Salı, Eylül 01, 2020

Zafer'in Soruları!

yayla-havasi

Tanrı İstirahatte

            Zafer A Emmi’yi hatırladı birden. Canı sıkkın olduğunda “Neyin var a emmim?” sözü geldi kulağına, yanağında sıcaklık hissetti, sıcacık elleriyle dokunmuştu A Emmi sanki. Hafif yanakları gerildi, dudaklarında gülümseme belirdi “sıkıntıdayım A Emmi, hem de çok!” dedi başını çocukluğundaki gibi önüne eğerek. Gözlerini kaçırır önce, sonra da A Emmi’nin birkaç okşayış ve cümlesinden sonra tekrar başını kaldırıp, “hah şöyle, oldu işte, üzülünür mü hiç a emmim!” deyişini hatırladı. O gözlerinin yaşıyla gülümseyen çocukla A Emmi’yi seyretti bir süre. Dokunmak istedi ikisine de. Ama yalandı bu görünenler artık. Gülümsetmesi yalandı A Emmi’nin. Karşısında durması da yalandı. O çocuk da yoktu, yerinde kocaman dertli bir adam vardı, çaresizdi, yürek sızısı fazlaydı, hiç bitip tükenmeyen bir sızısı vardı yavaş yavaş çarpan yüreğinde.

            “Ne demişti, ne demişti A emmi?”  o anı hatırlıyordu o günkü gibi. Ufak tefek çelimsiz, suratı temreğili bir çocuktu. Bir Cuma namazı için camiden çıkınca doğruca A Emmi’ye gitmişti koştura koştura. Karşısında görünce şaşırmıştı A Emmi de, telaşlanıp birden “hayır olsun, ne oldu a emmim, ne bu telaşın?” deyip yanına geçip oturmuştu hemen nefes nefese. Öylece bakıyordu ağzıma. Nefes almaktan sormaya fırsat bulamamıştı.
            Sonunda “Dünyayı kim yarattı, kaç günde yarattı?” diyebilmişti. Her şeyi bilmez miydi A Emmi, bu sorunun cevabını da bilirdi elbette. Herkes sormuyor muydu kafasını kurcalayan sorularını. Herkes de cevabını alıyordu her zaman. Soruyu sorabilmenin verdiği rahatlıkla merak içinde Zafer bakmaya başladı bu sefer de A Emmi’nin ağzına.
            Zafer’in sorusunu duyunca A Emmi rahatladı, telaşlanacak bir şeyi yoktu çocuğun ama nasıl anlatabilirdi ki kafasındaki cevabı. En iyisi kestirmeden gitmekti. Kendisine bakan çocuğun saçları içinde sağ elini dolaştırdı bir süre ve gülümseyerek “merak ettiğin bu muydu a emmim!”
            Zafer’in nereden geldiğini de anlamıştı A Emmi. Soru da cami hocasının vaazından çıkıyordu mutlaka. “Tanrı, dünya dâhil her şeyi altı günde yarattı, yedinci günü de kendine tatil verdi. İstirahate çekildi. İşte çekiliş o çekiliş, bir daha dönmedi istirahatten. O günden sonra her şey kendi bildiği gibi yaptı her şeyini.” Zaferin kafasını daha fazla bulandırmak istememişti A emmi. Yumruk kadar çocuktu daha.
            Bir süre bakıştılar. A Emmi gelecek soruyu tahmin etmeye çalışıyor Zafer de soracağı soruyu kafasında toparlamaya çalışıyordu. Belliydi halinden. Kaşları çatılmış, bakışları sabitti. A Emmi’nin şaka mı ciddi mi olduğunu kestirmeye çalışıyordu Zafer, bu güne kadar hiçbir sorusuna şaka yapmamıştı, şakaya almazdı soruları. Her zaman da ciddi olurdu cevapları.
            “Peki, A Emmi, Tanrı nerede şu anda?”
            Sıkı bir soruyla karşılaştı A Emmi, ilk defa soran olmuştu bu soruyu. Kendi kendine de çok sormuştu zamanında. Hazırlıklıydı önceden. Gülümsedi yine Zafer’in gözlerine bakarak.
            “A Emmim, Tanrı her yerdedir,  gökte, yerde, senin içinde, kalbinde, vicdanında…. Kısaca nerede istersen oradadır ancak insanlar var olduğundan beridir arar sorarlar Tanrı’yı, nerede olduğunu öğrenmek isterler. Bir türlü bulamazlar, öğrenemezler oturduğu yeri, evini. Bu yüzden de her yerde olduğunu düşünürler daima. Kısacası istirahatte olan Tanrı yerine her yerde olabilen bir tanrı kabul etmişlerdir. İstedikleri tek şey kendileri zora düştüğünde yardım etmesini isterler, dertlerine çare umarlar en yakınında hissettikleri Tanrı’dan.”  
               
Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.