Pazar, Eylül 08, 2019

Yaşamı anlayabiliyor muyuz?

               
Emek
Almanya bir Hitler dönemi yaşamasalardı Almanya olur muydu acaba? Bilmiyorum elbette, olur muydu, olmaz mıydı. Ancak bildiğim bir şey var o da öyle bir acı yaşamasaydı olamazdı diye düşünmeden de edemiyorum. Çünkü insan yaşamadan öğrenemiyor maalesef. Bilgi, tarih falan fasa fiso, onlar başkalarının başlarından geçenleri anlatıyor. Bilgi de herkese göre bir şey değil, anlayamıyorlar okuduklarını, duyduklarını. Diğer yandan kimse de elinde bilgilerle ortalıkta dolaşmıyor değil mi? Güya bilgililer kendi aralarında konuşup, kavga ederek anlaşıp eğleniyorlar sadece.

            Hiç duydunuz mu, şu gün bilmem ne üniversitesinde bir konferansı köylüler doldurdu veya belediyenin düğün salonunda falan üniversitenin hocaları halka açık bilgilendirme toplantısı yapıp keşfettiklerini anlattılar diye. Ben duymadım hiç. Okumadım da böyle bir şeyi. Ayrı dünyaların insanları çünkü onlar, aşağı inemezler. Anlatamazlar da zaten çünkü aynı dili konuşamıyorlar. Onların konuştuğu dil zartça, sokaktakilerinki zurtça. Onlar zart diyecekler diğerleri de zurt anlayacaklar.
            Osmanlı da iki yüz yıl uğraşmış ama anlatamamışlar halklarına işte o yüzden tarihin çöplüğündeler ama anlatmaya çalışmasının çabaları sonuçta meyvesini verip yeni bir cumhuriyet çıkmış ortaya. Bu yeni durumun Osmanlıya bir faydası olamamış ama kocaman Osmanlıdan bir Türkiye doğmuş. Elbette başka doğanlar da var ancak Türkiye diğerlerinden oldukça farklı. Farkı ise geçmişi iyi analiz edip olanı biteni anlayabilen, geleceğin en az yüz yılını görebilen bir lider Atatürk ile devam etmesidir ki kısa sürede dünyaya kendisinin bir ışık olduğunu gösterebilmiş.
            Bir şeyi yaşarken veya yaşadıktan sonra da anlayamıyoruz. Nesilden nesile aktarılması gerekiyor bazı bilgilerin, yaşanmışlıkların. Toplumlar o kadar sağır ki, insanoğlunun ömrü de kısa toplumların ömürlerine göre. Elli yıl, yüz yıl insan ömrü için yeterli hatta fazla sayılırken toplumlarda oldukça kısa bir süredir. Çünkü toplumların adım atabilmeleri için onları ileriye taşıyabilecek hedefleri olmalı, gerçekçi hedefler. Bu hedefleri anlatanlar olmalı sürekli ta ki hedefe kilitlenene kadar toplum olarak.
            Acı insanı da toplumları da zayıflatır enerjilerini tüketir, köreltir, korkutur ancak korkuyu yenebildikleri zaman ileriye adım atma cesaretini ve gücü bulurlar kendilerinde. Korkuyla yaşadıkları sürece bir gün gelip yok olmaya mahkûm olacaklarını göremezler. Aralarında bazıları görürse de yeterli olamaz ve günü geldiğinde tepetaklak giderler. Ben demiştim demenin anlamı da kalmamıştır artık böyle bir durumda çünkü dinleyecek ve anlayacak kimse kalmamıştır ortalıkta. Başka insanlar, başka toplumlar olmuşlardır yaşananların arkasından.


Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. İnsanlar yaşamı değil okuduğunu bile anlayamıyor Halil Bey. Geçmişten ders çıkarma, ibret alma falan yok artık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ReHiTu, böyle bir durum için haklısın demek istemiyorum ama maalesef haklısın.

      Sil
  2. Türkiye, Atatürk sayesinde çağın gerisinde kalmış bir devletin temelleri üzerine kurulmuş döneminin çok ilerisinde yönetim şekline sahip bir ülkeydi kurulduğunda. Bununla birlikte Kurtuluş savaşı, halkın emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesinden başka bir hedefi yoktu. Padişahın Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi olduğu, bu itibarla kendisi dışındaki herkesin kul olarak kabul edildiği, Arap kültürü uzantısı bir idari sistemi devirip çağdaş, bağımsız düzeni getiren Atatürk bazı kesimler tarafından anlaşılamadı. Çünkü toplumda çığır açan yeniliklere erişmek Avrupa'nın pek çok ülkesinde hiç kolay olmamıştı. Bu yüzden kıymet bilmiyor, ödenmemiş diyetimizin peşine düşüyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaystros Tyrha, size katılıyorum. bana göre Atatürk'ü anlayan kimse yoktu kendisinden başka. Bilirsiniz, değeri ödenmeyen bir şeyin kıymeti olmaz.... :(

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.