Pazar, Şubat 26, 2017

Gelenek, Görenekler ve Bireyler


gelenek görenekler, yazısız kurallardır.
gelenek-görenek

Gelenek, Görenekler ve Bireyler

                      Merhaba sevgili misafirler,
                Bugün pazara gidemedim geç kalkmamdan dolayı, aslında geçen haftanın lezzeti damağımda taptaze duruyor hala. Kendi kendime söz verdim “Haftaya mutlaka gideceğim.”
                Geceleyin çok geç yattım ve zor uyuyabildim; hep “İnsan ve Sen-Ben” kavramları döndü durdu aklımda. Şiirler yazdım kendimce, hikayeler uydurdum derken uyumuşum; saat kaçtı bilmiyorum. İşte sonucu da ortada ve benim uyanışım öğleden sonra yine. Bazen çalışırken zaman yetmezdi ve ben kendim günü 36 saate çıkarırdım; bitkin düşünce sızıp kalırdım olduğum yerde.
                Günü 36 saat yaşamak çok farklı bir şey, o gün çok şey yapabiliyorsun ama daha sonraki günlerde verim düşüyor. İnsan beyni 24 saate göre ayarlı, bu saati değiştirmeye kalktığım zaman zorluklar çıkarmaya başlıyor istediği yola getirmek için üç kağıtçı Peltor.
                Kısaca sen-ben kavramı üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum.
gelenek, görenek
düğün halayı
                Sen ve ben tekil şahıslar. Birlikte yaşamda, ya da sosyal yaşamda tekil şahıs gibi davranmak aslında hoş değil; bencilliği de içinde barındırıyor. Bir toplum içinde yaşıyorsak, o toplumun kendine göre gelenek, görenek denilen doğal -yazılı olmayan- kuralları vardır ve bu kurallar düzen ve huzur sağlar. Eğer kuralların dışına çıkılırsa birey -tekil şahıs- toplumdan dışlanmasa da kızağa çekilir, ilişkiler soğutulur. Bu gazetelerde yazmadan olur.
                Evlilik de bir topluluk ve kendi çapında bir kurum olduğu için “Ben-Sen” kavramları her zaman sırıtır. Aslında çoğumuz fark etmeden yaşar gideriz acısıyla tatlısıyla, evlilik denilen kurumun küçük de olsa bir topluluk olduğunu; bazen biri baskın çıkmaya çalışır farkında olarak veya olmayarak bazen diğeri. Her hangisi bunu yapsa, mutlaka patlak verir bir gün.
                Evlilik kayıtsız şartsız kabulleniş değildir gibi görünüyor uzaktan insana, iki bireyden oluşan ve daha sonraları birey sayısı artan bir topluluk: Geniş toplumun temel taşıdır. Bireylerin mutlaka sınırları olmalı, bu sınırları kendi kendilerine koyabilmeliler. Bireylerin özgürlük sınırları diğerinin sınırlarını ihlal etmeye başladığı zaman sorunlar çıkmaya başlıyor.
düğün gecesi eğlencesi, gelenek,
gece eğlencesi
                Bizim toplumda hızla değişen -bozulma, yönünde- evlilik kurumu son 30 yılda oldukça hızlı değişmektedir. Çekirdek aileye dönüşün hızlanmasıyla birlikte kökünden sarsılmaya başlamış, kendini koruyan ağlardan-gelenek, görenek- uzaklaşmış ve kopmuştur. Eğitim seviyesinin de oldukça düşük olması – diploma sahibi eğitimliler de kendini yeterince eğitemediği-  bu sarsıntının şiddetini oldukça fazla yaşatmaktadır Türkiye’de. İstatistiklere bakıldığında son on yıllarda boşanmaların oldukça hızlı arttığı gözlemlenir.
                Eğitim seviyesinin yeterli olmadığı toplumda, mevcut eğitiminde ezberci bir zihniyetle oluştuğu dikkate alınırsa; gelişen çağ değerleri özümsenip hazmedilmeden yutulmaya çalışıldığı için mutlaka boğaza takılıp bazen hapşırarak bazen de uzman müdahalesiyle işi kotarmaktadır; bu türlü iş kotarma az denecek kadardır.  Bu konudaki uzmanlar ve uzman kurumlar, bizim toplumda yeterince anlaşılmış ve kabul görmüş değillerdir.
                Bence evlilik kurumunda bireyler birbirlerini iyi niyet kuralları çerçevesinde, kayıtsız şartsız kabullenmeli ve sorunları uygun zamanlarda ortaya koyabilmelidirler. Çünkü: onların sorunlarını ancak kendileri çözebilir ve kendileri yaşadığı için başkalarının yaşadıklarından örneklemelerle çözülmesi sağlıklı da olmuyor aslında. Bir süre gidiyor belki çözülmüş gibi görünerek ama, bu süre aslına bakılırsa değişimi hazmetme sürecidir. Hazmetme süreci, sağlıklı bireylerde bir ömür boyu devam eden bir süreçtir, ara sıra kesintiler yaşansa da devam edip gidecektir. Bazen de bir noktaya gelinir ki: Hazmedilemez noktadır o nokta ve bireylerden biri ya da ikisi de hazmetme sürecini bırakıp kendilerini yaşamaya başlamışlardır. İşte bu kendilerini yaşamaya başladığı süreçlerin başlangıcı o kurumun sona yaklaşmaya başladığını gösteren bir durumdur. Sona yaklaşmanın hızı kendilerine bağlıdır gene de. Bazılarında jet hızıyla ilerler bazılarında ise kör topal.
                İnsan kavramını bu yazıma dahil etmeyeyim artık; yazı uzamasın ve sizleri de sıkmayayım bu pazar gününde. Başka bir yazıda aktarayım düşüncelerimi.
                Huzurlu, mutlu ve umutlar dolu bir yaşam dileyerek, sizlere burada hoşça kalın diyeyim.
                                                                                                              26-02-2017
                                                                                                              Halil GÖNÜL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.