Salim’in tatili
Salim, kafayı toparlamak için tatile çıkardı kendisini. Altmış yaşına yeni bastı. Yeni yaşını boşanma davasıyla kutladı hanımı. Evi de terk etti tahmin ettiğiniz gibi. Boşanma kısa sürede gerçekleşti.
Yedi yaşındaki kızları Gül’ün haberi
yok boşandıklarından. Boşanacaklarını biliyordu. Anası ve babası konuşmuşlardı
kendisiyle. Her ikisi de “seninle ilgisi yok bu olanların her ikimiz de seni
çok seviyoruz. Her zaman da böyle kalacak. Anladın mı yavrum?” demiştiler.
İstediği zaman, istediği yerde kalabilecekti yaz tatillerinde.
Salim küçücük kızından ayrılmayı
kabullenemedi. Uyumak işkence olmaya başladı ayrılıktan bir hafta sonrasında.
Kızı dereye düşüyor “kurtar baba” diye bağırıyor, ellerini uzatıyor ama
kurtaramıyor küçük kızını. Aynı kâbusu sık sık görmeye başlayınca psikoloğa
gidiyor anlatıyor durumunu. Faydası olmuyor ilaçların. Kâbusları artarak devam
ettiğinden, bir çare diye düşünüp kendisini tatile çıkarıyor.
İzmir’e geldiğinde fikir değiştirip
Didim’e gitmeye karar veriyor. Ne de olsa bildiği bir yer Didim. Havası ve suyu
temizdir. Yaz aylarında kalabalık olur,
iğne atsan yere düşmez denilen türdendir kalabalık. Ancak eylül ayında sakin
olur. Tatilin tadı da başka olur eylülde.
Salim uyandığı ilk sabahta
kahvaltısını yapmak için acele eder sanki yetişmesi gereken bir yer varmış
gibi. Telaşlıdır. Kendisi de anlayabilmiş değildir telaşının nedenini. Ya da
anladığı halde kendisinden saklamaya çalışıyor.
Acaba buraya gelmekle hata mı yaptım
diye aklından geçirmeye başladı. Dizginlerini ele alamıyordu duygularının.
Kendisi bir yana duyguları bir yana gidiyordu. Oteli değiştirmişti ama Didim’in
neresini değiştirebilirdi anılarını hatırlamamak için. Nereye başını çevirse
anıları canlanmaya başladı gözlerinin önünde.
Kızı elinden tutmuş çekiştiriyordu
“haydi baba haydi” diyerek bir an önce sahile varıp suya atmak istiyordu
kendisini. Neredeyse koşturarak gidiyorlardı ikisi, anası arkadan yetişiyordu.
Bağırışı çınladı kulaklarında. Yüzüne su çarptı kendisine gelebilmek için ama
nafileydi.
Kahvaltısını yarım bırakıp ayrıldı
otelden. Yürümek iyi gelir diye sokağa fırladı. Adımlarını hızlandırdı
dikkatini dağıtmak için. Etrafta insanlar vitrinlere bakıyor ailecek dolaşanlar
şakalaşıp gülüşüyorlardı. Onların seslerini duymamaya çalıştı.
Sahile geldi. Bir süre banka oturup
denize baktı. Derin nefesler alıp verdi. Yosun kokusu rahatlatmıştı. Sıcağı
hesaba almadığından dolayı şapka almamıştı başına. Başı yanmaya başlayınca
sıcağı da hesaba dâhil etti. Gidip bir şapka aldı arkasındaki dükkândan.
Kalktığı yere orta yaşlarda bir çift oturmuş denizi
süzüyorlardı. Kadın üzgündü. Ağlıyordu da arada bir. Adam teselli ediyor
kollarının arasına alıyordu zaman zaman. Havanın sıcaklığından olsa gerek fazla
kalamıyorlar ayrılıyorlardı hemen. Ateş gibi yanıyor ortalık, dokunduğun yerden
bile ter fışkırmaya başlıyor.
Yanlarındaki bank boşaldı. Oraya
geçip oturdu Salim yine. Merak etmişti yan taraftakilerin durumlarını. Ama meraklı görünmek istemediği için
dikkatini başka yönlere veriyordu. Bir süre sonra anladı kadının derdini,
telefon konuşmasından. Kadın babasını kaybetmiş yeni. Tatillerinin ikinci günü
olmuş olay. Van’da defnedilecek olduğu için yetişemeyeceklerinden dolayı
üzgünlüğü daha da artmış.
Aferin adama diye düşünerek adamı
süzdü fark ettirmeden. Karısını sevdiği ve değer verdiği belliydi
dokunuşlarından. Sanki incitmemek için kadife yumuşaklığıyla okşuyordu adamın
eli kadının yanaklarını, omuzunu. Adam şanslı demek ki kadından yana. Kadın da
onu sevip değer veriyor. Yoksa niye kendisini bıraksın kocasının terli
omuzlarına. Dokunuş rahatlatıyor sadece. Hepsi o kadar. İki insan dokunarak
iletişim sağlıyorlar. Bu gibi durumda sözlere gerek kalmaz.
İmrenerek kalktı Salim. Kafeteryaya
doğru yöneldi. Keşke kızımı da alıp getirseydim diye hayıflandı. Bu tatil sıkıcı
gelecek bana diye düşünüp morali bozulmaya başladı. Acaba adamın anası veya
babası öldüğünde kadın nasıl davranmıştı ki diye merak etti. Aklından geçenin
ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğunu düşününce de kendisine kızdı. Sana ne be
herif. Sen kendine bak, sana ne başkasının durumundan.
Salim babasını kaybetti önce
arkasından anasını. Bir hafta içinde olupbitti. Birinin yokluğuna alışamadan
diğerini kaybetmek yıpratıcı olmuştu. Karısından beklediği teselliyi bırak
neredeyse zil takıp oynayacaktı. Eğleniyordu adeta. O zaman iyice soğumuştu.
Boşanmalarına o nedenle engel olmaya çalışmadı. Bir arada olmak bile işkenceye
dönüşmüştü. Sofraya oturmak ayrı bir eziyetti.
Salim geriye döndüğünde karı-kocayı
aynı yerde otururken gördü. Kadın başını kocasının omuzuna yaslamış, gözleri
kapalıydı. Uyuyor diye düşündü önce. İçinden bir şeyler ısmarlamak geçti ama
ayıp olur muydu, yanlış anlaşılabilir miydi diye tereddüt etti. Fikrinden
vazgeçmeyi düşündü. Birkaç adım geçti. Dönüp baktı tekrar. Birden döndü geriye ve
karşılarına dikilip: “özür dilerim, rahatsız etmek değil niyetim. Sanıyorum
uzun süredir buradasınız sıcağın altında. Bir şeyler ısmarlamak geçti içimden
ama çekindim önce. İşte cesaretimi topladım karşınızdayım. Lütfen kırmayın
beni…”
Kadın başını kaldırıp baktı eliyle
güneşe gölge yaparak. Uyumuyormuş meğer kadın. Doğrulup daha dikkatli bakmaya
başladı kadın. “ay sizi tanıdım ben. Eşiniz nerede…? Salim beydi değil mi,
doğru hatırlıyorum.”
“Evet efendim doğru. Fakat ben hatırlayamadım, kusuruma
bakmayın. Eşim yok, yalnızım bu sefer.” Şaşırmış haliyle dikkatini toplamaya
çalıştı Salim ama hatırlayamadı nereden tanıştıklarını.
Ben hatırlatayım size o zaman Salim Bey. Kuşadası’ndan
tanışıyoruz. Ben zabıta memuresi, emekli oldum. Bu da kocam. Sen kocamı tanımıyorsun, o yaz gelememişti
tatile, işlerinin yoğunluğundan dolayı izin alamamıştı da beni zorla
göndermişti “yalnız gitmeyeceğim” deyince.
“hani ev yemekleri yapan bir yer vardı Kuşadası’nda.
Akşamları yemeğe oraya giderdik. İlkinde senin hanım beni davet etmişti. Bir
aile daha vardı sizden başka. Almanyalı mıydı neydi?..” kocasına döndü kadın,
bütün dertlerini unutmuştu sanki sekiz on sene önceki zamanı anlatmaya başladı.
“sana bahsettiğim aile Salim Bey ve hanımıydı işte. Tesadüfe bak.”
Salim dilini yutacak gibi oldu. Kadın canlanıverdi. Ayağa
fırladı: “Tamam Salim bey, teklifinizi kabul ediyoruz” kocasına dönüp “değil mi canım” dedi. “ama hesaplar bizden,
güzelmiş bildiğiniz yer madem yürüyün gidelim.” Salim önden yürürken tam
hatırlamaya uğraşıyor ama tam olarak hatırlayamıyordu.
Sohbet koyulaştıkça koyulaştı. Herkes kendi derdini unutup
bir süre geçmiş mutlu anılara döndü, anılarda yolculuk yapmanın keyfini
yaşadılar. Konu döndü dolaştı Salim’e geldi. Kısaca kestirip atmak istedi ama
kadın durmadan eski hanımını sordu. Kestirme ve kaçamak cevaplarla geçiştirmeye
uğraştı ama beceremediğini kendisi de görüyordu. Bir süreden sonra tanıdıklarla
olmak sıkıcı gelmeye başladı Salim’e ama elinden bir şey gelmiyordu. Çünkü
davet eden kendisiydi.
Nihayet kocası anladı durumu da bahane yarattı kalkmak için.
Kadın bir kahve daha dese de katılmadı ve kalktılar. Kadın ve adam teşekkür
ettiler Salim’e dünyalarını değiştirdiği için. Eve buyur ettiler ama Salim söz
vermedi. 26.01.2021
Görsel: H.G.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.