Salı, Nisan 10, 2018

Pazar Gözlemim-49-İnsan Değerli mi, Hakikaten?

Afrodit

İnsan, Neden Değerliymiş Gibi Gösterilmeye Çalışılıyor?

   İnsan, kendi basit yalnızlığını anlayamayıp, küçümsediği için, kendine olmadık yakıştırmalar yapmış, hatta tanrılaştırmış; eksikliklerini kapatmak için ama hiçbir yamalık tutmamış; ilk yalın, basit halinin yerini, dönmeye kalkmış ama becerememiş bu sefer de, ne yazık ki…

            İnsan, basit yalınlığıyla güzel; aksi, hiçbir şeye benzemeyen bir yaratık; aslında kendisi de farkında. Sanıyorum çocuklar bu yüzden seviliyormuş demek ki…

            İnsanlar yaşını başını alınca olgunlaşır zihniyeti ve kanısı vardır bizim toplumda, belki de bütün toplumlarda aynıdır bilemiyorum. Özel bir araştırma da yapmadım, gerek de duymuyorum açıkçası. Çok önemsediğim bir şey de değil bence.
            Kendime göre değerlendirdiğimde: bir süredir kendimi gözlemledim. İnsanın sorunları olunca, ya da yazıp, çizmek istediği yani boşaltmak istediği yükler fazlaysa insan zihnini bile toplayamıyor, toplayıp odaklanamıyor, kendimde fark ediyorum bazen bunu, hatta düşünmek bile istemiyor insan. Kendimde bu durumu fark edince çıldıracak gibi oldum ilk anda ve kendimi yatıştırmaya çalıştım bir süre, sonra kabullendim sonunda.
İnsan yaşlanınca değil, gençlikte ve çocuklukta daha dikkatli, iyi bir laborant ve iyi bir gözlemci. Yaş ilerledikçe, orta yaşlardan sonra yaşamdaki oynadığımız rollere göre şekillenip değişime uğruyoruz.  Bu değişim olumlu mu, olumsuz mu diye sorulacak olursa, bana göre olumsuz.
Biz başlangıçtaki biz olmaktan çıkıp başka bir bize dönüşüyoruz kendimiz bile farkında olmadan. Nereye ulaşırsak ulaşalım, en sonunda eğer zahmet edip de dikkatlice analiz ederseniz ve tartarsanız; terazinin bir kefesine çocukluk, diğer kefeye yaşlılık veya olgunluk değerlerini; bence çocukluk kefesi daha çok ağdıracaktır.
Fakat, ne yazık ki çoğumuzun bu durumu yapacak cesareti, bilinci, zamanı da yok veya farkında olunamadan yolcu yoluna devam ediyor maalesef.

İşte, insanı neden allayıp pullayıp,  maddi olarak doğru dürüst bir değeri yokken bu doğada, doğadaki bütün canlıların en değerlisi kılmaya uğraşılmıştır acaba?  

Şimdi siz diyeceksiniz ki “aklı var, akıllı da ondan” ben bu durumdan da şüpheliyim aslına bakılırsa.
Eğer akıllı bir yaratık olduğu için kıymetliyse akıl göstergesi: kendini barındıran, doyuran, besleyen, geliştiren; kendini geliştirmesi için bin bir örneği önüne sunan doğayı mahvetmesinde mi akıllılığı yoksa?
Dünyayı kasıp kavuran savaşlar yapması ve kendi hemcinslerini hatta kardeşlerini hançerleyip, vuran, kıran, kurşunlayan, kılıçtan ve daha başkaca işkence ve ölümlere sebep olması mı yoksa?
Unutuyordum neredeyse yahu, dünya nimetlerinin yüzde doksanını elinde bulunduran yüzde beş-onluk zevatın akıllı, diğerlerinin akılsız olmasından dolayı açlıktan ölenlerin normal karşılanması mı? Oldukça akıllılar değil mi. Tanrı da onlardan yana gibi duruyor ne dersiniz. “cennette ekmek var mı anne?” diyen kemikleri sayılan küçücük çocuğu bile duyamayan Tanrı'nın neyi görüp görmediği de ortada. 
Çünkü bunları yapan akıllı insan dediklerimiz ve kendilerini tanrılaştırmakla meşgul olan insanlar. Dolayısıyla ciğeri beş para etmez insanın, aslında hiç de değeri olmadığı apaçık ortada olduğundan dolayı yüceltilmeye ihtiyacı var diğerlerinin de. Bu yücelme nereye kadar gidiyor dersiniz. Tanrılaşmaya kadar. Göz, kulak, hissetme kimde var. Bütün canlılarda ama insan ön planda elbette.  “Tanrının görmesi, duyması, hissetmesi, anlaması” ne ifade eder, ediyor diye kafa yoranınız oldu mu acaba?..
Filozoflar, bazı bilimciler kafa yormuşlar tüm zamanlarda. Kendilerince belli sonuçlara varmışlar.  Tanrı ve inanç –din- meselesini her zaman düşünenler olmuş, inananlar da var mutlaka. Farklı farklı inançlara sahip olanlarda var dünyada. Ama herkesin inancı kendine göre diğerlerinden üstün. Öyle değil mi? Diğerleri kendisinin dinine göre daha farklı değerlendirmelere sahip.

Çocuk saflığını bilmeyenimiz yoktur elbette. 

Bir anda üzülür, ağlar ortalığı ayağa kaldırır, kendini yerden yere atar ama bir anda da sanki hiçbir şey olmamış gibi gülmeye başlar, diner bir anda gözyaşları ve gülücükler oturuverir yüzüne birden. 
Kin tutmaz, olayları kişiselleştirmez. Biriktirmez, sırtındaki çantasına veya cebine doldurmaz olanları. Ancak zamanla; hani dedik ya yaşamdaki rollerimiz diye, işte o rolleri oynarken öğreniriz yine daha yaşlılarımızdan yani insanlıktan çıkmışlıklarımızdan. 
Çocuklar çocuklara benziyor yetişkinler yetişkinlere, hiçbir zaman çocuklar yetişkinlere veya yetişkinler çocuklara benzemiyor.
İçimizdeki çocuğu öldürüyoruz büyüyoruz derken. Akıllanıyoruz derken o çocukluğumuzu ve içimizdeki çocuğu öldürüyoruz. Dahası, caniliğimiz işin başında başlıyor ve yaşam boyu da devam ediyor. Ancak taşkın olanlar yasal cezalara çarptırılıp, diğerleri göze batmadan, kontrollü bir şekilde götürüyorlar durumu ve cinayetlerine her saniye devam ediyorlar. 
Hiç düşündünüz mü ne kadar cani dolaşıyor hapishane dışında. Etrafınızda, sokağınızda, mahallenizde, dünyada?
                                                                                  07.04.18
                                                                                  Halil Gönül


Not: Görselin alt başlığına ve bu bağlantıya tıklarsanız eğer, Yunan Mitolojisindeki Tanrılar ve Tanrıçalar'ı  göreceksiniz. 
            
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. gerçekten içimizdeki çocuğu öldürüyoruz,bir hiç uğruna..insanın değeri yok maalsef,emeğinize sağlık..🙂

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.