Cuma, Haziran 22, 2018

Seçim ve Düşündürdükleri

Seçim Meselesi

Seçim Meselesi

                Evet, başlıktan da anlaşılacağı üzere, konu “seçim”.
            Öncelikle bu “seçim” kelimesi çok şey çağrıştırıyor elbette kafalarda. Neler mi çağrıştırıyor? Örneğin: iş seçimi, eş seçimi, siyasi seçimler; belediye başkanlığı, milletvekilliği, artık bir de cumhurbaşkanlığı seçimi var, öyle ya Cumhur’a bir baş lazım. Demişler ya hani, “baş ol da ne başı olursan ol” diye. Ne yazık ki soğan başı olamayacak artık çünkü soğan seçim arenasından çok uzakta kaldı, böyle giderse tamamen uzaklaşacak.
            Sahi bu cumhurun başı yok muydu eskiden? Galiba sürü yoktu sanki şimdi sürü icat oldu ve sürüye de bir baş gerekli, işte o baş da çoban olacak.
            Ne tuhaf, bin bir türlü şey geliyor insanın aklına bu sefer. Bir sürü de saçmalık tabii ki.  Biliyor musunuz bu seçimin ilginçliği çok fazla. Kurt ile kuşun aynı kafese sokulmasından sonra ortaya çıkmaya başladı bu tuhaflık. Kurtla kuşun aynı kafese sokulması oldukça ilginçti zaten. Her ne amaçla olursa olsun zorlama ortadaydı ama ne kurt ne de kuş farkında değildi olacakların. Kurt dişlerinden şüphe etmedi kuş da kanatlarından.
            Bu seçim ise çok daha ilginç. Kurt yaşama derdine düşmüş kuşun kanatlarını yolduğu zamandan beri. Kuş ise zar zor kurtarmışken canını, tüylerinin yolunmasına çoktan razıydı zaten.
            Şekilde görüldüğü üzere kurt kendisini koruyacak sıcak ve kuytu bir köşe arayışına düşmüşken can çekiştiğinin farkında bile değil. Bu sefer kurt avcı tarafından kafeslenmiş haldedir ve kafesten kurtuluşu yoktur artık çünkü ağıyla birlikte kafestedir.
            Türkiye ise Atatürk’ten bu tarafa yanlış yönetenlerin ceremesini oldukça ağır çekmiş ve bu seçimde adeta tekrar kurtuluş savaşı edasındadır. Seçim Çanakkale savaşını andırmaktadır. Çanakkale savaşı kazanılırsa kurtuluş savaşı da kazanılacaktır. Geçmiş bunu göstermektedir.
            Geçmiş bütün iktidarların bilinçli yaptıkları teslimiyetçi ve kendi halkını, kendilerini seçenleri küçük gören yöneticilerin bıraktığı tortular artık nefes almayı zorlaştırmış ve boğazlarını aşıp ağızlarını kapatacak noktaya gelmiştir.
            Önümüzdeki günlerde büyük ihtimalle Çanakkale savaşı kazanılacaktır, durum bunu açıkça göstermektedir ancak iş kurtuluştadır. Atatürk Çanakkale savaşını kazanmış olmasına rağmen ne yazık ki kurtulamaya ömrü yetmemiştir ama kısacık sürede yaptıkları ve öğretmeye, anlatmaya çalıştıkları daha yeni yeni çok azı anlaşılmaya başlamıştır yaşanılarak.
            Atatürk kurtuluş savaşının arkasından asıl kazanılması gereken halkın eğitilmesi savaşı olduğunu çok iyi bilmesinden dolayı eğitime ağırlık vermiş elinden geldiği kadarıyla, aynı zamanda da ekonomi, alanında da çok önemli çalışmalar yapmış ve her alanda sıfırdan sayılabilen adımlar atmıştır. İşte bu adımlardır ki genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne o kadar kötü yönetilmesine rağmen neredeyse 80 yıl dayanma gücü sağlamıştır yoksa çoktan toza dumana karışması içten değildir.
            Şimdi yine Atatürk’ün gücüne sığınılmıştır mecburen. Çünkü henüz başka bir felsefe yaratılamamıştır onun ortaya koyduklarından başka. Mevcut durumda hala 100 sene önceki kafa yapısı hâkimdir toplumun belli kesiminde. Küçümsemek için söylemiyorum tam tersine bu durum küçümsenecekse eğer yöneticileri küçümsemek daha doğru olur bence. Neden mi?
            Çünkü bu zamana kadar yönetenler ne Atatürk’ü anlayabilmişler ne anlamak için çalışmışlar anlaşılan. Ben eminim bilinçli bir tercih yaptıklarından. O tercih de kesinlikle Atatürk’ün tercihlerinin tersine olan tercihlerdir. Çünkü bu genç cumhuriyet devletinin bağımsızlığını isteyip savunmamışlardır. Daima mandacılığı savunmuşlardır bilerek. Onlara daha kolay gelmiştir bu seçim.
            Bence asıl mesele bu seçimlerin kazanılması değil, asıl bu seçim kazanıldıktan sonraki adımlardır, asıl kazanılması gereken vatandaşın eğitilmesi savaşıdır. Seçimlerde ise bu durum ikinci planda kalmaktadır.
            Atatürk’ün ömrünün yetmediği asıl savaşı kazanmak, eğitim konusu asıl temel sorundur. Ne istediğini bilmeyen bir insan hiçbir şeyi seçemez ancak oy kullanır. Oy kullanmaksa vatan kurtarmaz, kurtuluş savaşını kazandırmaz. Asıl kurtuluş savaşı eğitimdir. Vatandaşın eğitilmesidir.
            Zamanımızda göründüğü kadar basit ve kolay değildir vatandaşın eğitimi. Bu kadar hızlı ilerleyen bir çağda, sürekli değişen bilgi çağında eğitim bunları anlayabilecek duruma gelmektir. Eğer halkı eğitemezse bir devlet, ayakta kalması bir gün mutlaka tehlikeye düşecektir hatta daha da ileriye giderek kaybolmaya mahkûm olacaktır. Çünkü seçmesini bilemeyecektir.
            Eğitim seviyesinin yükselmesi okuma yazma kurslarıyla ilkokul diploması vermekle oranı yükseltmek bu insanları da bu memleketi de kurtaramayacaktır. Bu nedenle okuryazarlık kurslarından öte daha ciddi bir eğitim sistemi şarttır.
            Dikkatinizi çekmişse eğer geçmiş yıllarda. Eskilerin ilkokul üçten terkleri bile zamanımızın lise mezunlarına neredeyse eşdeğerdir. Artık onlar da yaşamadığına göre bundan sonra hakikaten eğitilmiş bir toplum yaratmak çok önemli bir çaba olmalıdır. Bence bütün sorunlardan önde gelmektedir.
            Üç beş sene açlığa, kıtlığa dayanabiliriz ancak uzun süreli cehalete dayanma imkânı yoktur artık. Gelecek zamanlar bu durumu çok açık ortaya koyacaktır. Mevcut halde de oldukça fazladır zaten örnekler. Özellikle Müslüman ülkelerin cahil kalması ve Ortadoğu bu durumun çok bariz örneğidir. 22.06.18- Halil Gönül
             
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.