Cumartesi, Kasım 07, 2020

Zafer'in saflığı

"Zafer'in saflığı"

Kendisini Yerden Yere Vuran Zafer

                “Ben safmışım be! Hem de süzme saflardan!“ yere vurduğu ellerine kumlar batınca canı yandı birden. “off” diyerek kaldırdı ellerini yerden bakmaya başladı her ikisine de. Bir tane de domuz bıtırağı saplanmış dibine kadar. Canını asıl yakan o domuzbıtırağı olmalı, kum taneleri sadece iz yapmışlar, kırmızı kırmızı. Çoğu düştüler ellerini ters çevirince, kalanları da parmaklarıyla düşürdü.

            Söküp çıkardı domuzbıtırağını elinden. Kan sızıntısı çoğalıp damlaya döndü. Yapılacak fazla bir şey yoktu. İnce toprak buldu, iki parmağına kıstırarak alıp bastı kanayan yere. Bekledi biraz. Toprak kırmızıya boyandı, temizleyip bir daha yeniledi toprağı. Nihayet üçüncüsünde kan kesilmeye başlayınca rahatladı ve saflığına yanmaya başladı yeniden.

            Her şeye inanmış olduğunu düşündükçe kim bilir nasıl dalga geçmiştir millet diye düşününce işin vahameti daha da çıkmıştı ortaya. Yüzünü bir sıcaklık bastırdı birden.  Nasıl inanabildiğine akıl erdirememesi de şaşırtmaya devam ediyordu Zafer’i.

            Yıllar gelip geçtiler gözünün önünden film şeriti gibi. İşte, apaçık belliydiler. Elbette şimdi belli olacaklar. Hala salakça bakıyorsun Zafer! Demek istiyordu kendisine iki tokat patlattıktan sonra ama neye faydası olacaktı şimdi bunu yapmanın? Hiçbir şeye tabii. Atı alan Üsküdar’ı geçeli asırlar oldu neredeyse. Ne gam etmeye ne de anmanın faydası vardır Zafer oğlum, en iyisi bir an önce aklını başına toplayıp şu paçanı tekrar düzmektir. Daha ölmedin.

            Evet ya, daha ölmedim, ölmedim ölmesine de ölümden beter yaşadım yıllarca. Hala da devamı geliyordu arada bir arkası yarın dizileri gibi. Meğer yaşanılan hiçbir şeyi silip atmak kolay değilmiş. Belki de hiçbir zaman silinmeyecekler ancak bir yerlere sıkıştırılıp orada uyutulacaklar ta ki biri gelip tekrar uyarana kadar.

            Bu kadardan sonra ha şimdi farklı mıyım? Yine aynı; “ha hasan kel, ha kel hasan” misali. Ne renge boyarsan boya eşek işte. Ha boyalı, ha boyasız. Anırdı mı herkes anlar eşek olduğunu, yedi kat yerin dibine saklansa da. Kabullenmekse nereye kadar? Yutulur şey var yutulmaz şey var. Yutulamayanları oklavayla mı iteceksin aşağıya? Parçalayacaksın mecburen yutmak istersen. İşte buna da zaman istiyor öyle ha denilen zamanda olmuyor. Bazen taş gibi sert çıkan da oluyor arada. Dişini kırarcasına sızlatıyorlar üstüne bastığında.


Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.