Cumartesi, Aralık 15, 2018

Tren Kaçtı mı?-3

Siyahlı Kadın

                Nereden aklıma düştüyse uzak bir mahallede oturan eski bir arkadaşı  görmek istedi canım. Memuriyet arkadaşımdır kendisi, çok ortak maceralarımız olmuştur kendisiyle. Geçmişin acı hatıralarını anarız sıklıkla bir araya geldikçe de güleriz kahkahalarla. Ölümlerden döndüğümüz korkulu zamanlar bile komedi olur her zaman.

                  Bir değildi ki ölüme yaklaştığımız zamanlar ve olaylar. Doğuda çalışırken, çocukların kavgasından sonra sülalecek cephe savaşının tam ortasında kalışımız, sürünerek yerlerde kurşunların altında ufacık taşları kendimize siper ettiğimiz olayı mı desem,  yoksa şantiyeye yeni gelen sıfır  reno ile dimdik yamaca sürüp yuvarlanmaya ramak kalmışken karşıdaki mahalleden görenlerin koşturup gelip arabayı kucaklayarak aşağı düzlüğe indirdiğimizi mi?  Hele o gecenin birinde ıssız yolda arkadan takip eden bir araba vardı bir seferinde, benim benzin bitmeye yakın olduğu için en yakın petrole ulaşmak için 120 yapıp sonra da boşa alarak yol aldığım olay… Daha neler neler!
            Baktım trenin gelmesine epeyce var daha, bir yer bulup oturdum. Elimdeki Pazar çantasının içinde bir kitap, uzak gözlüğüm ve bir de tükenmez mavi kalem vardı. Ayıp olacağını düşündüm Pazar çantasını açıkta taşımayı. Üzerimdeki kıyafete uymuyordu, kıyafetime göre daha kelli felli, okumuş yazmış medeni bir adama benziyordum. Pazar çantasıyla görenler köylü sanacaktı beni. Ne de olsa alınganım biraz. Medeni görünmeye karar verdim lacivert takımımla. Kalemi iç cebime taktım, uzak gözlüğümü de diğer yan cebime koydum, yakın gözlüğüm boynumda asılıydı çünkü. Kitabı da elime alarak Pazar çantasını dürüp bıktım ve katlayıp avucuma sıkıştırdım.
            Tren sesini duydum, nasılsa hemen kalkmazdı, istifimi bozmadan inenlerin bitmesini bekledim.  İnenler inince yavaşça kalktım, trenle aramda yirmi metreye yakın bir mesafe var. Tam da kapının önünde biriken beş on kişilik bir kalabalık var, kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlar ayaküstü.
            Kapıya yakın bir kadın; siyah elbiseli, "V" yaka tişörtü var siyah ceketinin altında. Kumral, siyah saçlı, otuz beş, kırk yaşlarında görünüyor, simsiyah gözleriyle ifadesiz bir suratla öylece bekliyor önündekilerin ilerlemesi için. Bir anda göz göze geldik aradakilerin üzerinden. Ben de geçmekte zorlanıyorum ayaküstü sohbet edenleri ama acele ederek yarıp ilerledim aralarından fakat kadına gelince dayanıp kaldım, ne sağdan, ne de soldan geçerek ilerleyebiliyorum. Bir taraftan da kadına bakıyor adeta yardım bekliyordum kapının önünden çekilmesi için. Olmadı, çekilmedi, nöbetçi gibi, hareketsiz durdu öylece ifadesiz gözlerle bana bakarak. Adeta cansızdı, vitrin mankenleri gibi.

Devam edecek...

Başlangıca Dön...

Görsel: Google Görseller

8 yorum:

  1. Devamını bekliyorum heyecanla. Bloğunuzu yeni keşfettim ve çok sevdim,zaman buldukça okuyacağım.

    YanıtlaSil
  2. Ye kürküm ye demişler...Ama ben de çok rastlıyorum İFADESİZ bakışlara bence bu ya çağ hastalığı ya da içte yaşanan sorun yumağı mı?Yoksa umarsamazlık mı.Valla teşhis koyamadım ben..Ama trenlerde metrolarda hep üzgün yüzler görüyorum donuk ve mat yüzler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk büroyu açtığım zaman bir gün arkadaşlarla balkonda kahve içerken dikkatimi çekmeye başlamıştı aşağıdaki kalabalık haldeki insanların durumu. sonraki zamanlarda sürekli gözlemlemeye başladığımda -90'lı yıllardı- o yıllarda da çok suratı asık insan vardı.

      Sil
  3. Siz biraz hipnotize olmuş gibisiniz. Kadın kim bilir size kimi hatırlattı? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakın burada hak verdim size; göresiye hipnotize olmuş gibiydim adeta ama düşündükçe de bir anlam veremedim.Kimseyi de hatırlatmıyor kaç günlerdir düşünüyorum durmadan. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.