Ana Hasibe’yi iste
Hasip kavgalı bu aralar anasıyla. Yaşı on beşini doldurmadan tutturdu anasına “bana Hasibe’yi isteyin” diye. Anası savaş görmüş kadın, bilmez mi yalnızlığın ne demek olduğunu hele bir de kadın başınaysan, bir orduya bedel olman lazım. Şimdi nerde o kadınlar.
Kara kuru oğlunun kalbini de kırmak istemeyen ana alttan alıyor her dediğinde. Oğlunun askerliğini yapıp gelmesinin doğru olacağını düşündüğü için oğlunun ısrarlarına kulak asmıyormuş gibi davranıyor. Oğlan babasına söylemeye cesaret edemiyor çünkü babası “olmaaaz” diye kestirip attı mı tamam demektir. Bir daha ağzını açamaz o konuda. Ama anasını razı ederse babasını da anasının razı edeceğini biliyor.
Hasip anasından umudunu kesmeye başladığı için Hasibe’yi isteme konusunu açmaya cesaret edemez oldu. Bir an önce askerliğini yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Askerlikten yırtmanın bir yolunu da düşündü ama toplum dışlardı. Değil Hasibe’yi almak adını bile anamazdı o zaman.
İyi fikir değildi çürüğe çıkmak. Anında çark etti çürüğe
çıkma fikrinden. Topal hasan ayağını sakatladı da ne oldu sanki. Yırttı
askerliği ama olan kendine oldu. Saçma parçalamış kaval kemiğini, koltuk
değneğiyle geziyor. “Olmaz olmaz” dedi. Sesini duyan var mı diye etrafına bakındı.
Deliye çıkarıverirlerdi adını, kendi kendine konuşuyor diye.
En iyisi yaşını büyütmekti.
Araştırdı, şehirdeki askerlik şubesine gitti sordu, “nasıl askere erken gidebilirim”
diye. Yaş büyütmeyi tavsiye ettiler, yol yordam gösterdiler. Zayıf ve sıska
olduğu için işinin biraz zor göründüğünü söylediklerinde üzüldü. Bu iş de sarpa
saracak diye umutsuzlandı. Başka bir şey gelmiyordu aklına.
Şansını denemek istiyordu. Yaşı on sekizden küçük olduğundan velisiyle gelmesi gerektiğini söylediklerinde bir an vazgeçmeyi geçirdi aklından. Kasabaya döndü.
Arabadan inip eve giderken büyük amcası gördü. Yetişti
arkasından, ensesine şaplak patlattı, yakaladı ensesinden. Aynı anda geçen Java
motosikletin egzozu da patladı. Planlanmış gibi aynı anda oldu şaplakla egzoz
patlaması. Yerinde hopladı Hasip “an nam!” diye bağırdı.
-Korkma len, patlangeç o –arada bir patladığı için patlangeç
koydu millet Java motorun lakabını- patlattı yine, dedi gülerek.
-aman amca yaa, ödümü patlattın. Hızlı vurdun, canım yandı.
-Hele söyle bakayım, derdin nedir senin, çok dalgınsın?
Direğe toslayacaktın yanına gelip yakalamasam ensenden. Aha bak burnunun
dibinde direk…
Önce söylemek istemedi derdini Hasip. Beş on adım yürüdüler sessizce. Kahveye yaklaştıklarında kolundan tutup yakındaki masaya doğru sürükledi amcası. Direnmedi Hasip, oturdular. İki çay söyledi amcası
Hasip’in derdi
-Oğlum sayılırsın velet. Söyle bakayım derdini şimdi. Seni
ilk defa böyle görüyorum. Önemli bir derdin var senin. Söylemeden buradan
kalkmak yok, anladın mı? Söyle ki ne yaparız, ne yapamayız anlayalım.
Hasip, amcasının gözlerinin içine baktı bir umutla. Amcası
samimiydi. Şakaları çoktur, eşşek şakası da yapar ama bu hali samimi
görünüyordu. Başka çaresi mi vardı sanki. Anası duysa göğü yere indirir, masraf
olacak diye aklı gider. Nereden bulurlar masraflar için parayı. Gereksiz
saydıkları için masraf etmeyi düşünmezler.
-Amca derdim büyük anladığın gibi. Ben Habibe’ye vurgunum
okuldan beri. Anama dedim iste diye anam kulak asmıyor. Israr ettim olmadı.
“Askerliğini yap gel” diyor. Askerliğe beş sene var daha. Kızın yaşı da on beş.
Bekler mi, o beklese ailesi bekletmez. Varlıklı biri isteyince iyi nasip diye
verirler kızı. Amca ne yapacağım ben sen söyle, ne yapayım?
-Önce sakin olacaksın. Akıllı olacaksın. Anan akıllı
kadındır. Öyle başka kadınlara benzemez. Orduya bedeldir alimallah. Ne
çetinliklerini bilirim baban askerdeyken. Az mı kafa kırmadı. Onun için anana
saygısızlık etmek istemem. Bir bildiği, düşündüğü vardır mutlaka bana çok
faydası dokundu zamanında, iyiliklerini unutamam.
-ne yapacağız o zaman amca?
-Kızla konuşuyor musun? O ne diyor?
-Konuştum. ‘Sen ne dersen benim kabulümdür, kaçalım de
kaçarım’ diyor.
-Olmaz, kaçmak olmaz. Daha oraya gelmemiş işler. Kaçarsan
ipler kopar ailesiyle. Jandarma yakalayıp ailesine teslim eder, kızın yaşı
küçük diye seni de hapse atarlar.
-Eeee?
-Yaşını büyütelim.
Gözleri açıldı birden,
yüzü güldü Hasip’in:
-ben de aynısını
düşündüm amca. Oradan geliyordum. Zayıf ve sıska olduğum için biraz zormuş.
Anam masraf işlerine de yanaşmaz. Zar zor geçiniyoruz zaten…
-Eeee, hele iyice anlat bakalım şu işi. Masrafı dert etme,
ben karşılarım kaç olursa. Ananı da razı ederim…
-Sahi mi diyorsun amca, beni kandırmıyorsun değil mi,
kandırıyorsan bir daha hiç konuşmam vallahi billahi?
-Yok, oğlum yok, hiç kandırdım mı ben seni. Şakaları
saymayacaksın tabii.
Mahkemeye müracaat
etti yaşının büyütülmesi için. Anası, babası hatta komşu ya da akrabalarından
şahit de bulurdu, ölen kardeşinin cüzdanının kullanıldığını söylerlerdi.
Yaş büyütme müracaatından anasının
haberi var mıydı acaba. Öğrendiyse kimden öğrenmiş olabilirdi, merak etmiyor
değildi Hasip.
-Hasip oğlum, baban kahveye
gittiğinde gel seninle konuşalım, tamam mı?
Sarı uçlu sigara.
Hasip, merak etti anasının ne konuşacağını. Önemli olmalı.
Hep aynısını yapar çünkü. Önce Ana-oğul konuşup halletmeye çalışırlar
aralarındaki meseleleri. Bir yolunu bulamazlarsa o zaman iş babasına havale
edilir. Babası işin içinden çıkamazsa en fazla iki tokat, iki okkalı tekmeyle
çözüverir. Son sözü de, “siktir git, gözüm görmesin seni…” olur. Tercümesi: iki
gün görünme ortalıkta demektir.
Hasip, anasıyla konuşmayı ilk mahkemeye kadar uzatmaya karar
verir. Alacağı sonuca göre anasıyla konuşmayı düşünür. Aklı sıra olumlu sonuçla
anasının gönlünü daha kolay alacaktır ve razı olacaktır Hasibe’yi istemeye.
Hasip ve amcasını birlikte adliyeye girerken görür eski
komşuları –Hasip çocuktur-Fehmi. Kendisinin de duruşması vardır. Saatine bakar,
duruşmasına daha vardır epeyce. Takip eder onları görünmeden. Öğrenir.
Fehmi, kasaba arabalarının kalktığı durağa gelir. Kendisini
tanıyan kimse var mı diye kolaçan eder. Olmadığından emin olunca, sarı uçlu
samsun sigarasını çıkarır cebinden. Havası binbeşyüzdür. Havalı havalı
parmağına vurur paketi, içinden birkaç sigara kafasını çıkarsın dışarıya diye.
Özellikle yapar ki arabanın kalkmasını bekleyen yolcuların dikkati çekilsin.
Başarılı olur. Gözler kendisindedir. Kolay mı ucu sarı Samsun bulmak. Hele bir
de uzun oldu mu senden havalısı zor bulunur. Öyle herkes içemez bu sigaraları.
Almanlara gönderilen eksportlardan yakalarsan var ya içme de yanında yat. Sırf
cebinde taşı havası yeter. Sınıf atlatır. Alman içtiğine göre bir bildiği
vardır, herhalde.
Kendisine bakan gözlere işaret eder sigarayı. Kendisi bir tane yakar, başını kaldırıp dumanını üfler ince ince havaya. Gelenlere birer tane ikram eder. Al işte ne de kolay oldu avlamak. İstediği gibi laf sokardı artık. Hedefi bulacağından emin olmalıydı ancak. Hasip ve amcasının resmini çizdiriyormuş gibi anlattı yarım saatte. Tanıyan çıktı içlerinden iki kişi. Bütün anlattıklarını sohbet havasında anlattı ballandıra ballandıra. Kız kaçırasıymış çocuk. O yüzden mahkemeye düşmüş. Kızın yaşı da küçükmüş, kesin hapis olurmuş mahkemenin sonunda.
Hasip eve gelmeden haber çabuk yayılır mahallede, Hasip
içeriye düşmüş diye. Anası da babası da duyar haberleri. Telaşlanırlar.
Kardeşleri gelir eve. Yas vardır adeta. Gözler soru sorar ama cevapsızdır
sorular. Anası Hasibe ‘nin evde olduğunu öğrenir. Herkesi susturur. –olay
yetmişli yıllarda geçer. Yetmişli yıllarda cep telefonu yoktur henüz, sabit
telefon bile yıllarca sıra bekleyerek alınıyor.
“Akşam olsun hele, gelmezse yarın bakarız bi çaresine. Gelirse
anlarız durumu enine boyuna. Şimdi herkes evine gidip işine gücüne baksın” diye
çıkıştı ana kızlarına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.