Zafer’in Farkındalığı
Zafer, uzun bir süre sessiz kalışının nedenlerini düşünmeye başladı, diğer yarısının ısrarları üzerine. Açıkça beyninin bir yarısı oyun oynuyordu kendisine, farkına varamadan yaşadığı uzun zamanlardaki duygularını gözden geçirmeye çalıştığında duygularının günden güne kötüleştiğini fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Bir türlü kendini alamadığını anladı, duygularının esiriydi adeta. Mantıklı geliyorlardı ilk önceleri, kızgınlığı artınca hıncını çıkarmak için bir şeyler düşünmeye başlıyor ve intikam duyguları rahatlamasına yol açıyorlardı bir süreliğine.
Hatta
ilk zamanlardaki her türlü kötü niyet taşıyan düşünceleri birbiri arkasına
sıralanıyorlar ve başka bir şey düşünemez hale getiriyorlardı kendisini. Arada
daha insancıl ve vicdani açıdan değerlendiriyordu ancak bu durum fazla sürmüyor
ve intikam duygularına yerlerini bırakıyorlardı. Tüm enerjisi bu tür saçma sapan
olan düşüncelere harcanıyordu.
Diğer
yarısına kulak vermeyi engelleyen bir şeyler de vardı sanki içerisinde. Önüne
geçemiyor ve o şeyleri bir türlü engelleyemiyordu. Kendisine yardımı olacak
hiçbir şey yoktu artık. Yaşamak bir şey ifade etmiyordu kendisine. Uyurken
rüyalarında, uyanıkken gözlerinin önündeydiler. Uyku düzeni bozulmaya başlamış,
normal, anormal kavramı birbirine karışmış, dünyanın her yanı kötüler ve
kötülükleriyle dolmuştu adeta. Temizlenmelerinin de bir yolu yoktu. Tek çare
kalıyordu kendisinin kurtuluşu için, bu dünyadan ve kötülüklerinden uzaklaşmak
hatta yok olmak da dâhildi buna.
Sinirleri
de tamamen yıpranmış halde olduğu için en küçük bir hareket veya durum
değişikliği kendisini etkiliyor ve çekilmez pişmanlıklar getiriyordu. Dayanılmaz
duygu yükleri altında ezildiğini hissediyor kişiliği silinip gidiyordu. Kişilik
silinmesi epeyce iş açmıştı zaten başına ve kendisini kaybetmişti ve
parçalanmıştı binbir parçaya. Hangi parçası kendisine dost, hangilerinin
kendisine düşman olduğunu kestiremez halde zaman öldürmeye çalışıyordu ama
sıkıntı ve acıları da günden güne artıyordu o zamanlarda.
Bazen değerlendirmeye başladığında o zamanlarını, basit veya komik denecek kadar yalın görünmelerine diyecek bir söz bulamıyordu ve kendisine cesaret vermeye çalışmalarını anımsamaya başlamıştı. Bir insanın kendi kendisiyle savaşması nasıl bir şeydi böyle? Eğer kendini yenmeyi başarırsan böyle bir savaşta, daha güçlü olarak çıkardın bazılarına göre. Anlaşılan o kişiler böyle bir savaşın yanından bile geçmiş değillerdi. Duruma göre, uzaktan davulun sesine benzer bir durumdu bu ve mangalda kül bırakmıyorlardı o kişiler.
Hâlbuki
bu tür bir savaş, tamamen içe kapanmayı gerektiren bir durumdur dışarıdan
hiçbir kimse savaşı etkilememesi için aksi halde içerideki savaşanlardan bir
taraf dışarıdan gelen etkiler karşısında zayıf düşer ve etkilenirdi. Bu durumda
da savaşın kazananı doğru belirlenemezdi. Hile karışırdı işin içine. Öyle değil
midir zaten savaş, bir tür hile sanatı demezler mi, asıl önemli olan kazanmaktır
savaşta, ister hileyle ister dürüstlükle. Kendi içindeki dost ve düşman
guruplar karşı karşıya gelirler iki ayrı cephede ve kılıçlarını çekerler, varsa
ayrıca başka silahları onları da kullanmaktan çekinmezler.
Bu savaşa bir son vermek gerekli artık diye düşünmeye başlaması diğer analizci yanına doğru adım atmaya başlamasıydı Zafer’in. Duygu yükünü biraz da olsa hafifletmenin bir yolu varsa o da geri plana atmaktı artık. Duygularının tatmini mümkün değildi bu zamandan sonrasında. Eğer yaşamazsa zaten böyle bir seçeneği de hiçbir zaman olamayacağını anlaması önemli bir adımdı kendisi açısından.
Evet,
diğer yarısına daha fazla kulak vermenin zamanı geldi de geçiyordu bile. Diğer
yarısını da küstürüp umutsuzlaştırdığında her şey içinden çıkılmaz olacak yaşam
daha da çekilmez hale gelecekti. Ama nereden işe başlanılması gerektiği
konusunda hiçbir fikrinin olmaması işin en kötü yanıydı. Birisi şunu yapacaksın
dese her şey daha kolay olacaktı sanki ama böyle bir şey diyeni da diğer
yanından başkası değildi. Kişi olarak başkaları olamazdı zaten çünkü etrafında
kimseler yoktu. Hayatı boyunca kendi kararlarını kendisi almış ve tüm yaşam
savaşlarını tek başına vermişti. Neden o zaman şimdi böyleydi? Akıl
erdiremediği yanı burasıydı.
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.