Cuma, Ekim 22, 2021

Aşk'ın az'ı ve çok'u var mıdır?

ta-van

Az Aşk, Çoooooooooook Aşk.

            Akşam yemeğimi yedikten sonra ağırlık bastı her zamanki gibi, tüm miskinliğimle attım kendimi aptal kutusunun karşısına. Gözlerimi zor açıyorum, uyku sersemiyim. Dizi rüya gibi geliyor. Bir süre zorladım gözlerimi ama boşunaydı zorlamam. 

            Ha uyudum ha uyuyacağım derken bizim deli oğlanın “çaylaaarrrrrrrrrrrrrrrrrrr, davşan ganı bunlarrrrrrrrrrrrrrrrr, içene can gelsin içmeyen toz olsun zıbarsınnnnnnnnnnnn,” demesiyle ayaklandım. Gözlerim fal taşı gibi açıldı korkudan. Aslan kükrüyordu evin içinde adeta. Arada yapar deli oğlan, gülüşürler ev içeri. “Anasının oğlu ne olacak” dedi anası. Doğrusu değdi uyanmama, çay nefisti, mideme de birebir geldi.

            İkinci bardağı getirirken normal bir çocuktu, tüm kibarlığı üstündeydi. Dayanamadım el ense çektim bardağı bırakmadan, “aslanım!” diyecektim ki, “as…” derken bardak ve çay kaşığı sesiyle karışık anasının sesi “babası gılıklı...” sesi bastırdı tüm sesleri. Deli dediğime bakmayın oldukça akıllıdır da tıpkı ben, boşuna demiyor anası “babası gılıklı” diye. Oğlan atıldı boynuma “aslan babooooooooooo” diye bağırmaya başladı. Anası aldı sinyali, iki kızla beraber kafa kafaya verip kanaldan kanala zıplamaya başladılar dikkatimizi çekebilmek için ama boşuna gayretti. Alışkındık, ses çıkmayınca bir kanalda duracaklardı nasılsa.

            Ortalık temizlendi, yine bir aşk saçmalığı izleniyordu kanalda. “kapatın şu saçmalığıııııııııııııııı” diye kükremek geçti aklımdan ama farkına varır varmaz tüylerim diken diken oldu. Hanımla dalaşmayı göze alamazdım gece gece. Kedi keyfimin içine turp sıkmak olurdu, kan dökülme ihtimali yüksekti. Hemen içimdeki sesi kıstım, fısıltısı bile çıkmıyordu o an.

            Sinirlerim kalkıyor bu aralar dizilere. Güya aşk dizisi, aşkı anlatıyorlar. Cümleye bakın “ben sana çoooooooooooooooooook aşığım.” olur olmadık yerlerde o kadar yavanca kullanılıyor ki aşkın yavanlığı, yalan olduğu, böyle bir şeyin olamayacağını çözdüm. Asrın keşfi bu. Anlatayım. Deli oğlanla da tartıştık konuyu, aynı kafadayız. Hanım ve kızlar kendi kafasındalar. Anaları beyaz atlı prens beklemiş ama atsızı denk geldi sanmış, hatasını anladığında iki çocuğu varmış üçüncüsü de kazaymış. Anladığından bu yana evde savaş hali var.

            Kızlar analarının yaptığı hatayı yamamak için daha dikkatliler. Dizilerden ilham alıyorlar. Hayatlarının aşkını bulup aşk içinde çoluk çocuk asgari ücretle mutlu mesut aşk içinde yaşamayı planlıyorlar.

            “Aşk” yanlış anlaşılmış. “aşk” yarım demek, iki yarım bir olmak için uğraşıyor ancak tam olamadığı zaman “aşk” oluyor. Eğer tam olur yani buluşup kavuşursa iki yarım, aşk olmuyor. Baksanıza; kerem ile aslı, arzu ile kamber, vb. keloğlan bile uğraşıp didiniyor sonunda kavuşuyor sevdiği kral kızına. Bu aşk olmuyor, sevmişler oluyor.

            “Aşk”, züğürt tesellisi. Sevip de kavuşamayanları teselli etmek için uydurulmuş hikâyeden başka bir şey değil. Böyle bir durumda az âşık olsan ne yazar çooooooooooooook âşık olsan ne yazar. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Kuru kuruya ah, vah var elde.

            Benim prenses sofrayı donatmış kızlarla, deli oğlanda yardım etmiş. Ateşim yeni düştü. Yorgan döşek yattım bir hafta kadar. Korona diye korktuk ama değilmiş. Hanımın korktuğunu da gözlerinde gördüm. Bana takılmayı özlediklerinden beni bir an önce ayağa dikmek için çaba göstermişler ailecek. Şaşırttılar beni, televizyon kapalı. Dizi yok bu gün. Kimin aklıysa pek de işe yaradı. Koyu koyu sohbetler oldu, takıldık bir birimize. Hiç olmadık şakalar yaptık büyük küçük demeden. Yataktan zorla çıktığımı unutmuştum. Uzun zamandır böyle bir zaman yaşanmamıştı evimizde.

        "Çoooooooooooooooook aşığım ben sana!"

        "Hadi ordan, buldun dalganı geç bakalım."

Görsel: H.G.

2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.