Bitmeyen ve Bitecek Gibi Görünmeyen
Hesaplaşmalar
Zafer, ne kadar da bitirmeye çalışsa da kendisiyle olan hesaplaşmalarını, bir türlü bitmiyor, bitecekmiş gibi de görünmemesi onu zaman zaman korkutuyordu. Bazen gücünün yerine gelmeye başladığını hissediyor içini rahatlık kaplıyor bazen ise tam tersi oluyordu ve korkularına kapılıyordu tekrar.
Korkularını düşünmeden yapamıyor
ancak korkmanın ecele faydasının olmadığını da biliyordu bilmesine ancak
elinden fazla da bir şey gelmiyordu. Asıl sıkıntısı da burada başlıyordu zaten.
Her şeyi bilip hiçbir şey yapamamak. Asıl mesele buydu işte. Biliyorsun derdi
ve çareyi ama elinden hiçbir şey gelemez olması inanılır gibi değil ve insanın
tüm enerjisini birden yok ediveriyor.
Kaç kez korkularıyla yüzleşmeye çalışmıştı Zafer, hatırlamakta güçlük çekiyor. Her türlü cesareti vardı ama işe yaramadıklarını görmek en kötüsüydü. Yapılamaz şeyler değildi sonuçta ancak olmuyordu işte, yapamıyordu hiçbir şey. Ancak kafasının içinde dolanıp duranları takip etmeye çalışmaya yetebiliyordu gücü oturduğu yerde, nefes almakta bile zorlandığını hissettiğinde kalbi sıkışmaya başlıyor ve kendisini adeta Azrail’in kollarına teslime hazırlanmakta tereddüt etmiyordu bir süre. Arkasından geçen sıkıntılı bir zaman sonrasında kendi acizliğine ve teslimiyetine kızıyor kendisine isyan ederek çırpınıp çıkmaya çalışıyordu girdaptan, kan ter içinde.
Artık Azrail’le tanış olmuşlardı,
uzaktan bakarken yanına kadar yaklaştığını hissediyor ve görüyordu Azrail’i
sanki. Korku duyulması gereken bir duruma aldırış etmiyor ve ayak diretiyordu
her şeye rağmen. Teslim olmayacaktı kendi gönlüyle. Alabilirse kendisi alacaktı
canını Azrail günü geldiğinde ama o günü kendisi belirlemiş olmayacaktı artık
Zafer, bu konuda kararını vermiş ve kararında duracaktı.
Kendini iyice tanımıştı artık,
korkusu belliydi kendine göre. Günyüzü kadar açıktı, “kötü haber” korkusu vardı
ve sevdiklerinden kötü haber alabileceği ihtimali Zafer’i çok korkutuyordu. Sevdiklerinin
yanında olamamasının getirdiği bir korkuydu bu durum. Yanında olsa tüm gücüyle
sevdiklerini kötülüklerden veya en azından çoğundan koruyabilirdi ancak
ulaşamaz durumdaydı sevdiklerine.
Bir tek sevdiği vardı aslında öyle birkaç da değildi asıl önem verdiği. Vardı elbette değer verdikleri ama onlar kendi başlarının çaresine bakabilecek durumdalardı ve yalnız da değillerdi. Hatta onları koruyup kollayabilecek yakınlarında kendilerini sevenler de vardı.
Onun korktuğu yalnız olan ve ne yaptığını, ne durumda olup,
olmadığını bilemediği sevdiği yavrusu vardı. İçindeki kanayan yarasıydı. Hiç de
kesilmedi kanaması ta o zamandan beridir. Son kez öpüp, kokladığı ve sarıldığı
andan itibaren açılan bir yaraydı ve sürekli kanayıp duruyordu. Öldürmüyordu
yara, sürekli kanamasına rağmen ama süründürüyordu. Bir türlü ayağa dikilemiyor
güçsüz düşmesinden dolayı ve her geçen an korkuları üst üste yığılarak
dağlardan büyük olmuşlardı içinde ve bir gün patlayacak olan vücudundan
dışarıya taşacak hale gelmişti sanki.
Ancak bir türlü de patlamıyordu vücudu, dayanıyordu inatla;
belki bir gün bana ihtiyaç duyar, yanında olmalıyım o zamanda diye.
Görsel: hg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.