Pazartesi, Kasım 18, 2019

Bağımlı mıyım acaba?

Bencezim ve İnternet Takıntım

            Bazen internet ortamında dolaşmaktan kendimi alamıyorum. Bırakmak istiyorum ama olmuyor, yapamıyorum. Belim, boynum ağrıyor oturduğum yerde, gözlerim yanıp sulanmaya başlıyorlar. Genellikle paylaşılan kitaplar dikkatimi çekiyor bazen de yeni bir bilgi dikkatimi çekiyor. Özellikle aradığım veya araştırdığım bir şey yok…

            “Neden, neden ayrılamıyorum?” sorusunu sordum sık sık kendime. İlk zamanlarda bocaladım bir süre cevap bulmakta, daha doğrusu bulduğum cevaplara kendimi inandıramadım. “sosyallik” dedim, “iletişim” dedim hatta “medeniyet” dedim velhasıl dedim dedim oğlu dedim de inanmıyor benim saksı, inandıramadım ne dediysem, elinin tersiyle itti her bir cevabı “külahıma anlat, külahıma” deyince dank etti bana da. Kendime gelip daha dikkatli ve gerçekçi verilerle işlem yapmaya başladım. Yandı keten helva!
            “Neden miş?”
            “Neden olacak ya, basbayağı yalnızlık işte, yalnızlıktan, can sıkıntısından. Vakit nakit etmediğinden bol vakti harcama meselesinden. Ne olacak bol zamanın kalanını cebime mi koyacaktım, yoksa depolayacak mıydım? İşe yarar bir şey olsaydı şimdiye kadar çoktaaan paraya döndürürlerdi de iki ayağımızı bir pabuca sokardı kapitalistler, öyle –öğle- değil mi?
            Anladım ki, bencezim yalnızım, yapayalnızım hem de. Bir sinek bile yok etrafımda. Biliyor musunuz –nerden bileceksiniz, lafın gelişi işte- Didim gibi bir yerde bile bir zamanlar bir kış sezonunda inanın balkona çıkıp bir sinek vızıltısı duymayı ne kadar çok istemiştim. Güzelim mis gibi havada hiçbir ses yok, kıpırtı yoktu, belki de ben görüp duyamamışımdır, olamaz mı? Bal gibi olur, olanaksız bir şey var mı bizim memlekette!
            Biraz daha derinleştim içime doğru. Kendimle samimi olmak için çaba gösterdim, kabullendi. Sordum kendime, derinlerdeki kendime “söyle bana bencezim, nedir derdin, neden bu kadar düşüyorsun bu internet denilen mendeburun üzerine?”
            “Neden düşeceğim ulen bencil yaratık, tabii ki senin beni yalnız bırakmandan, bana yoldaş, arkadaş, sevgili falan gibi şeyler olamamandan ötürü…” epeyce sitem yaptı, kükredi, yağdı, esti derken ses tonu yumuşadı, yumuşadı kadife gibi olmaya başladı “alınıp darılmadın değil mi? Alınma alınma, sitemim sana değil kendime aslında. Bir zamanlar internet deryaydı her şey için. Eğlenmeye, öğrenmeye meraklı olanlar için dünya avucunun içindeydi adeta. Şimdi de öyle öyle ama galiba ben doydum biraz. Merak ettiğim fazla bir şey kalmadı gibi sanki. Neyi biraz değişik bulsam biraz okuyunca aynı şeyler olduğunu görmeye başladım. Kısaca anlatırsam azizim, aklına ne türden bir şey gelirse gelsin yazının icadından sonra hepsi de yazılıp çizilmiş. Söylenecek bir şey kalmamış adeta. Söylenip yazılanlar hemen hemen geçmişte söylenip yazılanların tıpkısı gibi içerik anlamında. İşte bu durum beni boğmaya başladı farkına vardığımdan bu yana ve değişik bir şeyler bulabilecekmişim gibi bir his hala var içimde ve işte o his yapıştırıyor beni internete ve sabahtan akşama kadar da ayrılamıyorum başından. Hayal kırıklığı yaşadığım zamanlar olmuyor değil ama bir umut işte, hala arıyorum yeni bir bilgi bulma ihtimalini.”
            “Belki de sendedir, neden olmasın! Kapat bakalım interneti bir süre, kes okumayı da dinle kendini, kendi içini. Samimi ol. Anla, tanı kendini. Soyun tüm dış giyimlerinden. Onlar sana başkalarının giydirdiği şeyler. Giyerken farkında değildin hiç birinin. Farkına vardıklarını sök at sırtından, yükün hafiflesin. Hafiflet dış kaynaklı, yabancı kaynaklı yüklerini. Enerjini daha verimli harcarsın böylelikle. Dön kendine dön. Tanı kendini. Bütün bilgiler kendinde senin. Kendini anladığında tüm yüklerin taşınabilir olacaklar ve ağırlıklarını fazla hissetmeyeceksin, ister yürü, ister koş istersen uç, tercih senin. Hafifle, hafiflet yükünü. Kendini tanı. İnsan, insan gibi olalıdan beri kendini tanımaya uğraşıp duruyor ama becerebildiği yok henüz. İnsan kendini tanıdığı zaman ne savaş olur ne açlıktan ölüm ne de kıyasıya yarış. Her kişi canı istediğini yapar, verimli olur, mutlu, huzurlu olur; öyle olunca da korkuları olmaz, kendini koruma ihtiyacı hissetmez, sevdikleri için endişelenmez. Bu durumu beyin sapı –ilkel beyin- da kabullendiğinde her şey temelden değişir bu dünyada…”
            “Heeeeey! Şaşırtın beni. Pek yeni gibi duruyor bunlar!”
            “Hoşça kal, arada sırada ara beni. Canın sıkıldığındaysa mutlaka ara, olur mu?”
              
Görsel: Google Görseller

10 yorum:

  1. Bizdeki okuma ve yazma alışkanlığı olduğu müddetçe kapatmak zor....
    Yoksa ya balık tutarız sahil kenarında yada okey oynarız lokallerde...
    Böyle sanki daha konuşmanız gibi

    YanıtlaSil
  2. Böyle daha iletişim içinde konuşkan iz sanki

    YanıtlaSil
  3. En fazla 2-3 gün ayrı kalabiliyorum. O bağımlılık çoğumuzda var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sanki insanın bir uzvu gibi olmuş artık teknoloji.

      Sil
  4. Günümüzde en büyük yokluk internetsiz geçen anla rolsa gerek. Sanal dünyalarımız paralel yaşam alanımız oldu.

    YanıtlaSil
  5. Günümüzde en büyük yokluk internetsiz geçen anla rolsa gerek. Sanal dünyalarımız paralel yaşam alanımız oldu.

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.