırmak üzereydi, çobanın bağıran sesini duyduk birkaç kişiydik o zaman. Uzaktan geliyordu çobanın sesi, karanlıktan da seçemiyorduk kendisini. Biraz bekleyince yakınlaştı ve sırtında sırtladığı bir yük vardı. Önce hayvanlardan birisi doğurmuş diye düşünsek de üç beş adım sonrasında anlamıştık durumu.
‘Muhtar, Daşlı tarlanın orada buldum bu çocuğu, ben bilemedim kimdir, kimin nesidir, yabancı galiba. Öylece yatıyordu benim bulduğumda ve omuzlayıp getirdim işte. Zorla nefes alıyor bu çocuk, ne yapacaksan elini çabuk tut!’  dedi çoban da. 
Hemen komşu köylere adam saldık ebe ve sağlıkçıları getirmeleri için arkasından da nahiye’ ye aza gönderdim; durumunu anlatıp, sağlıkçı getirmesi için. Aza da sizinle birlikte geriye ancak geldi ama önce iki at üzerinde sağlıkçılar geldi biri doktor ve şehirden gönderilmiş. Gerekli tedavisini yaptı sağ olsun doktorum ve şu an yukarıda yemek yiyorlar. İsterseniz çağırtalım onları da, işinize yarayacaksa.”
Muhtar kendisine yardımcı olabilirler diye düşünmüştü bu arada doktorun çağrılmasını ortaya atarak. En azından kendisini biraz daha rahat hissetmesine yol açabilirdi böyle bir durum.
“hayır, muhtar, haberim var ve biliyorum durumu. Benim işim seninle ve köyünle. Başka kimseyle işim yok. Herkes işini yapacak. Sen de öyle, şimdi senin işini yapma zamanın. Şimdi iyi düşün bakalım. Haa! Anladııım! Daha olay taze ve sen tedaviyle ilgilendiğin için suçluları aramaya fırsatın olmadı daha! Öyle mi muhtar?..” gözleri sinsice gülümsedi komutanın.

                                                                                                                      
Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.