Cumartesi, Nisan 08, 2017

Gitmek mi zor, kalmak mı? Onu, gel de sen; bana sor!

enZorKarar

Zor Karar

         Hafif siyah sakallı, esmer, uzun boylu delikanlı oturdu karşımdaki koltuğa “Merhabalar” diyerek. Bir arkadaş ziyaretindeydim o anda ve arkadaşla sohbet ediyorduk ileriden, geriden, işlerinden.
                Beş yıl civarında olmuş İnşaat mühendisi olalı ve küçük çaplı işlerde tecrübe edinmeye çalışıyormuş. Arkadaş bizi tanıştırırken beni biraz fazlaca abartarak tanıttı “Üstat” falan diyerek. Ben gülümseyerek izledim durumu. Bu arada meslektaşımın gözleri bana kaydı ve sıcak bir gülümsemeyle bakmaya başladı bana.
                Tanıtım faslı bittikten sonra meslektaşımla havadan sudan, bazen ağıra kaçan birkaç dalıp çıkmadan sonra yaşam ve karara vermekle ilgili bir konu açıldı. Daha doğrusu benim “İlk hissedilenler genellikle yaşamda doğru çıkar” ifadem üzerine açıldı konu.

         “Ben uzun süredir bir kararsızlık yaşıyorum ve bir türlü karar veremiyorum” dedi. Karar veremediği konu ise özele kaçan bir durumdu. Yedi sekiz yıllık kız arkadaşıyla arasındaki ilişki durumuydu. Bir türlü ne olumlu ne de olumsuz bakamıyormuş durumlarına.

                Olumsuz düşündüğü zaman “Bu kişiyle birlikte olmaya karar verirsem ileriki yaşamım mutsuzluk içinde geçecek.” Diyormuş kendine ve üzülüyormuş, mutsuz oluyormuş.
                Bir diğer taraftan bu “Bu kadar uzun yıllar birlikteliğim var, neredeyse bir uzvum gibi, bir türlü koparıp atamıyorum hem kendi canımın yandığını hissediyorum hem de onu düşündüğümde çok üzüleceğini düşünüyorum ve iki arada bir deredeyim. Ben nasıl karar vereceğim? Hangisidir ilk hissettiğim?” şeklinde ifadeleri oldu.

                Biraz felsefe, biraz edebiyat, çokça da lügat parçaladık, mistik felsefeye daldık, bilimsel felsefe derken oldukça zaman geçti aradan ve yemek zamanı yaklaştı bu arada. Arkadaşa bir telefon gelince gitmek zorunda kaldı ve izin isteyip on dakikalığına gitti.

                İnsanlar yaşam süresi içinde çoğu zaman kararlar ve kararsızlıklar arasında gider gelir ve en kötüsü de kararsızlıktır. Başka hiçbir şey o kadar rahatsız etmez insanı; bazen acı verir, bazen sıkıntı derken gündüzü gecesine karışmaya başlar. Enerjisinin büyük çoğunluğu karar verme aşamasında gelir gider sürekli.
               Yaşam denilen şey böyle değil midir zaten? Kararlar veririz, yanlış çıkar sonuçta üzülür, pişmanlıklar yaşarız; keşke şöyle yapsaydım, böyle olsaydı… falan devam eder bir süre. Olumlu çıkarsa ne ala! Sevinir kendimizle övünürüz, bir basamak daha çıktığımızı düşünürüz hayat basamaklarında.

                Hiç düşündünüz mü bilmem ama: Beynimizin ilk anda verdiği karar genellikle doğru çıkarmış, yıllar öncesinde okumuştum bu bilgiyi. Sebebi de: O güne kadar yaşanılanlar arasında bir değerlendirme yapıp sonuca varıyormuş hemen. Biz çokça da beynin verdiği kararı yani ilk hissettiğimiz şeyi değil de o anda gözlerimizle görüp kulaklarımızla duyduğumuz şeylere bakarak beynimizin verdiği karara inanmayıp ondan farklı bir karar veriyormuşuz. Aslında da veri eksikliğinden dolayı yanılma ihtimalimiz yüksek olurmuş. Bana mantıklı geliyor aslında. Kendi yaşamımda geriye doğru hatırlamaya çalıştığım çok olayda durum genellikle uyuyor bu duruma.

                Duyu organlarımız zaman zaman bizi aldatabiliyor. Karar vermeden önce duygusallıktan arınıp daha sakin bir şekilde karar almak iyi olacaktır belki de. Beyin zaman zaman zorluyor kendi alışkanlıkları doğrultusunda. Bir türlü alışkanlıklarından vazgeçmek istemiyor beyin. Daha önceki bazı yazılarımda da benzer konularda yazmıştım aslında.

                Genç meslektaşımın kararı ne doğrultuda olacak bilemem ama önemli bir karar alacağı kesin. Yaşamının devamını kiminle geçireceğine karar verecek çünkü.  Hele bir de küçük veya büyük de olsa şüpheleri varken. İşi hiç de kolay değil. Çünkü ilkler o kadar çoktur ki o ilişkide, kendi söylediği gibi “İlki hangisi peki?” karışmış çok şey birbirine ve bugüne kadar gelmiş. Bundan sonrası da nasıl gideceği onların elinde olan bir şey.
                Kararını etkileyecek bir şey söylemekten özellikle kaçındım çünkü karar onun kararı olmalıydı ve onun kararı hayatının devamını etkileyecek olan bir karardı. Acısında tuz biber olmak istemedim.
                “Sevgili meslektaşım yolun ve bahtın açık olsun. Bu dünya da hiç kimse eremedi bu sırra, yaşayarak öğreniliyor çok şey. Çok acımasız davranıyor yaşam denilen öğretmen öğrencilerine ve iltiması, torpili yok. Ne yazarsan sınav kağıdına, karşılığı olan notunu alıyorsun. Mazeret de kabul etmiyor; karnım, başım, dişim ağrıdı diye.”
                                                                                                                                              08-04-2017
                                                                                                                                              Halil Gönül 
Görsel:hg

4 yorum:

  1. Bence en çok olumsuz gördüğümüz deneyimler bize hayatı öğretir ve farkındalığımızın artmasına neden olur.O yüzden alınan kararlardan pişmanlık duyulmamalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim efendim, kıymetli yorumunuz için. Haklısınız. Keşke her zaman becerebilsek pişmanlık duymamayı.

      Sil
  2. Hatalar eğer ders çıkarılıyorsa olgunlaşıp tecrübe edinmenin basamakları oluyor .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Hatice hanım, kıymetli yorumunuz için. Haklısınız.

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.