Cuma, Eylül 24, 2021

Başka memleketlerdekiler

zor_hayat
Hayat
 

Başka memleketlerdeki eşekler nasıl anırıyor?

            Elli, altmış yıl öncesinde köyde yaşamak farklıydı. Köyden dışarıya çıkmayan o kadar çok insan vardı ki aklınız almaz, inanamazsınız. Kadın ya da erkek okuma yazma bilmez çoğunluğu çünkü okul yoktur köyde veya yakınlarda. Olanına da iki, üç saatlik yaya gidilerek varılır.

            Erkekler kadınlara göre biraz daha şanslıydı. Çünkü askerlikte “ali okulu” denen sistemde okuma, yazmayı alfabe düzeyinde öğreniyorlardı. Normal eğitimlerin de geneli üçüncü sınıfa kadardı. Öğretmen genellikle köy enstitülüydü. Askerde sadece alfabe değil sağlık, özellikle koruyucu sağlık bilgileri de verilirdi. Örneğin doğum kontrolü bilgisi. Demek istemem o ki, eldeki tüm imkânlar kullanılmaya çalışılıyordu kara ve kör talihi yenmek için. Umutluydu insanlar. Nefretle bakmıyorlardı birbirlerine.

            Köyün sınırları dışına çıkan nahiyeye veya İl’e gitmiştir iş gereği. ya nüfus veya adli bir işle ilgilidir. Bütün olanaklar seferber edilir özellikle oğlan çocuklarının okuması için ama yeterli değildir elden gelenler. Kızlar nasılsa kocaya gidecek diye düşünülür ve hallice bir dünür talip olursa şanslı sayılır kız. Sonrasında nasıl gelirse gelsin hayat kucağına, yere serilmeye çalışılır elbirliğiyle.

            İlk kez nahiyeye gittiğim zamanı hiç unutmam. Sabah ezanı vaktinde eşek sırtında iki saat kadar yol gidilmiş kalabalık olarak. Bir anda ıssızlaştı ortalık. İnsanlar şamatayı, konuşmayı kesti. Yeşillik bir vadi ortasındayız. Zeytinyağı kokusu yayılmaya başladı nemli ortamda. Ayın aydınlatması var, yüksek ağaçların gölgeleri dans ediyorlar dört bir yanda. Yarım saate yakın yürüdük galiba, insanlar konuşmaya başladı.

“cennetin kapıları açıldı” dedi yaşlı bir teyze. Diğeri “melekler gözlemeye çıktılar dünyayı…” bir başka yaşlı amca: “Allah’ın hekmeti işte, amel defterine herkesin nasibini yazıyor kâtip melekler…” dedi. Yaşlılar bir şeyler söylüyor orta yaşlı ve daha genler merakla dinliyor, kimisi fısır fısır dualar okuyor, okuduğu duyulsun diye de fısırtı çıkarıyor bilinçli olarak. Duası bitince de ellerini yanaklarına sürüyorlardı. Ben de yaptım, okulda ezberlediğim dokuz surenin dokuzunu da okudum.

 Daha sonraları da birkaç kez gittim nahiyeye aynı yoldan pazara gidenlerle. Her seferinde aynı hava ve çiğ zeytinyağı kokusunu duydum. İnsanların davranışları da aynıydı. Okullar sırayla bittikçe başka okul geldi ve nihayet üniversite.

Bakmayın öyle üniversite dediğime. Geçen zaman farkında olamadığım çocukluğuma bir şey yapmadı. Ben büyüdükçe fiziki olarak içimdeki çocuk bir yerlerde sıkışıp kaldı. Ancak benim ona bakacak, onu dinleyecek lüksüm yoktu.

Almanya’ya gittim son sınıfında üniversitenin. Havaalanında indiğimde pek yadırgadığımı söyleyemem. Uçak yolculuğu, bir veya iki seferlik hava boşluğuna düşmesinden başka keyifliydi.

O anda aklıma gelen şeyler sanki benimle dalga geçiyorlardı. “Almanya da eşekler nasıl anırıyordu, tavuk ya da horozlar nasıl gıdaklıyorlardı. inekler danalar nasıl böğürüyorlardı?.. Daha onlarca soru dalgalanmaya başladı kafamın içinde.

İlk hafta fazla çıkamadım, sonraları dolaşıp kafamın içindeki sorulara cevap bulmaya çalıştım. Çok ilginçti, tüm hayvanlar istisnasız bizim memlekettekiler gibi ses çıkarıyor onlar gibi konuşup dertleşiyorlardı. Eşekler: “AAAAAAAAİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ” diye, kuzular, koyunlar “meeeeeeeee” diye keçiler: “me ee Eeee eeeeeeeeee” inekler: “mööööööööööö”, öküzler: “MÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖ” diye ses çıkarıyorlardı.

Televizyon kanallarında büyükbaşlarını –siyasilerini- izledim. Bizimkilerden farklı gibiydiler ama tavır ve gayeleri benzer görünüyordu. Vatandaşlarını kandırmak vardı arkalarında gizledikleri kirli çıkılarının –bohçalarının- içinde. Nasıl oluyor da dünyanın her yerinde hayvanlar benzer ses çıkarıyorlarsa, siyasiler de benzer amaçlar için farklı sesler çıkarıyorlar.

Kısacası sınıflama yapanlar isabetli bir sınıflama yapmışlar, “hayvanlar” ailesinden olmak bir ayrıcalıktır. Hem hayvanlar ailesine ait olacaksın hem aileni beğenmeyerek horlayacaksın, elinden gelen kötülüğü yapacaksın. Üstelik bütün bildiklerini hayvanlardan öğrendiğin halde. Oradan nasıl görünüyor size göre.

Dönüşte kafamın içinde genişleme hissediyordum. Uçağın penceresinden dışarıya baktığımda görüş açım çok genişlemişti adeta uçağın dışındaymışım gibi görüyordum her yanı.  O bulutların süt beyazı pamuk yığınına benzer görüntüsü, cezbediyor insanı, atlayıveresim geldi. Buluttan kurtulunca deniz, yeşillik daha bir başka resim çiziyordu. 24.03.2021


Görsel: Halil Gönül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.