Memleket İşleri
Gördüğü
gazete parçalarını toplamak gibi bir alışkanlık mı edinmişti son zamanlarda.
Nerede bir parça görse hemen alır yerden bir yerlerine sıkıştırırdı acele
ederek. Memlekette olup bitenleri merak ederdi ama gazete alacak parası olmazdı
her zaman. O da böyle toplamaya başlamıştı, o gündür bu gündür devam ediyor.
Gecikmeli de olsa alıyordu memleket havadislerini.
Sakin
bir köşe bulduğunda oturur okumaya başlar baştan sona tek tek. Çok şaşırdığı
havadisler de çıkıyor bazen ve saatlerce düşünüyor üzerinde. Bazen de
dakikalarca gülüyor okudukları şeylere.
Kriz
halini alırdı gülme ve gülümsemeleri. Başkalarına göre anlamsız veya komik
olmayan hatta acıklı gelebilecek şeylerden bazıları komik gelirdi. Eski anlayış
ve bakış şekli değiştiği apaçık görülen bir durumdu. Çok insan memleketin
haline ah vah ederken Zafer’ komik gelen yanları çok fazlalaşmaya başladı
epeyce bir süredir.
Dövizler
yükseliyor, borsa satış yiyor, birkaç gün süreler içinde memleket parası
neredeyse yarıya yakın kan kaybediyor ve viyaklama sesleri gelmeye başlıyor kan
emici sülüklerden. Hükümet dalga geçiyor, camilerde döviz düşürme duasına davet
ediyor dindarları. “Kaldı mı ki?” diyerek gülmeye başlıyor, kıçının üstünde
hoplayarak.
Hoşuna
gitmesinin nedeni kendisinde para veya dövizin olmamasıydı elbette. Kendisi
için değişen hiçbir şey yoktu sonuç itibariyle. Açtı, her zaman açtı zaten ve
cebinde yarını garanti altına alacak beş kuruşu da olmadı. İlk defa parasının
olmamasına bu kadar çok seviniyordu. Daha çok kişi görebilecekti sokaklarda
kendisi gibi. Üstelik kendisi de terfi etmiş olacaktı yeni gelenlere göre.
Sokaklarda rütbeliydi artık bundan sonra sevinebilirdi. Askerlikte de öyle
değil miydi sanki. Bir gün hatta bir saat önce gelen kışlaya, birliğinde terfi
etmiş oluyordu kendisinden sonra gelenlerden.
Ne
yazık ki, yeni gelenler alışıncaya kadar bu sokaklara çok şey görecekler daha.
Kendisi rahattı artık, nenin nereden döndüğünü bilir durumdaydı ve kendisine
zarar verebilecek hiçbir şey yoktu. Düşündükçe yaşayacaklarını gülmesini
tutamıyordu.
Sahiden
bu memleket benim mi? Diye sordu kendine Zafer. Eğer benimse, neresinden
anlayabilirim ben bunun? Askerliğimi yaptığımdan mı? Her nefesimde bile vergi
ödememden mi? Cebimin boşluğundan mı? Anlaşıldı, benim ceplerim yırtık, o
yüzden para duramıyor ki’ avucumda tutsam uyuyunca düşüyor ve bir başkası
alıyor sokakta. Neresi benim bu memleketin? Anladım, sokaklar. Bir de zabıtalar
olmasa şu sokaklarda. Eskiden gece bekçileri vardı çoğu garibanlıktan geldiği
için bilirdi, anlardı halimizden de rahat uyurduk. Ya şimdi öyle mi ya, uyku tünek
de yok gecelerde. Barikatları kuruyoruz da tekme yemekten kurtuluyoruz hiç
olmazsa geldiklerinde. Sahi neresi benim bu memleketin?
Anlaşılan
o ki, parası bol olana her taraf memleket. Nerede olursa olsun ne ala memleket!
Vatanı fakirler, yoksullar kurtarmış zenginler, yabancılar sahip çıkmış. Eee
kime kurtarıverdiler memleketi? Kıymetini de bilmiyorlar üstelik. Keşke savaş
mavaş olsa da biraz ganimet elde etsem şu zenginler kaçıp gittiğinde. Konağın
birine attım mı kapağı, değme keyfime. Ulan o konaktakiler hayatım boyunca
yeter bana be. Değil bana sülaleye de yeter. Hiçbir şey önemli değil artık
bundan sonra. Ne atom bombası ne de nötron bombası. Ölecekler, zarar görecekler
düşünsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.