Perşembe, Ağustos 08, 2019

Konuşmalar ve kelimeler

Duydun mu
            Konuşmak normal bir şeymiş gibi gelir insanlara dışarıdan bakılınca. Aslında normal bir şey olmadığı konuşmaya başlayınca görülür. Konuşmaya devam ederken konuşmacı, dinleyenler de analize başlarlar her kelimesini didik didik ederek. Sonuç olarak konuşma beğenilir veya beğenilmez. Konuşmacıya sorulursa eğer, karşısındaki dinleyenlerin görünürdeki tepkilerini değerlendirerek iyi veya kötü diyebilir ama genellikle iyi sonucu çıkarılır.

            Dinleyiciler genellikle sessiz analiz yaparlar. Sesli analiz yapanlar ise heyecanlı tiplerdir. Bir anda patlayarak tepkilerini ortaya koyduklarını düşünürler veya dalavere peşindedirler.
            Konuşmalar vardır dolu doludur. Her kelimesi özenle seçilmiştir adeta. Düşüncelerini tamamıyla ortaya koyma amacı güder. Kişisel veya kurumsal niteliğine göre söyledikleri cümleler anlamlar kazanır dinleyenlere göre. Elbette söyleyenlere göre de öyledir. Bazı konuşmalar özellikle kurumsal niteliği olanlar, farklılık gösterir normal konuşmalara göre. Aba altında sopa vardır genellikle çünkü şifrelenmiştir kelimeler, cümleler. Görünen kelimelerin arkasında başka anlamlar saklanmıştır. Her dinleyen anlayamaz bu anlatılmak istenenleri ancak ilgilileri anlayabilirler.
            Çevremizde sürekli konuşulur. Biz de konuşuruz her birimiz bir şeyler anlatabilmek derdindedir. Bazen de laf olsun diye konuştuğumuz olur sırf konuşmuş olmak için konuştuğumuzda etrafımızdaki insanlar yüzümüze bakar eğer konuşulanlar bize uygun değilse. Demem o ki insanlar birbirlerini konuşmalarından da tanırlar ve değerlendirmelerini ona göre yaparlar. Eğer alışkın olmadıkları bir konuşma duyarlarsa ağzımızdan altında bir anlam bulmaya çalışırlar mutlaka.
            Usta konuşmacılar genellikle allı pullu kelimelerle süslenmiş cümlecikler veya cümleler kullanırlar. Karşısındaki dinleyenler hiçbir şey anlamamalarına rağmen o kadar iyi anladıklarını düşünürler ki konuşmacının anlattıklarından da çok şey çıkar ortaya. Herkes hiçbir şey anlamadığı için kendi kafasının içindekilere göre bir anlam verirler o tumturaklı süslü kelimeler ve cümlelere. Böylece konuşulanların tek bir anlamı yerine binlerce anlamı çıkar ortaya ve saçılır yeryüzüne. Geriye de ayıklamak kalır pirincin taşını.
            Konuşmak bazen çok sıkıntılıdır. Ortamın gergin olduğu durumlarda herkes konuşmaya cesaret edemez. İşte böyle ortamlarda konuşabilme cesareti olanlar ancak ortamın gerginliğinin nedenlerini bilenlerdir ki insanlara söyleyeceği kelimelerle onları yatıştırıp sakinleştirebilsinler. Bir tür ilaç olacaktır o anki kelimeler. Ya da intihar için bir tür zehir de olabilir eğer teşhis yanlış ise.
            Bazen de içten gelen konuşmalar olur dost ve sevenler, sevilenler arsında. Katışıksızdır o kelimeler. Seslerin tonları değişir sürekli. Bazen çağlayana benzer bazen de sakin bir denize. Konuştukça dalga dalga yayılır seslerin tonu çarşaf gibi deniz üstünde ta ki kıyıdakilere çarpıncaya kadar. Kıyıdakilere çarptığında şıp diye tatlı bir ses çıkarır dalga ve sönüp kaybolur ortadan. Dalga kaybolur kaybolmasına da bu sefer de başka bir yerde başlar dalgalanmaya. Çarptığının yüreğinde çağlamaya başlar çarptıkça yüreğinin kenarlarına şıp şıp diye.

            Bu tür konuşmalardaki kelimeler çıplaktır. Kendilerini saklamaya değil tam tersine kendilerini göstermek için tüm çıplaklığıyla ortaya atılırlar arkası arkasına. Öyle bir koşuşturmaları vardır ki mini minnacık bebek kalabalığı gibidirler. Birbirlerine dokunarak, sürtünerek bir birlerinin arkasından çıkı çıkıverirler durmadan. İnsan seyrederken hem eğlenir hem de seyre doyamaz onları. Onlar da tüm tatlılıklarıyla yarışa devam ederler. bir bir atlarlar azgın sulara ve başlarlar kulaç atmaya. Bu bir amansız yarışa dönüşür artık zaman içinde. Yeneni yenileni yoktur bu yarışın. Eğlenirler sadece hep birlikte.
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.