Salı, Nisan 07, 2020

Zengin Sofra.

Zeytin

            Kendime geldiğimde, duvara bakıyor buldum kendimi. Yalnızlık odam var benim, bazen girer seyrederim dünyayı. Yalnızlık odam her zaman açık olmaz. Kilitlidir benden başkası giremesin diye. Bu sefer çıkmak istemedim odadan dışarıya. Nedendir bilemedim ama bir titreme geldi. Üşümediğimi fark ettim sonra. Nedense dişlerim de şakırdamıştı hâlbuki.

            Doğruldum yaslandığım yerden,  elim karnıma gitti, tokluktan şişmiş miydi gereğinden fazla, anlamaktı amacım ama sonradan “boş ver” dedim. Zeytin vardı sofrada kâse içinde. Odanın ortasında dokuma sofra bezi, üstünde bir sini, sini üstünde kömbe, yufka vardı herkesin önünde. Kömbe dilimlenikti sofradakilerin yaşına göre. Küçüklere daha küçük dilimler verilirdi daima. Zeytinler siyah siyah parlıyorlardı ocakta yanan odunların ışıltılarını yansıtıyorlardı.
            Zeytinlerin parlaklığı can çektiriyordu insana. “ye beni” diyorlardı adeta. Korka korka elimi uzattım bir tane almak için. Kimse vurmamıştı elimi. Ağzıma götürdüm zeytini ancak yarısını ısırmıştım, sininin üzerine koyacaktım ki bir ses fısıldadı kulağıma, “hepsini yiyebilirsin bir seferde, bu sefer zeytin bol” dedi. Sesin dediğini anlar anlamaz kalan yarım zeytini de geriye koydum ağzıma tekrar. Çekirdeğini avucuma çıkardım ve sininin kenarına bıraktım.
            Hızlıca çiğnedim ağzımdaki lokmayı, bir lokma daha koydum ağzıma bir zeytinle beraber. Yine hızlıca çiğnedim. Bir yandan da diğerlerine bakmayı akıl ettim birkaç lokmayı yuttuktan sonra. Herkes bir seferde ağzına koyuyordu zeytinleri ve çekirdeğini çıkarıyorlardı. Sadece yetişkin iki kişi vardı sofrada, tanıdığım değillerdi ama bana gülümsüyorlardı arada bir. Utandırmak istemedikleri belli oluyordu davranışlarından ve ses tonlarından.  Belki de karı-kocaydılar, zeytinleri iki seferde bitiriyorlardı. Katık ediyorlardı lokmalarına.
            Onların katık ettiklerini görünce utandım kendimce. Onlardan sonra büyük bendim sofrada, diğerleri benden küçüktüler yaşça. Sofra kalabalık sayılırdı. Ben de onlara uyarak bir zeytini iki seferde bitirmeye başladım. Benim öyle yapışım dikkatlerini çekmiş olmalı ki bir an göz göze geldik istemeden, gülen hali vardı gözlerinin.
            Ağzımdaki tat değişmemişti, zeytinleri bir lokmada çiğnemem ve iki seferde çiğnemem arasında fark yoktu. Bir tane de yumruğum kadar büyüklükte patates közlemesi vardı önümde. Bir süre baktım ona, fikrim değişti sonra. Zeytine devam ettim bir süre daha.
            Kömbe, darı unu ve patates karışımıydı.  Bir tepsi içinde ocağın bir kenarına bırakılır üstüne sac kapatılır ve etrafı sıcak kül ve köz ile kapatılır hava almasın pişerken  diye. Nar gibi olur sonra.  Ben bitirdim,  kömbe parçamı. Bakınıyordum ki bir parça daha bıraktı kadın önüme.  Nasıl anladığını anlamak için gözlerine baktım bir an, gülümseyerek başını salladı “istediğin kadar var bu gün” dedi.
            İstediğin kadar var demesi mest etti beni, arsızlığa vurup ağzımı tıka basa dolduruyordum kömbe parçasıyla, çiğnemeyi de azaltmıştım sanki. Yutkunmalarım hızlanmaya başladı. Makine gibi çalışıyordu elim, çenem.  Bir an düşündüm sanki arsız, görgüsüz derler mi diye ama sonradan aldırış etmemeye karar verdim. Ganimet vardı bu gün. Bolluktu sofra, zeytin kısıtlı değildi, kömbe de öyle. Daha başka şeye gerek yoktu. Patates közlemesiyse ekstraydı tatlı niyetine.
            Kaç kez daha kömbe dilimi koydular önüme bilmiyorum ama karnım patlayacak gibiydi, nefes alırken zorlandığımı fark ettim. Patatesimi elime alıp bir süre bakındım etrafıma. Bazı gözler üzerimdeydi ama yeren, yargılayan, yadırgayan türden değildi bakışlar, gülümseyen bakışlardı.
            Çocuklar bir tanıdık bir tanımadık gibiydiler. Aslında tanımıyordum kimseyi ama sanki tanıdıklarmış gibi de bir his vardı içimde. Onlardan hiç rahatsız olmadım, çekinmedim de. Rahattım sofrada. Nasıl istiyorsam öyle yaptım ve öyle davrandım. Bir an rüyadayım diye düşündüm ancak rüyada bu kadar kalabalık ve bu kadar yiyecek olmazdı ki. Rüya değilse neredeydim, bu insanlar kimdi? Bal gibi rüyaydı işte. Olsun, uyanmak istemedim rüyadan. Gözlerimi sıkı tutmaya uğraştım, gözlerimi açmazsam eğer rüya devam ederdi nasıl olsa.  Okula gitmeden önce hep öyle yapardım da devam ederdi rüyalarım kaldığı yerden. Bir seferinde rüyamın devamında bir sepet yumurta toplamıştım harımların içinden. 06.04.20

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.