Pazar, Nisan 05, 2020

Biz, bu işin neresindeyiz?

Koloniye doğru

            19. asra kadar dünyada düşünülenler ve yaşanılanlar düzlemseldi yani iki boyutluydu. İnsanlar uygulamada görüyorlardı ne olduğunu, neye yaradığını. Her ne kadar düşünenler bazı şeyleri üç, dört hatta beş boyutta düşünseler de yeryüzünde uygulaması üç boyutludan fazlasına geçemiyordu.

            Sanayi sürüm sayıları artarak devam etti. Tarıma geçişten sonraki en etkililerden birisi buhar olmaya başladı. İnsanların hayatını çok değiştirdi. Buhardan sonrası daha da hızlanarak bilişim çağına ulaştı dünya. Bu dönemden sonrası daha da hızlı oldu, kuantum ve nano teknolojisi.
            Dünyada hayat oldukça hızlı değişiyor, özellikle son elli yıla bakıldığında durum açıkça görülüyor. Öyle ki, inanmayanlar bile var yaşanılanları duyduğu zaman. Örnek olarak Ay veya başka gezegenlere gidilmiş olması. Elbette çok azınlıkta sayılabilir bu durum. Kırsal yörede yaşamını sürdürüp medya veya yazılı basına uzak yaşamanın getirisidir.
            İçinde bulunulan zamanlarda internet kullanımının yaygınlığı, iletişim ağlarının her yanı sarmış olması hemen hemen her şeyi insanların gözüne sokar halde. İstesen de kurtulmak mümkün değil adeta. Bir süre sonra bağımlılık yaratıyor. Şu anda dünyayı esir almak çok kolay olur başka bir canlı türü varsa eğer evrende. İletişimin kesilmesi meseleyi kökünden halleder. Nasıl eski zamanlarda, vahşi Batı’da telefon tellerini kesince bir şehirin başka bir şehirle irtibatını koparıyorlardı uyduları ele geçirmek de öyle bir şey olabilir.
            Nano teknoloji döneminde insan vücudunun büyük bir kısmı yapay olarak üretilmiş olacaktır insanın yetenek sınırlarını zorlamak için. Örneğin, kan hücrelerinin yapay üretilip damarlara doldurulması halinde en az dört saat oksijen ihtiyacı kalmayacak. Tıpkı akülerin doldurulması gibi. İnsan beyninin başka beyinlerle bağlantı kurabilmesinin yolu açılacak… Örnekler çoğaltılabilir. Bilimkurgu sevenler bunlar gibi daha çok şey duyup okumuşlardır. Bu gün bilimkurgu olan şeyler gelecekte yaşanılan durumlar olacağı geçmişteki bilimkurguların bugünlerde yaşanılır olması görülür durumdadır. Ay’a seyahat bir zamanlar bilimkurguydu, hayaldi.
            Anlatılan şeyler heyecan verici değil mi? Elbette heyecan verici şeyler. Ancak mevcut madalyonun bir başka yüzü daha var. genellikle madalyonun arka yüzü pek göze batmaz, batırılmaz. Çünkü orada açlık, ölüm, sefalet, cehalet, imkanların kısıtlılığı, hiç sayılmaları… vardır. İnsanı utandıracak şeyler vardır madalyonun arka yüzünde.
            Bir tarafta aya gidiyor insanlık, diğer tarafta açlık ve sefaletten ölen insanlık. Peki, hangisi insanlık? Ölen mi, ölmelerine göz yuman mı? Onların ölmelerinin sebebi kendileri veya kendilerinin tembelliği de değil üstelik. Güçlü birileri gelip onların olan zenginlikleri çalmışlar, çalmaya da devam ediyorlar hala.
            Bir tarafta uzayda bir yerlerde koloni –yeni yerleşim yeri- kurmayı planlayan ve çalışan insanlık, diğer tarafta karnını doyurabilmek için ömür boyu çalışmak zorunda olan insanlık. Çalıştığı işyeri kapandığında aç kalacak olan insanların kalabalık olduğu insanlık.
            Eveeeeeeeetttt! Geldik nano çağına. Mevcut dünya haliyle değerlendirelim, ihtimalleri.  Biliyorsunuz teknoloji para demektir. Nasrettin Hoca güzel söyler “parayı veren düdüğü çalar” der çocuklara.  Parası olan teknolojinin imkânlarından yararlanabilir. Öyle ki ölümsüzlük de bu imkânlar arasına girecektir pek yakında. O teknolojiye ulaşıncaya kadar kendilerini dondurtanlar bile olduğu söylenir. Hani şu kopya koyun vardı ya işte o teknoloji daha da geliştiğinde neler olur? Işınlama da olanaklar dâhilinde elbette.
            Şu son günlerde yaşanılan covit-19 (covid-19) virüsünün dünyadaki salgın durumu dikkate alınırsa bir anda ne kadar ani oldu her şey öyle değil mi? Aslında bazılarına göre hiç de ani değil durum çünkü daha önceki zamanlarda yazılmış olduğu söylenen raporlar dolanıyor ortalıkta. Sanki bilinçli bir deney içindeyiz ve kobay olarak kullanılıyor insanlık deneyi yapanlar tarafından. Evet, deneyi yapanlar da insan ve bu dünyadaki insanlığa dâhil diye düşünülüyor.
            Deneyi yapanlar insanlık diye tariflenen kalabalıktan ayrı değerlendiriyorlar kendilerini. Onlar özele terfi etmiş insanlar ve diğerleri kuru kalabalık. Yalnızca yer içer, ürer, yap denileni yaparlar, hepsi o kadar. Bir zaman sonra büyük bir çoğunluğuna ihtiyaç da kalmayacaktır zaten.
            İşte şu anda içinde yaşanılan deney ortamı gereksiz fazlalıkların ortadan kaldırılması ve bütçelere yükünün olmamalarını sağlamaktan öte bir şey değil.  Arkası gelecektir zamanla. Bazılarına göre de bu zamana kadar yendik diye düşünülen virüsler, aslında gelişip kılık değiştirerek –evrimleşerek- karşımıza çıktılar. Nasıl geçmişte çaresini bulamadığımız birçok rahatsızlıkların sebebi oldularsa ve zamanla anlayıp tanıyabildiysek ve zararsız hale getirebildiysek bundan sonrası da aynı devam edecektir. Geçmişte veba, sıtma vb. salgınlar her seferinde dünyada milyonlarla anılan sayılarda kayıp verdirmiştir insanlığa.
            Nano çağında insan bildiğimiz bedenden farklı bir durumda olacaktır. Nasıl şimdilerde kalp, ciğer vb. organları nakledebiliyorsa tıp bundan sonrasında da nano tıp çok daha gelişmişlik düzeyinde organlar ve parçalar ekleyeceklerdir insan bedenine. Dolayısıyla biyonikleşecek ve daha güçlü olacaktır. Örneğin: insan beyinleriyle istediği zaman bağlantı kurabilen bir biyonik polis. Düşünmek bile gizli olamayacak demektir bu durum.
            Seçilmiş insanlık –imkânı olan az sayıdaki topluluk- dünyayı kontrol edebilir durumda olacaktır veya dünya dışı bir kolonide bulunacaklardır kendileri. Belki ihtiyaçlarını dünyadan sağlamak zorunda kalacaklardır bir süreliğine.  İnsanların sayıları kontrol edilebilir olmalıdır, bu durumu sağlamak oldukça kolay görünüyor. Önümüzdeki elli belki de yüzyıl içinde insanların büyük bir çoğunluğu değişik hastalıklardan, açlık, yoksulluktan vb. nedenlerle yaşamdan çekilmiş olmaları planlanmak zorundadır.
            İnsanın evriminin bir süreden beri durduğunu söyleyip yazanlar da var. belki de evrilmenin şekli değişti.  İşin doğrusu bu yazıyı yazarken, özellikle sonlara doğru “insan” kelimesi kavram olarak fazla bir şey ifade etmemeye başladı. Çünkü insan denince insanın ölmesine göz yumanın da insan olduğu gerçeğini görüyorsun. İnsan deyince insanın kanını emenin de insan olduğunu görüyorsun. İnsan deyince insanı köle edenin de insan olduğunu görüyorsun. Bu durumda ne demektir insan? İyi, kötü nedir? Sevgi, mutluluk, …?
            İnsan havada asılı bir kelime. İnsan sadece sınıflandırma listesinde bir isim, bir evre. Yani hayvanların bir türü. Hayvan ailesine mensup bir canlı. Ne kadar allansa pullansa da durum bu maalesef. Bu durumlardan yola çıkılarak, daha önceki zamanlarda da mutlaka insanlık dönemleri oluşmuş ve bir şekilde bitmişlerdir.  İsimleri olsa da nasıl yok oldukları bilinmezliktir hala. Belki kendi gelişmişlikleri –insanlıkları- kendi kendilerini yok etti. Bir yerlerde hata yaptılar bilmeden. Olamaz mı?  Bal gibi olabilir pekâlâ.  Bir sivri zekâlı topluluğunun bir nükleer silahı ateşlediğini düşünün.  Japonya –Hiroşima, Nagazaki- örneği dikkate alınırsa olabilirlik dâhilindedir. Bir çıkar uğruna başka bir insanın ölmesinin normal görüldüğü bir zamanda ve düşünce yapısında kişisel kazanç olduğu müddetçe ihtimal dâhilinde olmaya devam edecektir nükleer silah kullanımı.
            İnsanlık nedir? Bu sorunu cevabını şimdilik bulamadım ben. Bir sürü, kitaplar, ansiklopediler, kütüphaneler dolusu övgü, yergi yazılmış olsa da insan ve insanlık kelimelerinin oluşturulması amaçlanan içerik doldurulmuş değil insan ve insanlık tarafından. Şimdilik insan sadece bir hayvan, karmaşık bir hayvan o kadar. Evet, zararlı bir hayvan, kendine ve çevresine zararlı bir hayvan. Dikkat edilmeli. İnsan kelimesinin içi doldurulamadığı müddetçe insanlık kelimesinin de içi doldurulamaz. Ne zaman açlıktan ölüm olmamaya başlar, ne zaman insanın insanı öldürmesi son bulur, elbette hayvanı öldürmesi de dâhil edilebilir duruma. Ne zaman savaştan, düşmandan söz etmez olur insan, işte o zaman içleri dolmaya başlar insan ve insanlık kelimelerinin. 03.04.20

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.