İki Ayrı Kişiyiz
Zafer, seninle aynı bedende iki farklı kişi gibiyiz öyle değil mi? Birimiz ölümü, diğerimiz yaşamayı seçiyor. Ölümü seçen sensin yaşamı seçen de benim. Her ikimizi de yöneten aynı beyin oysa. Bu nasıl oluyor dersin?
Bak söyleyeyim sana. Beynin sağ ve sol yanı yok mu, işte
onlardan bir yanı seni diğer yanı da beni yönetiyor gibi. Aralarında iki yanı
bağlayan bir köprü var, o köprü yeterince çalışmıyor sanıyorum. Eğer çalışsaydı
benim dediklerimi sen duyardın ve duyduğunda da dikkate alırdın. Duyuyorsun
eminim ancak seni engelleyen bir durum olmalı, o durum da mutlaka köprüyle ilgili.
Biliyorsun sende, sol yan analizci
deniliyor. En ince detaya kadar analiz edip kararlar veriyor. Hani matematik
beyin denilen yan. Galiba o yan yani sol yan benim ki iyi analiz edip yaşamı
seçiyorum. Sen ise fazla analiz etmeyip duygusal takılıyorsun ki sağ beyinin
yaptığı iş budur. Duygulara yenik
düşüyorsun her zamanki gibi.
Bu bataklıktan ve yıkkınlıktan
birlikte kurtulabilmek için ikimiz birlikte ortak kararlar alıp ayağa kalkmamız
gerekiyor Zafer, başka yolu yok bu işin. İkimiz birbirimizle savaşamayız. Bu
savaş her ikimizi de yıpratıyor ve kazanmamız mümkün değil. Tek taraflı bir
kararla bu işin bir kazananı olması olasılığı yok. İyice yerleştir bunu kafanın
bir yerine.
Bak sana bir şey hatırlatayım. Sen
de hatırlıyorsundur mutlaka ama yine de ben konuyu açacağım belki yardımı olur
diye. Hani bir yıl kadar önce koltuk altında, badem içi kadar büyüklüğünde bir
sertlik oluşmuş da duş yaparken farkına varmıştık. Hatırladın mı? İlk zamanlarda önemsememiştik ağrısı sızısı
yok diye ama bu sert yumru bildiğimiz bezelere benzemiyordu, koltuk altı
çukurluğunda değil biraz yan tarafta adeta kaslara yapışık bir hali vardı. İşte
bu durumu fark edince içten içe huylanmaya başlamıştık ve kanser belirtisi
olabilir mi diye düşünmeye başlamıştık. Ancak bu düşüncemiz net değildi.
Sen doktora gitmeyi reddetmiştin ben
de fazla üstüne gitmek istememiştim ne de olsa sen kadar olumsuz bakmıyordum.
Aradan epeyce zaman geçtikten sonra bir gün sabah kalktığında hafifçe bir ağrı
hissetmiştik o yumrudan dolayı ve el atıp baktığımızda ise yumru daha da
büyüyerek ceviz kadar olmuş ve yuvarlak bir hale dönüşmüş. Ancak dokunulduğunda
alabildiğine acı veriyordu. Yine kötü düşünen ama aldırış etmeyen sendin. Ben
ise doktora gitme taraftarıydım neyse sorun daha erken öğrenmenin faydası
olabilirdi bize çünkü.
Ne yalan söyleyeyim, işte o gün ben
de seninle aynı şeyi düşündüm evet dedim, bu bir kanser belirtisi ve hızla
büyüyerek yayılmaya başladı. Sen tamamen ölüme teslim olup tamam, geldi işte o
gün, son zamanlarım, sayılı günler kaldı artık diye düşünmeye başlamış ve
kendini hazırlamaya çabalıyordun son zamanlara. Ben ise bu durumu fazla
kabullenen biri değildim. Gece yattığım zaman içimden kendimi motive ederek
moral ve umut vermeye çalışıyordum vücuda sen yenersin, sen kendini tamir
edebilirsin… gibi ifadelerle içimden sürekli tekrarlayarak uyuyup kalıyordum ve
karışık rüyalar da görüyordum bu arada.
İlk defa hayatımda ölüm duygusuna
rastladığımı düşünüyordum kanser duygusunu yaşadıkça. Demek bu kadar yakın her şey
ve işin kötüsü bu durumlardan kurtulan çok az şanslı kişi var ve onlar da
sınırlı bir yaşam sürerek hayatlarının sonuna hızla yaklaşıyorlardı. Yani kaçış
yoktu. Bu duygu beni kamçıladı, teslim olmaya niyetim yoktu sana rağmen. Sen
tamamen teslim olmuştun. Arada bir yaşamdan yana tavır düşünsen de anlık bir
durumdu o taraftarlığın.
Anlıyordum seni veya anladığımı
düşünüyordum diyelim en iyisi. Duygularını belli etmek istemiyordun bu yüzden
de açığa vurmaya niyetin yoktu. Her şeyi kendi içinde yaşayıp tüketmek
istiyordun. Kimse de seni ilgilendirmiyordu. Arkandan üzülenin bile olsa anlık
olarak etkileneceklerini düşünmen seni kolay vazgeçmeye yönlendirmeye
yetiyordu. Ancak ben sen gibi düşünmüyordum.
Görsel: Google Görseller
Bir durumda kendinizden kolayca vazgeçmeme tavrını seviyorum. Endonezya'dan selamlar.
YanıtlaSilHimawan Sant, merhaba. insanın kendinden vazgeçmesi çok nadirdir diye düşünüyorum. :)
Silyazınız benii çok etkiledi. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilESRA KAFKASLI, teşekkür ederim.
Sil