Zafer’in Ayağa Kalkışı
Zafer, uzun bir aradan sonra kendisiyle hesaplaşmasını en aza indirdiği ve neredeyse on yıla varan kendisi ve dünyaya küskünlüğünün arkasından yeni bir hayata başlamaya cesaret bulduğu, bu cesaretini de devam ettirmeye çalışacağına kendi kendisine söz vermiş haliyle deyim yerindeyse sürünerek ayağa kalkmaya çalışmasının her anını gözlemleyerek geçirmeye devam ediyor.
Hayatının daha önceki bütün dönemlerini ve yaşadıklarını adeta bir süzgeçten geçirerek bu günlere nasıl gelebildiğini bulmaya çalışmakla geçen koca bir on yılın arkasından kendi gözleriyle kendisinde gördüğü değişikliklere inanmakta zorlanır halde kabullenmenin sıkıntılarını da yaşamaya başladığını biliyordu.
Yıllar öncesinden dışındaki kocaman ve her anı hareketle geçen dünyaya kendisini kapatmasının arkasında yatan neden kendi korkuları olduğunu ilk keşfettiğinde tüyleri diken diken olmuştu ama bir süre üstünde düşündüğünde kabullenmişti durumunu ve tespitini. Çünkü havadaki nem bile Zafer’i tedirgin etmeye yettiği bir zamanda kötü bir haber almak daha da kötü hissettirecekti kendisini. İşte bu nedenle telefonunu bile uzun bir süre kapalı tutmuştu. Sinirlerinin çok hırpalandığının farkındaydı. Bir süre kendisini dış dünyaya kapatırsa sinirlerini tamir edebileceğini düşünerek kapandığını biliyordu ama bu durum tam da istediği gibi gelişmemişti. Her geçen gün sinirleri daha da gerginleşip harap oluyordu.
En küçük bir
hareket türlü yargılamalara ve hiç umulmadık sonuçlar çıkarmasına sebep
oluyordu. Her ne kadar da kendisini engellemeye çalışsa da bu durumuna engel
olamıyordu bir türlü. Her şeyi oluruna bırakamayıp her şeye maydanoz olmaya
devam ediyordu içindeki başka bir Zafer. Kendi kendine de inanamaz, neyi nasıl
düşünmesi gerektiğini bile karıştırmış hale geldiğini anlayamaz bir halde
ayakta kalma çabası göstermesi de işe yaramıyordu.
Her şey geçmişti aklından. Ölmek, hastalık, kısacası kötü olan ne varsa daha doğrusu sağlıklı düşünebilen birisi için ne kadar kötü ve anormal şeyler varsa hep aklının bir köşesinde sinsice beklemeye başlamıştı. Hiç kendisini terk etmiyorlardı. Ve neredeyse on yıldır da terk etmediler.
Hala daha yoklamaya devam ediyorlardı
kötü düşünceler ama duymazlıktan, onları görmezlikten gelerek yenmeye
çalışıyordu artık. Dostu olmayan düşüncelerdi hepsi. Düşmanıydılar
ve kendisini yok etmeye çalışıyorlardı sürekli. İşte bu yüzden beyin üzerine
yoğunlaştırmıştı düşüncelerini. Eğer bir beyin üzerinde yaşadığı canlıyı ayakta
tutmayı birinci görev biliyorsa nasıl oluyor da kendisinin beyni kendisini
öldürmeye çabalıyordu bu kadar zamandır. Bir aksilik vardı bu işte!
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.