Perşembe, Kasım 12, 2020

Çocuk O, Çocuğa Bi Şey Olmaz!

"Çocuk O, çocuğa Bi Şey Olmaz"

Çocuk O, Çocuğa Bi Şey olur mu, Olmaz mı?

            Öğleden sonra canım sıkılmaya başladı iyice. Patlayacakmış gibi hissetmeye başladım. Haklıydım da patlamakta çünkü iki gündür çıkmadım dışarıya. Geç kalktığım için kendime gelinceye kadar akşam karanlığı bastırıyordu. Bu gün uykum kısa oldu. Dört saatlik uyku yetti geç yatsam da. Açık hava alıp yürümek istedim. Ayaklarım da tutulmuşlar, açılsınlar istedim.

            Önce kahveye uğradım mahallede. Niyetim ikindi kahvesi içmekti yemeğin üstüne. Kahveci elinde çaylarla çıktı ocaktan bahçeye. Bir an bana baktı. Tam “kahve” diyecektim ki, elindeki çayı göstererek “taze, taze” dedi bana doğru yürüdü . “tamam” dedim. Biliyordu kahve içeceğimi, çay taze olduğu için onu da kaçırmayacağımı anladı.

            Çayımı içtim ayakta. Oturmak istemedim, ayaklarım açılsın diye. Günlerdir oturuyorum evde kitap okurken, masanın başındayken. Kilo da almışım, pantolonlardan belli. Geniş gelen pantolon dar geliyor. Bir ara iyi saldırdım mutfağa, buzdolabına, ne bulduysam götürdüm. Özellikle tatlı… neydi o sütlaç tenceresini bir günde götürüş.

Tencere dediğim iki litre süt, üç su bardağı pirinç, -pirincin yumuşaması için koyulan altı su bardağı su-, dört su bardağı toz şeker –tatlı olsun istiyorum- alıyor.  Galiba on iki kase olmuştu birisinde.

Neyse bu aralar yürüyüşe önem vermeye karar verdim. Yalnızca yürümeye değil, ekmeği ve öğünün birini de kısmaya karar verdim. Çayımı içtikten yarım saat kadar sonra kahvemi de içtim az şekerlisinden. Abbas yolcu dedim içimden. Yürümeye çıktım. Kafamda planladığım yol bir kilometreye yakın. Yolun yarısında Forum AVM’ye yöneldim.

Yoğurt bitmişti evde aklıma geldi. Hazır yoğurdu seçiyor benim damak. “Tire Koop.” Yoğurdunu arıyorum. Ev yapımına daha yakın. Yağlısını tercih ediyorum. Çoğu yerde bulunmuyor.

Bir taraftan da tedirginim AVMye gideceğim için. Karşıdan baktım kalabalık mı diye. Yoook, tenha görünüyor. Beş altı araba ya var ya yok. Daha erken de sayılır ama, neyse gittim tenha görünce.

İnternette, Corona virüs açısından en riskli yerlerden birisi olduğunu gördüm. Kırmızıya boyalıydı Aydın Forum AVM civarı.  Maskemi düzgün taktım, hiç indirmeden daldım AVM’ye. Daha önceki kalabalıkları düşününce şaşırmadan edemiyor insan.

Beş metre önümde elli yaşlarında bir adam, maskeyi çenesinin altına indirmiş, dört veya beş yaşlarında erkek çocuğunu elinden tutmuş yürüyorlar. Bir an çocuk kurtuldu elinden koşmaya başladı. Çocukta maske yok. Daha yakınlarına geldim. Gelirken de düşündüm, bir şey desem mi demesem mi diye.

Dayanamadım sonunda. “yazık etmiyor musunuz bu güzel çocuğa!” dedim. Adam yüzüme baktı, kendi maskesini burnuna çekti. “burası üstelik en riskli yerlerden!” dedim yumuşak bir tonla. Belki haberi, bilgisi yoktur diye düşünerek.

Adam ne kadar pişkinmiş meğer “çocuk o, çocuğa bi şey olmaz” dedi kendinden emin bir halde gülümseyerek. Gülümsediğini gözlerinin parlamasından anladım. “O zaman başka” çıktı ağzımdan ve yüzlerine bakıp hızla uzaklaştım yanlarından.


ebatlar
Virüslerin Boyutları


Farklı şeyler düşündürdü o kişinin davranışı. Acaba içinde bulunduğumuz iktidarın felsefesinin etkisi var mıdır, özellikle Diyanet’in. “dam başında saksağan, ne alakası var?” diyeceksiniz.

Eskiden de bu kadar kadercilik var mıydı da ben mi farkında değildim? Dört yaşında bir çocuğu riske atacak kadar bu corona tehlikesini sırf Allah korur düşüncesiyle bir şey olmayacağını düşünen bir baba veya dede hakkında ne düşünülebilir ki! Sağlık bakanı istediği kadar bağırsın, yırtınsın. Tedbiri tanrı alıyor sadece. Kullarının çoğu kendisine sığınmış durumdalar.

Kim kurtarabilir bu kulları? 12.11.20

 Görsel: Google Görseller

3 yorum:

  1. Düşe kakla büyür, diye diye yerden kalkamaz olduk. :)

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.