Pazartesi, Temmuz 02, 2018

Seçim Bitti, AMA!

"Karga"

Seçim bitti, ama

                Evet, 24 Haziranda önemli bir seçim yaptı Türkiye, yaptı diyorum da aslında yaptığına inanmıyorum tabii ki. Yapamadı, yapamazdı da zaten. Neden yapamazdı? Falan diye hiç sormayın çünkü soruyu soruyorsanız zaten anlayamazsınız demektir anlatılsa da. İşte bu yüzden ben de cevap yazmayı düşünmüyorum.
                Bu bir sistemdir ve bu sistem tarım toplumundan sonra oturtulmaya çalışılan bir sistem olup, zamanla amacından saparak bambaşka bir amaca hizmet etmeye başlamıştır artık ve de devam edecektir.  Bu durum devam ettiği sürece de köleleşme daha da fazlalaşacaktır. Çünkü köle olduğunu bilmemek işin özüdür.

                Ben köle olduğumun farkına vardım. Kendimce karnımı doyuracak durumum da var ve kimseye de muhtaç olmadan yaşamımı sürdürebilecek durumdayım el etek öpmeden. Bunu az farklı köleliğimle elde ettim. Benden çok daha kötü durumda olanlar var biliyorum ve hallerinden çok memnunlar onlar. Çünkü hallerine şükrediyorlar beterin beteri var diyerek. Açlıktan öte beter mi olur? Açlık ölmenin zamana yayılmış halidir sadece.
                Ben kendimce bundan sonraki hiçbir seçimde oy kullanmayacağım. Çünkü inanmıyorum. Kimin için oy veriyorum ki? Daha beter olanlar düşünsün artık.  Evet, büyük laf bu durumda söz konusu ettiğim laf. Bir oyla yıkılacaksa yıkılsın bu memleket, çok da önemsemiyorum, demiyorlar mı “elle gelen düğün bayram” ben de düğün bayram yaparım elle birlikte. Zaten herkes memnun bir ben memnun değilim, ben de memnunlar arasına katılırım olur biter.
                Artık benim savaşım olmaktan çıkmıştır fakirlik, halk edebiyatı. Fakirin başucunda yatacağına zenginin ayakucunda yatsın doya doya bu halk. Hak ettiğini alacaktır mutlaka.
Zaman belki de azizliğini gösterecektir bize yani Türkiye’de yaşayan insanlara. Göstereceği şey hak etmeden hak etmiş gibi tüm imkânları elinde toplayanların kendi kazdıkları kuyuya kendilerinin düşmeleri gibi.
Evet, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecekler bir süre sonra, tabii ki kendileriyle birlikte bir memleket de düşecektir aynı kuyuya.
Peki, bu kuyuda neler var? Mevcut ekonomik yapı çökmek üzere, hatta çökmüş denilebilir. Cari açık hat safhada, eldeki resmi verilere göre devletin dış borçlarını döndürebilmesi mümkün değil, söylentilerin sıklaşmasından anlaşıldığı kadarıyla IMF –Dünya Bankası- adı sık sık ortalıkta dolaşmaya başladı. Yüksek faizle borç para verme hazırlığı yapmaya başlayan IMF, bu duruma her zaman hazır zaten.
Gelelim içerideki sosyal yapıya: içerideki vatandaşlar arasındaki bağlar çözülmüş durumda, bağlar koptu kopacak halde. Çoğu kesimler bağları çoktan koparmışlar bile.  İşin en ilginç yanı da güya hakları savunulmaya veya başka bir ifadeyle daha iyi bir yaşam standardına kavuşturulması düşünülen kesimlerin kendi celladına âşık olması durumudur ki işte asıl mesele bu durumdur. Artık kendi elleriyle boğazına takılan ilmeği sağlamlaştırmışlardır.
Savaşan ve bir vatana ihtiyacı olanlar her zaman fakirlerdir, zenginlerin her zaman yaşayabilecekleri bir vatanları daima vardır ve her zaman da olmuştur. Tarih bu durumu çok açık göstermektedir. Peki ya aç, sefil nereye kadar gidebilecektir? Köyünden, şehrinden dışarıya çıkma imkânı bile yokken.
Anlayacağınız her zaman ve her yerde vatan diye bir şey fakirler için vardır ve diğerleri için yani zenginler için yoktur işte bu nedenle yaşayabilmek için savaşması gerekenler yine fakirler ve zavallılardır her zaman. Ne yazık ki, uğruna savaştıkları vatanı korumayı beceremeyen fakirler zavallı duruma düşerler bir asır içinde çünkü hafızaları yeterli gelmez yüzyıl muhafaza etmeye.
Hitler Almanya’sı da benzer durumu yaşamıştır ne yazık ki ve sonrasında hafızalarını güçlü tutmanın bir yolunu bulmuşlardır. Hala daha güçlü bir hafıza yapısına sahip görünmekle birlikte süreç zayıflamaya başladığını göstermektedir.
Bu işlerin bir yolunu bulabilmenin tek yolu ortak üretilenlerin ortak paylaşımından ve bolca üretiminden, eğitimden geçmektedir. Göstermelik, kandırmaca demokrasi havariliğiyle dünya bir yere varamayacaktır, tek varabileceği yer kendi felaketiyle karşılaşması olacaktır.
İnsanlığın varoluşundan bu yana yaşanılan felaketlerin hiç birine ne tanrılar ne de tek tanrı engel olamamıştır. Olamayacaktır da. Belki de öğretmenin tek yolu budur kim bilir. Tanrı en iyisini bilmez mi her şeyin? Elbette. Demek ki bu felaketler bu güne kadar yaşanmış ders almamış bu insanoğlu, daha da kötülerini yaşaması gerekli belki de, çok yaklaştığı anlaşılmaya başlanmıştır daha büyük felaketlerin yaşanması yönünde.
Dünyada doğal denge bozulmaya başladığı ve ısı yükselişi bilinen bir olgudur. Doğa ana kendini koruma derdine düşmüşken yavrularını bağrına basamayıp zayıf yavrularını yuvadan atmaktadır. Biraz daha neslini devam ettirmenin yolu olarak görmektedir bu çareyi. İleriki süreçlerde yuvadan atılanlar kitleler halinde olacaktır. Taa ki bir avuç kalana kadar. O bir avucun içinde de zayıf insanların olmayacağı kesindir.
27.06.18- Halil gönül
Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. Başkalarının haklarını düşünerek, onları korumak için hareket edenler, o başkalarının önceliklerini fark edince çok şaşırıyorlar. O yüzden belki de bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçenlerde bilimsel derginin birinde bir yazı okudum. bir araştırma bu. "Toplumsal olayları ortalama akıl belirliyor" diyor. zeki olmak önemli değil ve etkisi olmuyormuş. Kitle seviyesi önemli yani.

      Sil
  2. her toplum hak ettiği ile yönetilir. Ve hak ettiği ile yaşar...Bana ne diyemiyorum...çünkü insanım..Kendimi bıraktım gelecek çoluk cocuğu düşünüyorum.Allah sonumuzu hayır etsin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki doğru bir söz ve size de tamamen katılıyorum ama Allah'tan beklemiyorum hiç bir şey çünkü bu güne kadar hiç bir şeye karıştığını görmedim. hep iyileri cezalandırdı, kötülere dokunmadı ve dokunacağını da düşünmüyorum. İşleri çoğaldı çünkü, artık gücü yetmiyor belki de. Dünyada milyonlarca bebek açlıktan ölüyor.

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.