Çarşamba, Aralık 30, 2020

Kitap-Beyninizi Eğitin

kitap

Beyninizi Eğitin

Yazarlar: Terry Horne ve Simon Wootton

Çeviri: İbrahim Şener

Yayın: Optimist Yayınları, Haziran 2011, 385 sayfa – İstanbul

 

s.XI-       Bir şeyi anımsamaya çalışmak düşünmeniz anlamına gelir. Düşünceler merak, endişe, kızgınlık ya da bir sorunu ya da bir kalıbı incelerken tetiklenebilir.

"Zihniyet" düşünme kalıplarıdır. Genellikle ebeveynlerden, akran gruplarından ya da öğretmenlerden, çocuklukta kazanılır. Zihniyet, düşünme becerileri alanının sınırlarını daraltır. İnsanı kural, gelenek ve uygulamalar doğrultusunda davranmaya, inatçı ve değişime dirençli olmaya yöneltir.

 s.XIV-    Sadece beş gün sonra bile, beş parmak alıştırması yapan grubun parmak hareketleri alanında, aynı süre boyunca piyanoya yaklaşmamış olan kontrol grubuna göre genişleme olmuştur. Daha ilginç bir sonuç ise, egzersiz yaptığını sadece hayal etmiş olan üçüncü bir grupta da, bu alıştırmayı gerçekten yapanlarınkine benzer bir genişleme olmasıdır! İşte bu nedenle düşünmenin beyin üzerinde iz bıraktığı açıktır. " Zihinsel" ile " fiziksel" arasında hiçbir ayrım yoktur.

 s.XXI-    Kafatasınızın içinde yer alan beyniniz, az pişmiş yumurta kıvamındadır. Hareketli kısmı yoktur. Sürekli dolaşım halinde olan renksiz bir sıvıyla (SSS: serebrospinal sıvı) çevrilidir. SSS başlıca tuz ve şeker içerir.

 s.XXIII- Sık sık bir düşünce ile diğeri ya da düşünce ile eylem arasındaki sürenin çok kısa olmasını istediğimiz için, aksonun miyelin kılıfının yeterince iyi durumda olması koşuluyla, kimyasal yükler saatte 400 kilometreden fazla bir hızla hareket eder.

Kıyaslama –(h.g.)           

Beyin hızı=          400,00   km/saat                                               =            0,111     km/sn

Ses hızı    =          1.235,50              km/saat                               =             0,343     km/sn

Işık hızı    =         1.079.252.850,00 km/saat                            =             300.000,00 km/sn

 s.XXIX- Göründüğü kadarıyla uygulamalı düşünme, beyninizin daha sağlıklı kalmasına ve daha uzun yaşamanıza yardımcı olmaktadır. Düşünme hem ömrünüze yıllar ekler hem de yıllarınıza yaşam katar. Dolayısıyla düşünmeyi sürdürün!

 s.4-        Anderson, B 1 vitamini eksikliği olan insanların düşünme ve yoğunlaşma zorluğu çektiğini bulmuştur.

                C, B1 ve B5 vitaminleri ile bor, çinko ve selenyum minerallerinin besin destekleri olarak değil, beslenme düzeninin uzun dönemli olarak ayarlanmasıyla alınması çok daha iyidir. Frenk üzümü, böğürtlen, çilek ve özellikle yabanmersinin beslenmenizdeki yerini artırabilirsiniz. Ayrıca ıspanak, lahana, brokoli ve tere tüketiminizi de artırmaya çalışın. Demir eksikliğinin yarattığı ciddi bir sorun olan anemi (kansızlık) nedeniyle doktorunuz tavsiye etmedikçe demir tabletleri kullanmayın.

s.5-        De Angelis, düşük yağ diyetlerinin depresyon, intihar ve kaza nedeniyle ölüm oranlarını artırdığını bulmuştur.

 s.6-        Kahvaltının işe yaraması için, protein ve kompleks karbonhidrattan oluşması gerekir.

s.42-      Eğer birisine bir karar verdirmek istiyorsanız, onun bu karardan duygusal bir kazanç elde etmesine ihtiyacı olduğu varsayımına göre hareket edin. İstediğiniz kararı verdiğinde hissedeceği iyi bir duygu hayal etmesini isteyin… İnsanlar sıklıkla, kararları ne kadar sezgisel, duygusal ya da mantıksız olursa olsun başkalarına gösterecek sağlam nedenler ararlar.

 s.44-      Gerçeklik yerine, beklediğimiz ve görmeyi umduğumuzu seçerek algılarız. Bu hatalı enformasyonunuzdan yanlış çıkarımlar elde edeceğiniz anlamına gelir. Yanlış çıkarımlarınız da yanlış anlamlara yol açacaktır. Beyninize hangi veriler girerse onlar çıkacaktır.

                Milton Ericson, düşüncenin, kendi kendine yapılan da dâhil, telkine açık olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar katılımcılara her şeyin kötü olduğunu ve bunları aşmayı ummamaları gerektiğini söylediklerinde, başarısızlık olasılıkları artmıştır.

 s.45-      Belleğin de telkinlere çok duyarlı olduğu gözlemlenmiştir. Eğer kendi kendinize " Ben bunu asla hatırlayamam" derseniz, unutma olasılığınız artar.

 s.47-      Pek çok kişi düzenli olarak popüler dramaları ya da "pembe dizileri" izler. Bunlar genellikle trajiktir. Hyams, zihni olumsuzluklarla meşgul etmenin düşünme performansını bozduğunu bulmuştur. Aklınızda olumsuz şeyler varsa, dikkat alanınız kısıtlanmış olacağından, performansınız düşecektir. Kısıtlı dikkat alanınızı ne kadar çok kaygı ve tasayla doldurursanız, mevcut işlerinizi düşünmeye verebildiğiniz dikkat o kadar azalacaktır.

 s.53-      Witchalls (2007), duygusal gözyaşlarında duygusal beyin kimyasalları bulunduğunu bulmuştur. Bunlar, prolaktin gibi ağrıyla ve lösin enkefalin gibi stresle ilişkili olan maddelerdir. Bu nedenle ağlama, beyni temizlemenin yararlı bir yolu olabilir.

 s.73-      Duygu ne kadar güçlüyse, anının anımsanması o kadar kolay olacaktır. Thayer ve Maguire birbirlerinden ayrı olarak her duygusal durumun kendi bellek kütüphanesi olduğunu belirlemişlerdir.

 s.137-    İnsanların verdiği " hayır" mesajlarının yüzde altmış ne söylediklerinden değil, onu söyledikleri zaman nasıl göründüklerinden anlaşılır.

 s.252-    Bir psikolog düzenli seks yapmanın kişinin kendisini iyi hissetmesi üzerindeki etkisi konusunda bir konferans veriyordu. Araştırma öğrencilerinden birini yanına almıştı. Öğrencilerine "daha fazla seks daha fazla kendini iyi hissetme yaratır" tezini açıklayabilmek için, izleyiciler arasında her gün seks yapanları ayağa kalkmaya davet etti. Ayağa kalkan kişiler, biraz utanmalarına karşın gülümsüyorlardı ve neşelilerdi. Ardından psikolog, haftada bir kez seks yapanların ayağa kalkmasını istedi. Bu kişiler daha sakindi ama yeterince memnun görünüyorlardı-tuhaf biri sinirli bir şekilde gülüyordu. "Peki, ayda bir kezden daha az olanlar?" diye sordu psikolog. İnsanlar, sanki kabul etmek istemiyorlarmış gibi ayaklarını sürüyerek kalktılar ama çoğu yere bakıyor, kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyordu. "Benim ne demek istediğimi anmadın mı" diye sordu araştırma öğrencisine psikolog. O da başıyla onayladı. Psikolog " Peki, yılda yalnızca bir kez seks yaptığını kabul eden kimse var mı burada " diye sordu. İzleyiciler arasından bir adam ayağa fırladı. Tüm yüzünü kaplayan bir gülümsemesi vardı. Psikolog onun doğru işitip işitmediğini kontrol etmek istedi. " Ben yılda bir kez demiştim" diye yineledi. "Evet" dedi adam, "sizi duydum ve bu gece o gece! "

Mizah ve yaratıcılık, gittikçe artan sayıda zor ve çözümsüz veriye batan izleyicilerin gerilimini ortadan kaldırır. İzleyiciler belli bir yola sokulur ve sonra aniden durum farklı bir açıdan gösterilir. Gerilimin ortadan kalkması beyinde enkefalin akışı sağlar. Enkefalin akışı rahatlama, haz ve kendini iyi hissetmeyle ilişkilidir. Bu bir mini-orgazm gibidir.

 s.253-    Winnicott, yaratıcı düşünmenin bazı yerlerde diğerlerinden daha fazla gerçekleşme eğilimi gösterdiğini keşfetmiştir. Otoritenin ve inançların rahatça sorgulandığı, insanların espri yapıp şakalaşmaya teşvik edildiği yerlerde yaratıcı fikirlerin daha iyi ortaya çıktığını bulmuştur. Kanter, özerk " oyun alanları" yaratılması gerektiğini ileri sürmüştür. Mizah ile yaratıcılık arasında yakın ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur. Hurst insanların güldükleri, kendilerini rahat hissettikleri ve çevrelerindekilere güvendikleri zaman yeni fikirler üretmeye daha yatkın olduklarını bildirmiştir.

 s.263-    Kindar. . . hayranlık uyandırıcı. . . romantik. . . Sözcüklerin, beyninizin kimyasal dengesini ve bedeninizin fiziksel durumunu değiştirme gücü vardır. Sözcüklere "çeki düzen vermek" grupları bir arada tutar. Çete üyeleri kendi aralarında " parolalar" geliştirirler. Robin Dunbar, hayvanların serebral korteksinin büyüklüğü ile kurabildikleri ortalama grup büyüklüğünü karşılaştırmıştır. Bu anlamda bir insan, yaklaşık 150 kişilik bir insan grup oluşturabilir.

 s.265-    Konuşma esnasında beyniniz genel olarak bir dakikada 120- 1 80 arasında sözcük için ses bulur; bu bir saatte 10.000 sözcük demektir. Bunun yaşlandıkça yavaşladığı doğru değildir. Ne var ki yaşlandıkça daha olası sözcükler arasından seçim yapmak zorunda kalındığı doğrudur ama bu da çözümü olan bir sorundur.

 s.266-    …, okumak, beyin gelişiminde konuşmak ve dinlemek kadar yararlı değildir. Eski ve yeni enformasyon hakkında anlamlı konuşmalar, beynin yalnızca okumaktan daha fazla çalışmasını sağlar ve böylece hem genel biliş kapasiteniz genişler hem de yeni enformasyon belleğinize yerleşir.

 s.271-    İçsel diyalogların, duyu korteksi ve motor kontrol işlevleri gibi beynin farklı kısımları arasındaki işleyişi koordine ettiği ve bağlantıyı sağladığı bulunmuştur. Kendi kendinize yapmış olduğunuz konuşmalar, kendi bedeninizle ilgili görüşünüzü, ona verdiğiniz önemi, gösterdiğiniz saygıyı ve başkalarının size zarar vermesine izin verip vermemenizi belirler.

 s.278-    Düşünme içeren konuşma bir tartışma değil, bir araştırmadır.

Bu nokta önemlidir ama bazı insanlar için zordur. Bazı insanlar çok rekabetçidir ve neredeyse her konuşmayı bir tartışmaya, hatta kazanılması gereken bir tartışmaya dönüştürürler. Oysa tartışmaların kazanılması sürdürülebilir ama dostlar kaybedilir. Tartışma bulmak dost bulmaktan daha kolaydır.

 s.281-    …, İnsanlar, partnerlerinin ne hakkında tartıştıklarından daha fazla, nasıl tartıştıklarından rahatsız olmaktadır. 

yaratici_dusunce

Beyninizi Eğitin s.316 Ek B: Yaratıcı Düşünce



Görsel: H.G.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.