Pazar, Kasım 28, 2021

Salim tatilde.

zamanin_getirdikleri

Salim’in tatili

            Salim, kafayı toparlamak için tatile çıkardı kendisini. Altmış yaşına yeni bastı. Yeni yaşını boşanma davasıyla kutladı hanımı. Evi de terk etti tahmin ettiğiniz gibi. Boşanma kısa sürede gerçekleşti.

            Yedi yaşındaki kızları Gül’ün haberi yok boşandıklarından. Boşanacaklarını biliyordu. Anası ve babası konuşmuşlardı kendisiyle. Her ikisi de “seninle ilgisi yok bu olanların her ikimiz de seni çok seviyoruz. Her zaman da böyle kalacak. Anladın mı yavrum?” demiştiler. İstediği zaman, istediği yerde kalabilecekti yaz tatillerinde.

            Salim küçücük kızından ayrılmayı kabullenemedi. Uyumak işkence olmaya başladı ayrılıktan bir hafta sonrasında. Kızı dereye düşüyor “kurtar baba” diye bağırıyor, ellerini uzatıyor ama kurtaramıyor küçük kızını. Aynı kâbusu sık sık görmeye başlayınca psikoloğa gidiyor anlatıyor durumunu. Faydası olmuyor ilaçların. Kâbusları artarak devam ettiğinden, bir çare diye düşünüp kendisini tatile çıkarıyor.

            İzmir’e geldiğinde fikir değiştirip Didim’e gitmeye karar veriyor. Ne de olsa bildiği bir yer Didim. Havası ve suyu temizdir.  Yaz aylarında kalabalık olur, iğne atsan yere düşmez denilen türdendir kalabalık. Ancak eylül ayında sakin olur. Tatilin tadı da başka olur eylülde.

            Salim uyandığı ilk sabahta kahvaltısını yapmak için acele eder sanki yetişmesi gereken bir yer varmış gibi. Telaşlıdır. Kendisi de anlayabilmiş değildir telaşının nedenini. Ya da anladığı halde kendisinden saklamaya çalışıyor.

            Acaba buraya gelmekle hata mı yaptım diye aklından geçirmeye başladı. Dizginlerini ele alamıyordu duygularının. Kendisi bir yana duyguları bir yana gidiyordu. Oteli değiştirmişti ama Didim’in neresini değiştirebilirdi anılarını hatırlamamak için. Nereye başını çevirse anıları canlanmaya başladı gözlerinin önünde.

            Kızı elinden tutmuş çekiştiriyordu “haydi baba haydi” diyerek bir an önce sahile varıp suya atmak istiyordu kendisini. Neredeyse koşturarak gidiyorlardı ikisi, anası arkadan yetişiyordu. Bağırışı çınladı kulaklarında. Yüzüne su çarptı kendisine gelebilmek için ama nafileydi.

            Kahvaltısını yarım bırakıp ayrıldı otelden. Yürümek iyi gelir diye sokağa fırladı. Adımlarını hızlandırdı dikkatini dağıtmak için. Etrafta insanlar vitrinlere bakıyor ailecek dolaşanlar şakalaşıp gülüşüyorlardı. Onların seslerini duymamaya çalıştı.

            Sahile geldi. Bir süre banka oturup denize baktı. Derin nefesler alıp verdi. Yosun kokusu rahatlatmıştı. Sıcağı hesaba almadığından dolayı şapka almamıştı başına. Başı yanmaya başlayınca sıcağı da hesaba dâhil etti. Gidip bir şapka aldı arkasındaki dükkândan.

Kalktığı yere orta yaşlarda bir çift oturmuş denizi süzüyorlardı. Kadın üzgündü. Ağlıyordu da arada bir. Adam teselli ediyor kollarının arasına alıyordu zaman zaman. Havanın sıcaklığından olsa gerek fazla kalamıyorlar ayrılıyorlardı hemen. Ateş gibi yanıyor ortalık, dokunduğun yerden bile ter fışkırmaya başlıyor.

            Yanlarındaki bank boşaldı. Oraya geçip oturdu Salim yine. Merak etmişti yan taraftakilerin durumlarını.  Ama meraklı görünmek istemediği için dikkatini başka yönlere veriyordu. Bir süre sonra anladı kadının derdini, telefon konuşmasından. Kadın babasını kaybetmiş yeni. Tatillerinin ikinci günü olmuş olay. Van’da defnedilecek olduğu için yetişemeyeceklerinden dolayı üzgünlüğü daha da artmış.

            Aferin adama diye düşünerek adamı süzdü fark ettirmeden. Karısını sevdiği ve değer verdiği belliydi dokunuşlarından. Sanki incitmemek için kadife yumuşaklığıyla okşuyordu adamın eli kadının yanaklarını, omuzunu. Adam şanslı demek ki kadından yana. Kadın da onu sevip değer veriyor. Yoksa niye kendisini bıraksın kocasının terli omuzlarına. Dokunuş rahatlatıyor sadece. Hepsi o kadar. İki insan dokunarak iletişim sağlıyorlar. Bu gibi durumda sözlere gerek kalmaz.           

            İmrenerek kalktı Salim. Kafeteryaya doğru yöneldi. Keşke kızımı da alıp getirseydim diye hayıflandı. Bu tatil sıkıcı gelecek bana diye düşünüp morali bozulmaya başladı. Acaba adamın anası veya babası öldüğünde kadın nasıl davranmıştı ki diye merak etti. Aklından geçenin ne kadar anlamsız ve gereksiz olduğunu düşününce de kendisine kızdı. Sana ne be herif. Sen kendine bak, sana ne başkasının durumundan.

            Salim babasını kaybetti önce arkasından anasını. Bir hafta içinde olupbitti. Birinin yokluğuna alışamadan diğerini kaybetmek yıpratıcı olmuştu. Karısından beklediği teselliyi bırak neredeyse zil takıp oynayacaktı. Eğleniyordu adeta. O zaman iyice soğumuştu. Boşanmalarına o nedenle engel olmaya çalışmadı. Bir arada olmak bile işkenceye dönüşmüştü. Sofraya oturmak ayrı bir eziyetti.

            Salim geriye döndüğünde karı-kocayı aynı yerde otururken gördü. Kadın başını kocasının omuzuna yaslamış, gözleri kapalıydı. Uyuyor diye düşündü önce. İçinden bir şeyler ısmarlamak geçti ama ayıp olur muydu, yanlış anlaşılabilir miydi diye tereddüt etti. Fikrinden vazgeçmeyi düşündü. Birkaç adım geçti. Dönüp baktı tekrar. Birden döndü geriye ve karşılarına dikilip: “özür dilerim, rahatsız etmek değil niyetim. Sanıyorum uzun süredir buradasınız sıcağın altında. Bir şeyler ısmarlamak geçti içimden ama çekindim önce. İşte cesaretimi topladım karşınızdayım. Lütfen kırmayın beni…”

            Kadın başını kaldırıp baktı eliyle güneşe gölge yaparak. Uyumuyormuş meğer kadın. Doğrulup daha dikkatli bakmaya başladı kadın. “ay sizi tanıdım ben. Eşiniz nerede…? Salim beydi değil mi, doğru hatırlıyorum.”

“Evet efendim doğru. Fakat ben hatırlayamadım, kusuruma bakmayın. Eşim yok, yalnızım bu sefer.” Şaşırmış haliyle dikkatini toplamaya çalıştı Salim ama hatırlayamadı nereden tanıştıklarını.

Ben hatırlatayım size o zaman Salim Bey. Kuşadası’ndan tanışıyoruz. Ben zabıta memuresi, emekli oldum. Bu da kocam.  Sen kocamı tanımıyorsun, o yaz gelememişti tatile, işlerinin yoğunluğundan dolayı izin alamamıştı da beni zorla göndermişti “yalnız gitmeyeceğim” deyince. 

“hani ev yemekleri yapan bir yer vardı Kuşadası’nda. Akşamları yemeğe oraya giderdik. İlkinde senin hanım beni davet etmişti. Bir aile daha vardı sizden başka. Almanyalı mıydı neydi?..” kocasına döndü kadın, bütün dertlerini unutmuştu sanki sekiz on sene önceki zamanı anlatmaya başladı. “sana bahsettiğim aile Salim Bey ve hanımıydı işte. Tesadüfe bak.”

Salim dilini yutacak gibi oldu. Kadın canlanıverdi. Ayağa fırladı: “Tamam Salim bey, teklifinizi kabul ediyoruz” kocasına dönüp  “değil mi canım” dedi. “ama hesaplar bizden, güzelmiş bildiğiniz yer madem yürüyün gidelim.” Salim önden yürürken tam hatırlamaya uğraşıyor ama tam olarak hatırlayamıyordu.  

Sohbet koyulaştıkça koyulaştı. Herkes kendi derdini unutup bir süre geçmiş mutlu anılara döndü, anılarda yolculuk yapmanın keyfini yaşadılar. Konu döndü dolaştı Salim’e geldi. Kısaca kestirip atmak istedi ama kadın durmadan eski hanımını sordu. Kestirme ve kaçamak cevaplarla geçiştirmeye uğraştı ama beceremediğini kendisi de görüyordu. Bir süreden sonra tanıdıklarla olmak sıkıcı gelmeye başladı Salim’e ama elinden bir şey gelmiyordu. Çünkü davet eden kendisiydi.

Nihayet kocası anladı durumu da bahane yarattı kalkmak için. Kadın bir kahve daha dese de katılmadı ve kalktılar. Kadın ve adam teşekkür ettiler Salim’e dünyalarını değiştirdiği için. Eve buyur ettiler ama Salim söz vermedi. 26.01.2021


Görsel: H.G.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.