Cumartesi, Ağustos 17, 2019

Güncelerden-Okumayı Yeniden Keşfetmek

            
bizim mahalle
          Okumayı da ihmal etmiyorum. Okumayı yeniden, yeni yanlarını keşfettim yazmaya başlayalı desem inanır mısınız? Farklı bakış açıları kazanıverdim bir anda sanki. Yazmadan okumak, okumak değilmiş meğer. İnanır mısınız, şu an okuduğum yazarların ciğerlerini okuyabiliyorum adeta, anlattıklarından başka şeyler de anlıyorum yazdıklarını okuyunca.
            Fena bir okuyucu sayılmazdım eskiden de ama yazma çabasının arkasından gelişen durumlar yazarı ve yazılanları da analiz etmeye yol açtı. Yazar nasıl yazmış, ne düşünüyor veya düşünmüş? Anlatım dili nasıl? Ne tür bir anlatıcı kullanmış ve neden? vb daha ilave edilebilecek sorular ilgilendirmeye başladı beni yeni okuyuş tarzımda. Bu tür sorular insanın yazma çabasında kendi üslubunu geliştirmesine katkı sağlayabilecek sorulardır bana göre. Eğer bir yazar kendine göre bir üslup –tarz- geliştirebilmişse zaten yolun oldukça büyük bir kısmını kat etmiş demektir.
            Şimdi artık kahramanlardan çok yazar canlanıyor gözlerimin önünde ve yazarın tarzına göre de seçtiği anlatıcı ve kahramanları canlanıyorlar. Yazarın psikolojisi, asıl yazarın arka perdesinde neler olup olmadığı, eğitim durumu, içinde bulunduğu zaman ve zamanının şartları, inandırıcılığı, kurgu tarzı ve gerçekliği, kişisel siyasal, sosyal durumu… gibi şeyler dikkatimi çekiyor hemen. Yazılanlar bu durumları özetliyor çoğunlukla, bazen de perde arkasında saklı kalan ama anlaşılmasını isteyen bir durumda oluyorlar, bağırıyorlar sanki “ben buradayım, biz buradayız, bizi de görün” diye.
            Örneğin içinde bulunduğumuz zamanların Türkiye’sini düşündüğümde bazen, alabildiğine belirsizlik görüyorum. Her yanı koyu sis bulutları sarmış adeta halüsinasyon içindeyiz –idareciler- gibi geliyor bana. Bir türlü inanamadığım o kadar çok şey var ki rüyadaymışçasına “gerçek mi bu yaşanılanlar ve duyduklarım?” diye soruyorum fısıltıyla kendi kendime genellikle. Toplum iki parça gibi ak ve kara birbirine yapışık gibi görünmesine rağmen yapışma yerlerinde çürümeler göze çarpıyor açıkça ama ne gören ne de aldıran var. Alışkanlık olmalı yüzyıllar öncesinden. Ancak değerlendirilemeyen açıkça bir durum var ki o da artık yüzyıllar öncesi çağlarda yaşamadığımız. İnsanların az veya çok bireyselleştiği. İletişimi bahsetmeye gerek yok zaten. Adeta dünya tek mahalle oldu ama bizim idareciler hala eski köhneleşmiş Arnavut kaldırımlı taş parke döşeli mahallelerinin çıkmaz sokağında oynadıklarını sanıyorlar. Ellerinde tahtadan yontma kılıç kalkan ile mahalleyi fethedercesine naralarla tur atıyorlar ve zafer sarhoşluğu yaşıyorlar. Öteki mahallede ise nano teknoloji çağında geziniyorlar başka insanlar.
            Rüyadan uyanılmasını diliyorum tüm samimiyetimle. O kadar yanılmış olamam diye kendimi onaylayınca tüm bilgi dağarcığımı taradıktan sonra içim bir tuhaf oluyor; çaresizlik hissediyorum. Yanılmış olabilmeyi ne kadar istediğimi bir bilseniz!

İşte, her yazar da içinde bulunduğu, yaşadığı insanların oluşturduğu hamurdan şekillendiğini düşünerek izlerini okumaya ve izleri keşfetmeye çalışıyorum.

Devam edecek...

Görsel: Google Görseller

6 yorum:

  1. Bende filmleri öyle okuyorum . Arka planı çok merak ederim

    YanıtlaSil
  2. Aynı duyguları paylaşıyorum sizinle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaystros Tyrha, yaşasın, yalnız değilim demek ki. :)

      Sil
  3. Ama lütfen haksızlık etmeyin, Nano teknolojide neymiş canım bize her yer beton olsun yeter:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. GeCe (Gkhn),evet haklısınız. Beton'u yeni keşfettik daha. :))

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.