Pazar, Nisan 30, 2017

Pazar Gözlemim-11-Yazma ve Yazarlık-Dülgerlik

Hissettiren odun

Kelime ve cümlelerle evlilik

                    Merhaba tekrar, sevgili Misafirler.
                Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde, pazar sabahı 03.41 idi. Dün uykusuz kalmıştım ve gündüz çarşıyı dolaşıp geldim biraz. Hava alabildiğince güzeldi ve ben üzerime aldığım ince süveterimi çıkarmak zorunda kaldım bir süre sonra ve kısa kollu tişörtle dolaştım caddede. Vücudum oldukça özlemiş güneş ışınlarını; bir rahatlık hissettim ve vücuduma kan yürüdüğünü çok net fark edebildim.
                Aslına bakılırsa çarşıya çıkarken kafamın içinde dolaşıp duran çok şeyler vardı. Blog yazılarımla ilgili, blog hakkında düşüncelerim, sayfayı görmek için bilgisayarı nasıl da heyecanla açtığımı, yorum gördüğümde ne hissettiğimi, takip veya izleyici sayısında artış, eksiliş olduğunda ne hissettiğimi düşünüyordum, çok çok farklı duygular sarıyordu zaman zaman beni.
                Blog sayfamda yazmaya başlayalı henüz altı ayını doldurmadı ama “Yazma, yazı” kelimeleri hakkında düşünmeye başladım biraz. Empati yaptım yazanlarla ilgili, yazmanın nasıl bir duygu olduğunu anlamaya çalıştım. Kendi deneyim ve içimdeki sesleri dinledim, gözlemledim epeyce.
                Bu arada hemen “Yazma ve yazarlık” ile ilgili birkaç cümle kurmak istiyorum basitçe. Sanırım düşündüklerimi anlatabilirler sizlere. Yazarlık ve yazmak çok farklı bir iş, bana göre tıpkı dülgerlik, marangozluk, gibi zanaatkarlık isteyen bir iş. Belki de dünya da kendisinden başka kişinin o işi yapamadığı tek iş yazarlık. Her şeyi kendin yapmak zorundasın. Yerine ikame yapabileceğin ve emanet edebileceğin bir kişi yok. “Gel bakalım benim yerime şu romana devam et de çabuk bitsin bu iş” diyebileceğin hiçbir kimse yok.  Dünya dolusu para yığsanız önüne sizin yerinize size sizin düşünce ve duygularınızı hissederek yazacak veya anlatacak kimseler yok. Elinize keserinizi, çekicinizi, dülgerinizi alacaksınız tek tek her harfi, her kelimeyi, her cümleyi, her paragrafı yontup, işleyip yapıştıracaksınız birbirine, dönüp dönüp tekrar tekrar bakacak; uzaktan, yakından bakacaksınız. “Şurası şurası olmamış” değiştireceksiniz. “Haydiii! Önceki anlamı değişti.” Sil baştan tekrar kelimeler, cümleler oluşturacaksınız. Geçip karşısına bir daha bakacaksınız. Olmadı dinleyeceksiniz konuşmalarını ve seslerini işiteceksiniz “Beni al buradan, bu komşuları sevmedim ben” diyecek bazı kelimeler. “Otur yerinde adam gibi, yoksa ben bilirim sana yapacağımı” diyemezsiniz.
                Kısaca yazma işi farklı bir iş. Harfleri, rakamları, kelimeleri, cümleleri konuşturuyorsunuz, onlara can katıyorsunuz. Yaratıyorsunuz yani. Yoktan var ediyorsunuz bazı duygu ve düşünceleri.  Hiç kimse sizin gibi düşünüp hissedemez ne kadar yakınınız olursa olsun ne kadar yakınınızda olursa olsun. İllaki o harf ve kelimeler sizi çağırır yanına “Otur da yaz adam gibi” derler. Kıramazsınız onları. Böylece sizin de iflah olmaz yolculuğunuz başlamış olur yavaş yavaş.  Yolculuk esnasında düşüp kalktığınız zamanlar da olur mutlaka. Yazmaktan rahatsızlık hissettiğiniz konular, yazarken aklınıza bir den geliveren -kelimelerin yaramazlığı- hoş veya nahoş duygular sizi rahatlatır veya rahatsız eder. Kızamazsınız harf ve kelimelere, cümlelere. Birden dökülmeye başlar size inat. Sanki dost veya düşmanınızmış gibi hareket etmeye başlarlar. Birlikte kavgalar ve dostluklar kurarsınız onlarla. Bir süre sonra kimin dost, kimin düşman olduğunu görmeye başlarsınız.
                Ve bir süre amansız savaşlar yaparsınız onlarla, sonra da farkına varmaya başlarsınız artık dost da düşman da kendiniz olduğunun. İçinizde ne kadar da çok hain veya dost barındırdığınızın farkına varmaya başladığınızda hiçbir zaman kendinizi yalnız hissetmeyecek, hissedemeyeceksiniz. Yatakta, hatta uykuda, sokakta, parkta her yerde sizinle birlikte ve sizin içinizde olan dost ve düşmanlarınız olacaktır artık. “Başınıza buldunuz mu belayı şimdi! Gelin de baş edin artık.”
                Yazarlık işinde rüşvet sökmez, tam tersine rüşvet vermek ister kelimeler size, daha iyi yerde oturabilmek için ve onların isteklerini yerine getirirsiniz çoğunlukla. Rüşvetlerini kabul etmiş olursunuz farkında olmadan ve iyi yerlere yerleşen kelimeler kendilerini daha güçlü hissederler ve avaz avaz bağırmaya başlarlar. O kadar gevezelik yaparlar, o kadar yüksek sesle bağırırlar ki kulakları tırmalar sonunda ve kendilerini duyururlar isteseniz de istemeseniz de. İster okur olun ister yazar; kelime ve cümleler esir almıştır artık sizi belli bir süre de olsa.  Bu yüzden siz ne derseniz deyin kelimeler bildiğini okur her zaman ve onların dediği olur. Eğer kendi dediğinizi yapmalarını veya söylemelerini isterseniz onlara iyi bakmanız lazım. Kara kaşlarına, kara gözlerine, al yanaklarına, kırmızı dudaklarına. Boylarına, poslarına, hele hele göğüs, bel ve kalça ölçülerine çok iyi bakmalısınız ki birileri diğerlerinin arasında sırıtmasın; yoksa göz zevkini bozar ve bir çuval inciri mahveder sonunda.
                Narin, alımlı, mağrur, anaç, aynı zamanda kendine güvenen kadın gibidir harfler, kelimeler ve cümleler. Doğururlar, emzirir besler büyütürler, anaçtırlar anlayacağınız. Bazen azarlar ama çoğunlukla da severler evlatlarını, eşlerini, dostlarını. Ara sıra komşularıyla ve sizlerle kavgaları olsa da uyumludurlar, akıllıdırlar, bir o kadar da mağrur ve kırılgandırlar; sakın kırmayın onları. Her derde devadır yerine göre. Eştir, kadim dosttur, dertdaştır, anlayışlıdır, sıcaktır sarar sarmalarlar sizi. “Oldu olacak evlensinler de bari😊.  Vallahi bence hiç de fena olmaz, kelimeler ve cümlelerle evlenen insanlar bence çok mutlu olurlar😊. Kuru, kupkuru bir odun ya da et yığınıyla evlenmektense, duyguları olan kelimeler ve cümlelerle evlenmek daha iyi olmaz mı sizce de😊? Kafayı mı kırmaya başladım ben yoksa kelimelerle?” 😊
3 kadın
Dülgerliğe hoş geldiniz; haydin bakalım tomruk yontmaya. Boş durmak yok. Sabahın alaca karanlığında kalkıp yol alacaksınız karda kışta. Elinize aldığınız şekilsiz oduna bir şekil verin bakalım. Odun odunluğundan çıksın. Örneğin hayalinizdeki kadın olsun, koca olsun; gemi olsun, gül olsun, güvercin olsun, zeytin dalı, incir dalı veya ne bileyim elma dalı; şöyle bol meyvelisinden, araba olsun son model, tam da hayalinizdeki gibi. Sınır yok hiçbir şeyde. İstediğiniz şeye dönüştürebilir can verebilirsiniz dünyanın odunlarına. Ağaçları kesiyorlar, hiç olmazsa siz canlandırın bari o ölü ağaçları, tomrukları, odunları. Süslesinler her yanı, en başta evlerinizi, baş uçlarınızı. Gönülleri süslesinler örneğin.
                Kolay gelsin, kolaysa da başınıza gelsin diyerek burada son vermek istiyorum bu yazımı da. Nereden nereye geldim yine. Hiç sevmiyorum bu durumu ama başladığım zaman da alıp sürüklüyor kelimeler beni, ne yapayım, elimden bir şey gelmiyor. Onların sürüklediği yöne doğru gidiyorum ben de şimdilik. Kavgaya tutuşmak niyetim yok çünkü onlarla. Barışçıyımdır, kavgayı sevmem.
                Hoşça ve sevgiyle kalın. 30-04-2017-0447 Halil Gönül
Görsel:Pixabay.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.