Salı, Nisan 14, 2020

Delik Ceplerdeki Umut

Delik Ceplerdeki Umut

            En yok zamanlarımızda umutlarımız vardı dolu dolu, yırtık ceplerimizde. Saça saça bitmiyorlardı, bir köşesinde sıkışıp kalanları da yetip artıyordu. Sıkıntılar kolaydı, kolay yenilirdi her zaman yeter ki cana gelmesindi gelen. Bir ölüm vardı yenemediğimiz, gerisi vız gelir tırıs giderdi. Ne garip, birçok sıkıntı çektik ama bir tane bile doğru dürüst hatırladığım yok. Demek ki derin iz bırakacak kadar etkileyememişler.

            Hedeflerimiz vardı, kendimiz koymuştuk her birini, bazıları uzaklarda hem de çook uzaklarda bazılarıysa yakında, hemencecik ulaşılabilecek kadar yakındaydılar. Yakınlardakilerle uzanıyorduk çook uzaklardakilere. Bıkmadan, usanmadan, düşe kalka yol alıyorduk. Karınca sürüsü gibiydik adeta, uzatsak ellerimiz değiyordu birbirimize, ellerimiz değmediğinde seslerimiz değiyordu yüreklerimize. Umutlar ekip dikiyorduk geçtiğimiz her yere. Boldu bizde, tükenmeyen bir cevherdi umut. Ceplerimiz delik olsa da küçücük avuçlarımızda sımsıkı tutuklarımız yetip de artıyordu bile, paylaşıyorduk üstelik.
            Bu yazıya bir hafta kadar önce başlamıştım galiba, ilk paragrafı yazıp bırakmıştım devamını düşünmek istemiştim. Bugün ele aldım yine ama ikinci paragrafı yazınca, bu gün sabahtan beri kafamın içinde dolaşıp duran “kafa” kelimesiyle ilgili yazmak istediklerimle birleştirmeyi düşündüm.
            Ne alaka? demeyin. Alakası var. Çünkü kafanın içi önemli, kafanın içindekiler yapıyor insana, insanlığa ne yapıyorsa. “Kafa” kelimesinin sözlük anlamlarını yazmayacağım ama inşaat mühendisliği öğrencilik yıllarında bolca duyduğumuz “beton kafalı” tabiri yıllarca aklımdan çıkmadı hiç. Neredeyse her beton dökülürken kendi kendime söyleyip içimden, gülümsemişimdir. Ne kadar da “beton kafalı” varmış ki memleketin dağı, ovası beton yığını oldu. Ufuk çizgisi kayboldu “beton kafalı”lar sayesinde. Yalnız değilmişiz.  
            Umutlar mı? Beton yığınları arasında rüzgâr bile dolaşamıyor, umut ne arar! Kışları soğuk ve ayaz, nefes alındığında boğazı yakan kirli hava, yazın ise alabildiğine yakıp kavuran sıcaklık insanların günübirlik yaşam mücadelesi verdikleri yerler oluyorlar. Umudun yerini bıkkınlık, yılgınlık, birçoğunda da çaresizlikler içinde bocalamak yer alıyor.  Yıllar sonra bende de umut tükenmeye yüz tuttu, zorluyorum kendimi umutlanmaya, hedefler koymaya çalışıyorum.  Umut tükendiğinde nefes almak bile zor geliyor. Yaşama tutunmanın yolu umutları olması insanın, hedefleri olmalı uzak veya yakın. Ulaşılamayacak gibi bile görünse olmalı hedefler. İnsanı canlı tutmaya yarayan bir şey umut ve hedef.
Şapkasız yaşanır ama umutsuz yaşanmıyor be abi.
Bolca umutlarınız ve hedefleriniz olsun, ulaşamasanız da yürümüş olursunuz. 06.03.20 

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Beton kafalar beni de çok kızdırıyor. Toprak görmeye dayanamıyorlar. Bu arada umut iyi ki var. Umut varsa hayat da var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Turgay Aksoy, yaşasın umut, yaşasın hayat! :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.