Her zamanki gibi şamata vardı masada. En az on kişiydik ama devamlı artıp eksiliyordu. Cafer ile Cengiz’in yalan yarışı vardı bu gün yine. Başkaları da katılmak isterdi ama balonları hemen sönerdi. Cafer ve Cengiz iğne batırırdı onların balonlarına.
Cafer: “eskiden her taraf ormanmış. Sincaplar
taa Kars’tan çıkıp Edirne’ye kadar ağaçlar üzerinden zıplaya zıplaya gelirlermiş. Dedemin
dedesi bile şahit olmuş.”
Cengiz: “he valla, dedemin dedesi de söylerdi. Eskiden dedemin dedesi celeplik yaparmış. Uzun bir süre yapmış yani. Sonradan kasaplığa dönmüş gerçi. Memleketin her yanını dolaştığından hayvan aramak için, memleketin neresinde doğru dürüst yol var iz var bilirmiş. Bilinmedik bir yere gidecek olan olursa gelir ona sorarmış. Yol, iz tarif edermiş onlara sağ salim gidip gelsinler diye…”
Cafer: “Sadede gel Cengiz.”
Cengiz: “ne oldu, canın mı sıkıldı
yoksa yenge mi bekliyor evde. Haa anladım, siyasete gideceksen sen akıl
toplayacaksın biraz. Sende kıt ya.”
Cafer: “canımı sıkma Cengiz. Siyaseti
miyaseti de karıştırma şimdi. Zamanı değil. Yeri hiç değil. Benim aklıma
gelince, beniki bana yeter sen kendine bak. Hem ben bıraktım o işleri. Bilenler
bilir. Ben kendi aklımı kullanıyorum artık. Sen gibi taşıma suyla değirmen
döndürmüyorum annayacağın…”
Herkes şaşkın şaşkın bir Cafer’e bir
Cengiz’e bakıyorlardı. Bazıları da kavga çıkar diye beklenti içindeydiler. Körüklemeye
çalışıyorlardı.
“değiştirme konuyu değiştirme,
unuttuysan mertçe çekil. Çamur atmaya uğraşma…” diye bağırdı arkalardan birisi.
Kahvenin bahçesinde oturan herkes kafasını çevirdi o yana.
Kahveci çayları dağıtmaya başladı hemen.
Kalabalık dağılmadan üç bilemedin beş parti yaptı mı günü kurtardı demektir
çünkü.
Cengiz: “kusura bakmayın, geliyorum
asıl konuya. Damarına basmak istedim sadece. Taktik meselesi, anlarsınız ya. Evet,
nerede kalmıştııık, yol tarifi diyordum…”
“evet evet.”
“Oradaydın..”
“hadi bee, işi gücü var insanların…”
İnsanlar kızgınlıklarını belirtince dozun kaçtığını anlayıp
toparlamayı düşündü Cengiz.
Cengiz: ”yaz aylardan birinde Kars’taymış dedemin dedesi. O sene
kurak geçiyormuş. Yağışlar yeterince yağmadığından dolayı ot mot olmamış doğru
dürüst ne yaylalarda ne ovalarda. Hayvanlar da beslenemediği için bir deri bir
kemikmiş. Alsa bir türlü almasa bir türlü hayvanları. Ayakta zor duran
hayvanları getirinceye kadar yarısı belki de hepsi telef olacağından
korkuyormuş. Dolaşmış dört yanı ama her yer aynıymış…”
“ee. Ne yapmış,
almamış mı?” diye birkaç kişi bir ağızdan sordu.
Cengiz: “dedemin dedesi düşünmüş taşınmış, aklına bir fikir
gelmiş. En temiz, az eğimli, düze yakın yol bulursa ormanlık yerlerden, serin olur,
hayvanlar hem yayılır hem de yol alır diye karar vermiş. Bunu bilmenin bir yolu
var diyerek Edirne’deki asker arkadaşına mektup yazmış. Dedemin dedesi kadı
torunuymuş. Yazısı falan varmış yani…”
“ne yazmış?”
“Edirne’de ne işi varmış dedenin dedesinin?”
Cengiz, etraftan gelen sorulara kestirmeden cevaplar vererek
asıl konuya döndü: “daha önceden bildiği bir durumu test etmek istemiş. İki yumurta,
ejderha yumurtası bulmuş ve yumurtaları birer gün arayla yuvarlamış iki ayrı
yoldan. Bu yollar Edirne’den çıkarmış. Hayvanları da Edirne’de zengin kasaplara
satmakmış kafasındaki.”
“hadi be, nasıl olacakmış o iş.”
“sabret biraz anlarsın. Beş aylık mısın sen?”
Cengiz: ”arkadaşlarına yazdığı mektupta ‘ejderha
yumurtalarından birisi Edirne’de görüldüğünü duyarsan bana acele tel çek’
yazmış. Ben deyem iki siz deyin beş ay sonra cevap gelmiş birinden dedemin
dedesine. ‘yumurtaların ikisi de hökümet binasının önündeler’ diye yazıyormuş
gelen telde. Dedemin dedesi durur mu hiç. Topladığı gibi sürüsünü düşmüş yola. Islık
çala çala ta Kars’tan Edirne’ye serin serin yata kalka gelmiş. O sene zengin
olmuş. Dönüşte tomofille dönmüş memlekete.” 23.03.2021
:))
YanıtlaSilböyle arkadaşlar ortamın neşesidir:)) ellerinize sağlık ikinci yalanı merak ettim kendimi yazının sonunda buldum. tebrik ederim
Sanat penceresinden, teşekkür ederim. evet hareketlendiriyorlar ortamı bir anda. :)
Sil