Cuma, Ağustos 30, 2019

Yalnızlık Girdabı

                
Evlilik
Yalnızlık bir duygudur, herkes bilir bu duyguyu ama herkesin hissettiği yalnızlık duygusu faklı farklıdır bence. Belki de en önemlisi bekârlıktaki yalnızlık ve bekârlıktan sonraki yalnızlık diye ikiye ayırmak lazım.

            Bekârlıktaki yalnızlık pek anlamlı gelmiyor bana. Bekârlıkta arkadaşsız kalmayı yalnızlık sayarız genellikle. Genellikle kısa sürelidir bu tür yalnızlıklar. Bir şekilde üç beş laf edecek birileri bulunur zaman içinde. Bazıları iş arkadaşları bazıları yolda denk gelir, bazıları da sinemada, tiyatroda vb.
            Çokça canımız sıkılmaya başladığında birilerine telefon eder “hadi gel birer çay içelim, yemek yiyelim” gibi ifadeler ederiz ve can sıkıntımızı gidermenin yollarını ararız. Olur da. Gider can sıkıntısı bir süreliğine. Sonradan bir daha böylece devam eder gider hayat evleninceye kadar.
            Herkes can atar evlenmeye hele kızlar. Her karşılarına çıkanı beyaz atlı prensleri sanırlar. Birkaç ay tanışıklıktan sonra teklif beklemeye başlarlar kendilerinde teklif edecek cesareti bulamadıkları için. Bu durum biraz da toplumsal değer yargılarından kaynaklanır elbette.  Ne olur sanki kız erkeğe evlilik teklif ederse? Dünya tersine dönmez herhalde.
            Evlenilir sonunda. Yalnızlıktan kurtulunulacaktır güya. Nereden bilinir ki başka bir yalnızlığın içine dalınılacağını. Hepsi değil elbette ama evliliklerin birçoğu yalnızlık girdabının içinde çırpınır durur kurtulabilmek için.
            İşin aslı yalnızlığının da farkında değildir evli çiftler. Bin bir türlü sebep vardır evliliğin içindeki sorunlarda. Daima kişilere göre değerlendirilir sorunlar. Konuşmayı dener insanlar ilk başlarda ama konuşmaktan farklı anlamlar çıkmaya başlar zaman içinde ve bir türlü anlaşamazlar konuştukları konularda. Çünkü farklı farklı şeyler söylüyorlardır konuşmacılar ve diğeri anlayamıyordur bir türlü. İşin açığı açıkça söylenen bir şey yoktur. Dolaylı ifade edilmeye çalışılır rahatsızlıklar karşısındaki bilmeceleri çözsün diye. Olmaz, bir türlü çözülemez bilmeceler.
            Bir aşamadan sonra bilmece çözmekten vazgeçer insanlar ve konuşmanın faydasına inanmaz olurlar konuşmayı keserler aşama aşama. Elde kalan konuşmayan iki yabancıdır. Herkes kendi sorununu kendi çözmeye çalışır kafasını içinde. Hayalleri paylaşılır olmaktan çıkar kendi kafasının içine hapsolur. Düşünceleri de öyle.
            İşte yalnızlık da buradan sonra başlar. Aynı yatakta sırt sırta yatarken yalnızdır insanlar. Bir parkta masada karşı karşıya otururken çaylarını yudumlarlar yapayalnız. İki laf etme ihtiyacı duyanı da havadan sudan laf etmeye başlar, genellikle dedi kodudur bunlar da. Şu şunu yapmış, yapıyor. Bu bunu yapmış yapıyor falan. Eğer dedikoduyu sevmeyen birisiyse karşısındaki ağzını hiç açmadan sağa sola göz gezdirmeye başlar.
            Bir süre dayanır bu yalnızlığa çiftler. Yalandan gülümsemeler, yalandan tatlı sözler falan derken ipler kopar tamamen. Ayrılmaya karar verir birisi. Bu çekilmezlik bitmelidir ve başka denizlere yelken açmalıdır daha fazla zaman kaybetmeden.
            Zurnanın zırt dediği yerdir ayrılık aşaması. Neler çıkar ortaya neler. Bazen tam bir trajedi bazen de tam bir komedi çıkar ortaya. Birisi pişmandır ama dönmeyi gururuna yediremez yola devam der. Bir diğeri oh canıma minnet, yeniden bir daha mı geleceğim dünyaya der ve yollarına ayrı ayrı devam ederler bir süre uğraşıdan sonra.
            Geldik bekârlığa dönüşe. Duraklardan en önemlilerinden birisi evlilikse diğeri de ayrılıktır insan hayatında. İnsanlar çok şeyler beklerler evlilikten. Toplum olarak da öyle. Nikâhta keramet vardır denilmez mi? Ne yazık ki keramet nikâhta değil insanlardadır.
            Evlilik sonrası oldukça sancılıdır eğer öncesinden bir hazırlık yoksa yani yedek yoksa. Yedeği olanlar birinden kopar diğerine bağlanır. Bir tür merhem bulmuştur yarasına. Şansına demek gerek.
            Hazırlık düşünmeden evliliğini kurtarmaya daha iyi bir hale getirmeye canı gönülden uğraşanlar tüm enerjilerini çabaya harcarlar. İşte bu yüzden yedek düşünecek durumda değillerdir. Bir kişilik meselesidir bu durum. Ama yaraları günden güne derinleşir. Her adımda ağır bir yara almak yaşam tehlikesi de doğurur bazılarında.
            Ayrılıklardan sona hayatının yalnızlığına dalan çok insan vardır. Bir türlü kurtaramaz kendini o yalnızlıktan. Evlilik dönemi alışkanlıkları tüm düşüncelerini kaplamaya başlar zamanla. Dönmenin de çareleri düşünülür belki ama artık geçtir çoğunlukla. Yollar çizilmiştir baştan sona ve o yolda kendisine yer yoktur.
            Elde iki sabit seçenek kalır geriye ya tekrar evlenecek ya bekârlığa devam edecektir. Bekârlığa devamın destekçisi olan duygular, korkular ağır basmaya başlar zamanla. Karşı cinslerden korkmaya başlanır bir öcü gibi. Cesaret edemez bir daha yaşadıklarının benzerlerini yaşamaya. Arada şansını zorlamayı düşünürse de genellikle günden güne bu şansı da ortadan kalkmaya başlar. Asıl yalnızlık bundan sonra başlar. Dünyaya kapatır kendisini ve kendi içine çöker kalır. Kendi içinde daha önceleri hiç farkında olmadığı kadar karanlıklar fark etmeye başladığında dönülmez akşamın ufkundadır artık. Ufukta daima karanlık vardır, güpegündüz bile. Yalnızlık diyarına hoş geldin der içindeki tüm sesler. 30.07.19

            
Görsel: Google Görseller

4 yorum:

  1. Evlilik hakkaten ciddi bir olay. Gözümde yemiyor açıkcası. :) Belkide gözümü yedirecek biri çıkmadı daha karşıma. Neyse derin mevzular :)))) İzlemeye aldım sizi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gizlipencere06, evlilik ciddi bir şey değil de insanlar ciddiye aldığı için ciddiymiş gibi geliyor. evlilikten bir şey beklenirse hayal kırıklığı çıkar ortaya sadece. :)

      Sil
  2. yalnızlığın katkısı kalabalıklardan daha fazla.

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.