Az Aşk, Çoooooooooook Aşk.
Akşam yemeğimi yedikten sonra ağırlık bastı her zamanki gibi, tüm miskinliğimle attım kendimi aptal kutusunun karşısına. Gözlerimi zor açıyorum, uyku sersemiyim. Dizi rüya gibi geliyor. Bir süre zorladım gözlerimi ama boşunaydı zorlamam.
Ha uyudum ha uyuyacağım derken
bizim deli oğlanın “çaylaaarrrrrrrrrrrrrrrrrrr, davşan ganı
bunlarrrrrrrrrrrrrrrrr, içene can gelsin içmeyen toz olsun
zıbarsınnnnnnnnnnnn,” demesiyle ayaklandım. Gözlerim fal taşı gibi açıldı
korkudan. Aslan kükrüyordu evin içinde adeta. Arada yapar deli oğlan,
gülüşürler ev içeri. “Anasının oğlu ne olacak” dedi anası. Doğrusu değdi uyanmama,
çay nefisti, mideme de birebir geldi.
İkinci bardağı getirirken normal bir
çocuktu, tüm kibarlığı üstündeydi. Dayanamadım el ense çektim bardağı
bırakmadan, “aslanım!” diyecektim ki, “as…” derken bardak ve çay kaşığı sesiyle
karışık anasının sesi “babası gılıklı...” sesi bastırdı tüm sesleri. Deli
dediğime bakmayın oldukça akıllıdır da tıpkı ben, boşuna demiyor anası “babası
gılıklı” diye. Oğlan atıldı boynuma “aslan babooooooooooo” diye bağırmaya
başladı. Anası aldı sinyali, iki kızla beraber kafa kafaya verip kanaldan
kanala zıplamaya başladılar dikkatimizi çekebilmek için ama boşuna gayretti. Alışkındık,
ses çıkmayınca bir kanalda duracaklardı nasılsa.
Ortalık temizlendi, yine bir aşk
saçmalığı izleniyordu kanalda. “kapatın şu saçmalığıııııııııııııııı” diye
kükremek geçti aklımdan ama farkına varır varmaz tüylerim diken diken oldu. Hanımla
dalaşmayı göze alamazdım gece gece. Kedi keyfimin içine turp sıkmak olurdu, kan
dökülme ihtimali yüksekti. Hemen içimdeki sesi kıstım, fısıltısı bile
çıkmıyordu o an.
Sinirlerim kalkıyor bu aralar
dizilere. Güya aşk dizisi, aşkı anlatıyorlar. Cümleye bakın “ben sana
çoooooooooooooooooook aşığım.” olur olmadık yerlerde o kadar yavanca
kullanılıyor ki aşkın yavanlığı, yalan olduğu, böyle bir şeyin olamayacağını
çözdüm. Asrın keşfi bu. Anlatayım. Deli oğlanla da tartıştık konuyu, aynı
kafadayız. Hanım ve kızlar kendi kafasındalar. Anaları beyaz atlı prens
beklemiş ama atsızı denk geldi sanmış, hatasını anladığında iki çocuğu varmış
üçüncüsü de kazaymış. Anladığından bu yana evde savaş hali var.
Kızlar analarının yaptığı hatayı
yamamak için daha dikkatliler. Dizilerden ilham alıyorlar. Hayatlarının aşkını
bulup aşk içinde çoluk çocuk asgari ücretle mutlu mesut aşk içinde yaşamayı
planlıyorlar.
“Aşk” yanlış anlaşılmış. “aşk” yarım
demek, iki yarım bir olmak için uğraşıyor ancak tam olamadığı zaman “aşk”
oluyor. Eğer tam olur yani buluşup kavuşursa iki yarım, aşk olmuyor. Baksanıza;
kerem ile aslı, arzu ile kamber, vb. keloğlan bile uğraşıp didiniyor sonunda
kavuşuyor sevdiği kral kızına. Bu aşk olmuyor, sevmişler oluyor.
“Aşk”, züğürt tesellisi. Sevip de
kavuşamayanları teselli etmek için uydurulmuş hikâyeden başka bir şey değil. Böyle
bir durumda az âşık olsan ne yazar çooooooooooooook âşık olsan ne yazar. Sıfıra
sıfır, elde var sıfır. Kuru kuruya ah, vah var elde.
Benim prenses sofrayı donatmış
kızlarla, deli oğlanda yardım etmiş. Ateşim yeni düştü. Yorgan döşek yattım bir
hafta kadar. Korona diye korktuk ama değilmiş. Hanımın korktuğunu da gözlerinde
gördüm. Bana takılmayı özlediklerinden beni bir an önce ayağa dikmek için çaba
göstermişler ailecek. Şaşırttılar beni, televizyon kapalı. Dizi yok bu gün. Kimin
aklıysa pek de işe yaradı. Koyu koyu sohbetler oldu, takıldık bir birimize. Hiç
olmadık şakalar yaptık büyük küçük demeden. Yataktan zorla çıktığımı
unutmuştum. Uzun zamandır böyle bir zaman yaşanmamıştı evimizde.
"Çoooooooooooooooook aşığım ben sana!"
"Hadi ordan, buldun dalganı geç bakalım."
Görsel: H.G.
awesome your post :)
YanıtlaSilsevindim.
Sil