Çarşamba, Ağustos 07, 2019

GÜNCELERDEN-Her Yiğidin Bir Yoğurt Yiyişi Var


            Herkesin kendine göre bir tarzı var, bazılarının içi dışı bir; yazdıkları içini yansıtıyor adeta. İnsan okurken hiç de tereddüte düşmüyor, aklından bile geçirmiyor aksini. Bir diğer yan ise alçak gönüllülük hâkim, büyüklenmek yok, normal ve anormal insanlar gibi davranıyor kahramanlar. Kendilerini Kaf dağında göstermiyorlar.

            Kendilerine göre basit bir yaşam kesitini alıp kendilerine göre anlatmayı seçmişler. Kafalarının içindeki düşünceleri sadeleştirerek ortaya koyuş tarzları beni oldukça etkiledi. İlk etapta açıkça bir iddia yok bilimsel yazılarda olduğu gibi. Sanki yanyana yaşayıp gidiyor kahramanlar bir arada. Bu durum da yaşamın ne kadar net gözlemlendiğini oldukça açıkça gösteriyor.
            -Bu günceleri bilgisayara sonradan geçiyorum. İlk yazdığım bir deftereydi.  Yazarken sağ el parmaklarım kurşun kalemi sıkarken oldukça rahatsızlık vermeye başlamıştı, özellikle sağ el orta parmağımın iç yanı nasırlı olmasına rağmen epeyce sızlamasını hissetmiştim ve ilaveten omuzumda da bir ağrı başlamıştı.-
            Bu durum oldukça rahatsız ediyor ve dikkatim dağılıyor sızıyı hissedince. Kısa bir ara verip ağrıların hafiflemesini beklemek iyi olacak sanıyorum. İşin aslına bakılırsa bu gün oldukça yoğun yazdım, kendimi daha da rahat hissetmeye başladım ve devam etmek istiyorum. Hani merak etmiyor da değilim daha neler çıkacak diye. Benim pelte kılıklı –tepemdeki beyin- ne zaman ne yapar, kestirmek kolay olmuyor bazen anlayacağınız. Bekleyip görelim bakalım gelecek zamanın ne getireceğini.
            Ha! Bu arada unutmuşum dizlerimim ağrısını, ayağa kalkmaya kalktığımda hatırlattılar kendi varlıklarını. Ne gariptir, her şey kendisini fark ettirmeye çalışıyor.
            İşin ilginç yanı, rahat bir masanın başında, rahat bir koltuğa oturup yazamıyorum bu tür şeyleri. Ne zaman salona geçsem TV seyretmek için –genellikle haber saatlerinde- daha oturur oturmaz bir süre baktığımda -genellikle haberleri izlemeye çalışıyorum, yalan olduklarını bilsem de dünyadan ve yaşamdan kopmamak için- kafamın içinde bir şeyler dolanmaya başlıyor ve TV’den kopuyorum.
            Özellikle salonda koltuğun önüne bir küçük sehpa koydum bu tür durumlara hazırlık olarak. Genellikle çayımı demleyip aheste aheste içmek için. Anlarsınız ya, kedi keyfi işte. Üçlü koltuk biraz yıpranık benim gibi, ortası göçüyor ve oldukça da alçak, eski modellerden. Oturunca dizlerim fazla kıvrılıyor. Bir süre oturunca da başlıyorlar ağrımaya kan dolaşımı engellendiği için olmalı ve ağrılar başlıyor sonrasında da. Çaresini düşündüm, başka bir koltuktan minderini alıp çukurlaşan yere koyuyorum, biraz faydası oluyor. Bazen okumaya veya yazmaya daldığımda hissetmiyorum ağrısını, uyuşmalarını. TV seyrederken uzatıyorum ayaklarımı. Biraz otur biraz uzan misali yani.

            Ah şu sızı ya! Omuzumun sızısı arttı iyice. Bırakmalıyım bir süreliğine şimdilik. Saat yirmi dört olmuş zaten.

Devam edecek...

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Halil bey gerçekten görmesek de bir insanı, yazılarından samimi mi, olduğu gibi mi yoksa rol mü yapıyor? Olduğundan farklı mı görünmek istiyor anlaşılıyor. Sizin yazılarınız mesela olduğunuz gibi. Özellikle ismi lazım değil bir partiyi destekleyenler veya dinciler de kendilerini sevgi pıtırcığı gibi gösterirler ama asla beni kandıramazlar:) diz ağrısı bende de var:( yaşlılığın gözü kör olsun:(
    Keyifle okudum...

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.