Cumartesi, Kasım 25, 2023

Hasip ile Hasibe'nin aşkı

"Bulutların yası"

Hasip ile Hasibe

Ana Hasibe’yi iste

            Hasip kavgalı bu aralar anasıyla. Yaşı on beşini doldurmadan tutturdu anasına “bana Hasibe’yi isteyin” diye. Anası savaş görmüş kadın, bilmez mi yalnızlığın ne demek olduğunu hele bir de kadın başınaysan, bir orduya bedel olman lazım. Şimdi nerde o kadınlar.

            Kara kuru oğlunun kalbini de kırmak istemeyen ana alttan alıyor her dediğinde. Oğlunun askerliğini yapıp gelmesinin doğru olacağını düşündüğü için oğlunun ısrarlarına kulak asmıyormuş gibi davranıyor. Oğlan babasına söylemeye cesaret edemiyor çünkü babası “olmaaaz” diye kestirip attı mı tamam demektir. Bir daha ağzını açamaz o konuda. Ama anasını razı ederse babasını da anasının razı edeceğini biliyor.

dur_hasip

  Hasip anasından umudunu kesmeye başladığı için Hasibe’yi isteme konusunu açmaya cesaret edemez oldu. Bir an önce askerliğini yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Askerlikten yırtmanın bir yolunu da düşündü ama toplum dışlardı. Değil Hasibe’yi almak adını bile anamazdı o zaman.

İyi fikir değildi çürüğe çıkmak. Anında çark etti çürüğe çıkma fikrinden. Topal hasan ayağını sakatladı da ne oldu sanki. Yırttı askerliği ama olan kendine oldu. Saçma parçalamış kaval kemiğini, koltuk değneğiyle geziyor. “Olmaz olmaz” dedi. Sesini duyan var mı diye etrafına bakındı. Deliye çıkarıverirlerdi adını, kendi kendine konuşuyor diye.

            En iyisi yaşını büyütmekti. Araştırdı, şehirdeki askerlik şubesine gitti sordu, “nasıl askere erken gidebilirim” diye. Yaş büyütmeyi tavsiye ettiler, yol yordam gösterdiler. Zayıf ve sıska olduğu için işinin biraz zor göründüğünü söylediklerinde üzüldü. Bu iş de sarpa saracak diye umutsuzlandı. Başka bir şey gelmiyordu aklına.

"durum bu"
Şansını denemek istiyordu. Yaşı on sekizden küçük olduğundan velisiyle gelmesi gerektiğini söylediklerinde bir an vazgeçmeyi geçirdi aklından. Kasabaya döndü.


Arabadan inip eve giderken büyük amcası gördü. Yetişti arkasından, ensesine şaplak patlattı, yakaladı ensesinden. Aynı anda geçen Java motosikletin egzozu da patladı. Planlanmış gibi aynı anda oldu şaplakla egzoz patlaması. Yerinde hopladı Hasip “an nam!” diye bağırdı.

-Korkma len, patlangeç o –arada bir patladığı için patlangeç koydu millet Java motorun lakabını- patlattı yine, dedi gülerek.

-aman amca yaa, ödümü patlattın. Hızlı vurdun, canım yandı.

-Hele söyle bakayım, derdin nedir senin, çok dalgınsın? Direğe toslayacaktın yanına gelip yakalamasam ensenden. Aha bak burnunun dibinde direk…

Önce söylemek istemedi derdini Hasip. Beş on adım yürüdüler sessizce. Kahveye yaklaştıklarında kolundan tutup yakındaki masaya doğru sürükledi amcası. Direnmedi Hasip, oturdular. İki çay söyledi amcası

"işte kapı"

Hasip’in derdi

-Oğlum sayılırsın velet. Söyle bakayım derdini şimdi. Seni ilk defa böyle görüyorum. Önemli bir derdin var senin. Söylemeden buradan kalkmak yok, anladın mı? Söyle ki ne yaparız, ne yapamayız anlayalım.

Hasip, amcasının gözlerinin içine baktı bir umutla. Amcası samimiydi. Şakaları çoktur, eşşek şakası da yapar ama bu hali samimi görünüyordu. Başka çaresi mi vardı sanki. Anası duysa göğü yere indirir, masraf olacak diye aklı gider. Nereden bulurlar masraflar için parayı. Gereksiz saydıkları için masraf etmeyi düşünmezler.

-Amca derdim büyük anladığın gibi. Ben Habibe’ye vurgunum okuldan beri. Anama dedim iste diye anam kulak asmıyor. Israr ettim olmadı. “Askerliğini yap gel” diyor. Askerliğe beş sene var daha. Kızın yaşı da on beş. Bekler mi, o beklese ailesi bekletmez. Varlıklı biri isteyince iyi nasip diye verirler kızı. Amca ne yapacağım ben sen söyle, ne yapayım?

-Önce sakin olacaksın. Akıllı olacaksın. Anan akıllı kadındır. Öyle başka kadınlara benzemez. Orduya bedeldir alimallah. Ne çetinliklerini bilirim baban askerdeyken. Az mı kafa kırmadı. Onun için anana saygısızlık etmek istemem. Bir bildiği, düşündüğü vardır mutlaka bana çok faydası dokundu zamanında, iyiliklerini unutamam.

-ne yapacağız o zaman amca?

-Kızla konuşuyor musun? O ne diyor?

-Konuştum. ‘Sen ne dersen benim kabulümdür, kaçalım de kaçarım’ diyor.

-Olmaz, kaçmak olmaz. Daha oraya gelmemiş işler. Kaçarsan ipler kopar ailesiyle. Jandarma yakalayıp ailesine teslim eder, kızın yaşı küçük diye seni de hapse atarlar.

-Eeee?

-Yaşını büyütelim.

 Gözleri açıldı birden, yüzü güldü Hasip’in:

 -ben de aynısını düşündüm amca. Oradan geliyordum. Zayıf ve sıska olduğum için biraz zormuş. Anam masraf işlerine de yanaşmaz. Zar zor geçiniyoruz zaten…

-Eeee, hele iyice anlat bakalım şu işi. Masrafı dert etme, ben karşılarım kaç olursa. Ananı da razı ederim…

-Sahi mi diyorsun amca, beni kandırmıyorsun değil mi, kandırıyorsan bir daha hiç konuşmam vallahi billahi?

-Yok, oğlum yok, hiç kandırdım mı ben seni. Şakaları saymayacaksın tabii.

 Mahkemeye müracaat etti yaşının büyütülmesi için. Anası, babası hatta komşu ya da akrabalarından şahit de bulurdu, ölen kardeşinin cüzdanının kullanıldığını söylerlerdi.

            Yaş büyütme müracaatından anasının haberi var mıydı acaba. Öğrendiyse kimden öğrenmiş olabilirdi, merak etmiyor değildi Hasip.

            -Hasip oğlum, baban kahveye gittiğinde gel seninle konuşalım, tamam mı?

"işte sapı"

Sarı uçlu sigara.

Hasip, merak etti anasının ne konuşacağını. Önemli olmalı. Hep aynısını yapar çünkü. Önce Ana-oğul konuşup halletmeye çalışırlar aralarındaki meseleleri. Bir yolunu bulamazlarsa o zaman iş babasına havale edilir. Babası işin içinden çıkamazsa en fazla iki tokat, iki okkalı tekmeyle çözüverir. Son sözü de, “siktir git, gözüm görmesin seni…” olur. Tercümesi: iki gün görünme ortalıkta demektir.

Hasip, anasıyla konuşmayı ilk mahkemeye kadar uzatmaya karar verir. Alacağı sonuca göre anasıyla konuşmayı düşünür. Aklı sıra olumlu sonuçla anasının gönlünü daha kolay alacaktır ve razı olacaktır Hasibe’yi istemeye.

Hasip ve amcasını birlikte adliyeye girerken görür eski komşuları –Hasip çocuktur-Fehmi. Kendisinin de duruşması vardır. Saatine bakar, duruşmasına daha vardır epeyce. Takip eder onları görünmeden. Öğrenir.

Fehmi, kasaba arabalarının kalktığı durağa gelir. Kendisini tanıyan kimse var mı diye kolaçan eder. Olmadığından emin olunca, sarı uçlu samsun sigarasını çıkarır cebinden. Havası binbeşyüzdür. Havalı havalı parmağına vurur paketi, içinden birkaç sigara kafasını çıkarsın dışarıya diye. Özellikle yapar ki arabanın kalkmasını bekleyen yolcuların dikkati çekilsin. Başarılı olur. Gözler kendisindedir. Kolay mı ucu sarı Samsun bulmak. Hele bir de uzun oldu mu senden havalısı zor bulunur. Öyle herkes içemez bu sigaraları. Almanlara gönderilen eksportlardan yakalarsan var ya içme de yanında yat. Sırf cebinde taşı havası yeter. Sınıf atlatır. Alman içtiğine göre bir bildiği vardır, herhalde.

"iki oda"

Kendisine bakan gözlere işaret eder sigarayı. Kendisi bir tane yakar, başını kaldırıp dumanını üfler ince ince havaya. Gelenlere birer tane ikram eder. Al işte ne de kolay oldu avlamak. İstediği gibi laf sokardı artık. Hedefi bulacağından emin olmalıydı ancak. Hasip ve amcasının resmini çizdiriyormuş gibi anlattı yarım saatte. Tanıyan çıktı içlerinden iki kişi. Bütün anlattıklarını sohbet havasında anlattı ballandıra ballandıra. Kız kaçırasıymış çocuk. O yüzden mahkemeye düşmüş. Kızın yaşı da küçükmüş, kesin hapis olurmuş mahkemenin sonunda.

Hasip eve gelmeden haber çabuk yayılır mahallede, Hasip içeriye düşmüş diye. Anası da babası da duyar haberleri. Telaşlanırlar. Kardeşleri gelir eve. Yas vardır adeta. Gözler soru sorar ama cevapsızdır sorular. Anası Hasibe ‘nin evde olduğunu öğrenir. Herkesi susturur. –olay yetmişli yıllarda geçer. Yetmişli yıllarda cep telefonu yoktur henüz, sabit telefon bile yıllarca sıra bekleyerek alınıyor.

“Akşam olsun hele, gelmezse yarın bakarız bi çaresine. Gelirse anlarız durumu enine boyuna. Şimdi herkes evine gidip işine gücüne baksın” diye çıkıştı ana kızlarına. 

Görsel: hg

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.