Zafer’le Rüyalarımız
Zafer, hatırlıyor musun o rüyayı? Hani Glüten rüyası vardı ya. Şaşırmıştık, sen de şaşırmıştın elbette. Gerçek gibiydi değil mi? Glüten’in yapıştırma özelliğini ne kadar açık anlatmıştı o kim olduğu bilinemeyen bayan. En ilginç yanı da İsa Peygamberin, insanların önüne bazı yiyecekler serpiştirerek “işte, bunları yiyin; bakın göreceksiniz en kısa sürede farkını” diyerek o yiyeceklerin ismini söylüyordu. “Ceviz, badem, incir gibi yiyeceklerin buğdaydan daha sağlıklıdır Glüten’ den yana.”
Ne düşünmüştük hatırlıyor musun o
rüyadan sonra? Hani bir soru gelmişti aklımıza. “acaba o zamanda İsa peygamber
Glüten’in zararlı olduğunu biliyor olabilir miydi?” Evet, açıkça soru buydu. Bu
sorunun cevabı olumlu olamaz kesinlikle. Ama ceviz, badem veya inciri de önerdiği
hiçbir kaynakta okuyup duymadık daha öncesinden.
Bu rüyanın en önemli yanı şuydu bana
göre, Glüten’in bir yapıştırıcı ve yapışkan bir madde olarak işlevini,
işlevlerini çok net bir şekilde anlamamızı sağlamıştı.
Şimdi bir başka yanını düşünmek
istiyorum ben, sen ne düşünüyorsun bilemiyorum ama ben düşüncemi sana
anlatayım. Elbette uzun süre önceleri glüten hakkında kitaplar okumuştum. Ancak
ekmeği azaltmanın yolu olmadığı gibi başkaca da belli başlı beslenme kaynağı
yoktur. İnsanların beslenmesinde ekmeğin yeri fazla. her sofrada mutlaka ekmek
bulunur.. Hatta ekmek bile bulamayanlar var.
Peki? Bizim ortak beynimiz neden İsa
Peygamberi seçti bu durumu anlatmak için? Ne tür bir bağlantı olabilir? İşin
içine bir din temsilcisinin hem de kendinden beynin sahibi- uzak olan bir
temsilcinin bu durumu anlatması durumunu devreye sokan bu beynin yapmak
istediği ne olabilir? Dikkate alınmalı mı, alınmamalı mı, sen ne diyorsun bu
işe? Ancak dikkatini çekmek isterim ki, bilgiler doğru.
Biliyorsun ilginç rüyalar sunduğu
olmuştu daha öncelerinden de. Senin uyanman için olabilir mi bu rüyalar, hiç düşündün
mü? Eski rüyaları çok düşündüğünü biliyorum.
Rüyalar günlük yaşamımızın yansımalarından başka bir şey değildir
denilir bilirsin, mutlaka bir bağ vardır bir yerlerde ama bu bağ nedir, ne
değildir bilmiyoruz öyle değil mi? Yakın zamanlarda da buna benzer bir şeyler
düşündüğümüzü hatırlamıyorum, ya sen?
Bak ne aklıma geldi, hani şu koltuk
altındaki yumruyu hatırladın mı, kanser başlangıcı diye düşündüğümüz ceviz
kadar olan yumruyu ve kendiliğinden patlamasını? Belki de onunla ilgisi vardır,
bu rüyanın, olamaz mı? Her ikimizi de derinden etkilemişti o kanser ihtimali.
Ve ölüm denilen sonsuzluğa kadar yok oluş, son anda hala yapılabilecek
işlerimizin olduğu düşüncesini oluşturmuştu her ikimizde de. Biliyorum, sen
adeta kurtuluş diye karşılamıştın ama seni de etkilediğini tahmin ediyorum ben.
Yoksa bu ortak beynimiz neden böyle saçma denilebilecek bir oyun oynayıp bir
şeyler anlatmaya çalışsın bize?
“Elbette hayır!” İnanıyor musun sen rüyalara diye sorduğun
soruya cevaptır bu hayır. İnanmıyorum elbette ama bazılarını da düşünmeden
yapamıyorum. Çünkü hayatımın bazı perdelerini sergiliyordu yirmi sene öncesinden.
Ben ancak yaşadıktan sonra fark ettim bu durumları. Hiç unutamadığım en az üç
rüya var bu tür olan. Her biri bir öncekinin devamıydı sanki arkası yarın
dizisi gibi. Her rüya bir öncekinin durumunu tamamlıyordu. Senin anlayacağın,
daha önceki durumları güncelleme yapıyordu beyin, son gelişen yaşanmışlıklara
göre. Sanıyorum en son üçüncü rüyayla sahne kapandı veya ben öyle
değerlendiriyorum.
Ne olursun Zafer, ayağa kalk artık
ve yaşamayı seç benimle birlikte. Tekrar ediyorum, şu duyguları bir yana bırak,
hiç olmazsa bir süreliğine. Üzerlerine yeni duyguların eklenmesine izin, fırsat
ver hiç olmazsa. Sen ve ben birlikte kazançlı çıkacağız bu durumdan. Ben adım
kadar eminim bizim için iyi olacağına. Bak şu anda birbirimize sırtımızı dönmüş
ama birbirimizden ayrılamayan iki kişi gibiyiz ama zıt yönlere doğru adım
atmaya çalışıyoruz. Bir uçurumun ucundayız ve sen uçuruma doğru ben ise ters
tarafa doğru çekmeye çalışıyorum. Hangimiz bir adım atabilirse her şey o yönde
gelişecek. Sen adım atarsan ki ben bu duruma elimden geldiğince engel olacağım,
uçurumdan aşağıya gideceğiz ve parçamız bile bulunmayacak uçurumun dibine
düştüğümüzde. Eğer ben adım atabilirsem bir adım hatta adım bile olmayan küçük
bir mesafe, kurtulma ihtimalimiz artacak Zafer. Anla artık bu durumumuzu ve
bana yardım et ne olur, hiç olmazsa direnmeyi bırak!
Görsel: H.G.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.