Pazartesi, Mayıs 14, 2018

Kadın-2-Ayşe İstemeye Gelecek

"Ayşe'yi bekliyorum"

“Anne, Ayşe Beni İstemeye Gelecek”

Anasının o iri vücudu olduğu gibi önünde duruyordu işte. Yüzüyse tombul, tombul, kendisine bakıyordu, gözleri yumulu olsa da. Bir eliyle yavaş yavaş saçlarının üstünde gezinirken  “şap, şap” diye iki öpücük kondurunca yanaklarına anasının: “kandırdım, kandırdııım!” diyerek yerinde hoplamaya başlayınca anası durumu anlamakta biraz geç kalmıştı korkusunu yenemediği için.
                Kucakladı küçük oğlunu ve öptü iki yanağından da. “tereyağı gibi kokuyorsun sende, önce bir iş vereceğim sana, o işi yaptıktan sonra sınavı geçersen dooooğru banyoya, anlaştık mı?”
                “anlaştık, anlaştık. Ben her zaman geçerim sınavları, büyüyünce de geçeceğim. Hiç kuşkun olmasın senin, güzel annem benim. Hadi söyle o zaman.”
                “önce şu kırılanları temizleyeceksin elektrik süpürgesiyle. Ben çalıştırıvereceğim. Bitirdiğinde bana sesleneceksin bakacağım. Dur dur önce ayaklarına kalın bir terlik geçir bakalım, ayağına batmasın kırıklar.”
                Elektrikli süpürge çalışıp eline tutuşunca başladı hızlı hızlı salonun içinde ileri geri gitmeye. Arada bir dönüp dönüp bakıyordu kırık lamba parçası görecek miyim diye. Beyaz parçalar kolay seçiliyordu renkli halının üzerinde.
                “Bitirdiiiiiim.” Dediğinde anası hemen geldi, kapıdan baktı dikkatlice etrafa “sen ne çabuk büyüdün böyle. Ellerine, kollarına sağlık kuzuuum benim. Şimdi dooooğru banyoya.” Sevinçle önünden koşarak giden oğlunun kıçına bir yavaş tekme attı anası. Yavaşça sıyırmıştı tekme. Tam vuramadı, vurmak istememişti elbette. “vuramadınya, vuramadın ya!” diyerek hoplaya hoplaya gitti banyoya.
                Yaramaz oğlan yıkanmayı bitirdiğinde bağırmaya başladı “anne bitirdiiiim, elbiselerim nerde?”  gülümseyerek geldi ve kapının arkasında asılı duran örümcek adamlı bornozunu giydirdi. “Elbiselerin dolapta, kendi gözünde. Anladın mı?”  Başını da havluyla kurulamış,  kapıya doğru yönlendirdi.  Elbiselerini giyin, baban gelinceye kadar zamanın var, ama bana da yardım etmen gerekiyor elbette.
                “Anne, sana bir şey desem bana kızar mısın?” merakla baktı anası gözlerinin içine. “söyle bakayım önce, ne olduğunu bilmeden nasıl söz veririm sana?”       
                “tamam, söyleyeceğim. Ben Ayşe’yi öptüm dudağından. O da beni öptü ama sonra da ‘akşam anama söyleyeceğim, seni bana istemeye gelsinler sizin eve”’ dedi. Ben de olur dedim.” Bir anda oldu olanlar, anası ayakta dikilirken gülmekten kendini tutamayıp bıraktı kendini olduğu yere ve oturduğu yerden dizlerini döve döve gülüyordu önünde oğlunun: “seni istemeye gelecekler ha, hem de bu akşam…” bir türlü tutamıyordu kendini. Konuşamıyordu da.  Oğlan, gülecek miydi, üzülecek miydi anlayamadı; anasını seyrediyordu tedirginlik içinde.
                Bir süre gülme devam etti, sonra oğlan anasının elinden tutup kaldırdı ayağa. Anası da oğlunun elinden tutarak mutfağa geçtiler birlikte. “gelsinler oğlum, gelsinler bir bakalım. Düşünürüz babanla. Sen ne diyorsun peki. Gönlün var mı Ayşe’ye varmaya…”
                “Ayyy, kız hiç gülesim yoktu, taş oldu karnım…” bir süre daha aralıklı aralıklı gülme krizleri geldi, gitti.
                “o zaman daha çok yardım etmen gerekiyor bana. Daha çok yemek hazırlamalıyız birlikte yoksa Ayşe’lere yiyecek fazla bir şey koyamayız önlerine. Utanmayalım değil mi, utanmak istemeyiz!”
                Anasının sorduğu soruyla uğraşan oğlan anasının sözlerini duymadı hiç. “anne, ben düşündüm. Kabul ediyorum Ayşe’ye varmaya; eğer siz verirseniz. Burada yaşarız değil mi yine? Ayşe’yi bizim eve getirelim. Sen öyle söyle, olur mu anne?” 
2/2        
                                                                                                                                             30.03.18
                                                                                                                                            Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.